Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        “AK Parti’nin hükümete ve devlet bürokrasisine yaptığı atamalarda maksimum düzeyde liyakat ve ehliyete dikkat ettiği dönem ne zamandı? AK Parti en iyi kadrosunu zaman kurdu?”

        Bu soruyu soran yargı camiasında çok önemli görevler edinmiş biri dostumdu.

        Cevabı biliyordu.

        Ben de ilk 5 yıl olduğunu düşünüyordum ama onun cevabı beni çok şaşırtmıştı:

        “Ahmet Necdet Sezer dönemiydi.”

        AHMET NECDET SEZER'İN ATAMALARA ETKİSİ

        AK Parti döneminde oldukça katı bir tutumla hükümetin icraatlarına karşı tavır alıyordu Cumhurbaşkanı Sezer.

        O dönem Cumhurbaşkanı Vekili olan TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın Başdanışmanı olarak birçok olaya şahit oluyordum.

        Ancak yargı mensubu arkadaşımın bu sözünün gerçek olabileceğini o güne kadar hiç düşünmemiştim.

        O günlerde bakan ve üst düzey bürokratik atamalar üçlü kararnameyle olduğu için Sezer’in imzası olmadan bir kişinin atanması mümkün olmuyordu.

        Bu yüzden Başbakan Erdoğan bir yere atama yaparken çok dikkatli ve titiz davranıyordu.

        Bu dikkat, Türkiye’nin en donanımlı, liyakat ve ehliyet sahibi insanlarının devlet bürokrasisine atanmasına neden olmuştu aslında.

        Bu gerçeği sonradan daha iyi anladım.

        AK PARTİ’NİN KURUCU AKLI VE REFORMİST EKİBİ

        Bana göre AK Parti’nin kurucu ekibi, ilk beş yılda Ankara’da reform ve yenilikleri hazırlayan bürokratik kadroları, Türkiye’nin en seçkin isimlerinden oluşuyordu.

        Kimseye nasip olmayacak kadar güçlü, donanımlı, birikimli, becerikli bir ekip Erdoğan’a nasip olmuştur.

        Yıllarca iktidardan uzak kalmış dindar camianın, onlarca yıl biriktirdiği tüm müktesebat, yetiştirdiği tüm insan kaynakları adeta AK Parti’ye aktı ve ortaya muazzam bir enerji çıktı.

        İstanbul’dan gelen, belediyede tecrübe kazanmış bürokratlar, Ankara’da iyi eğitimler almış ve 28 Şubat döneminde dışlanmış bürokratlarla buluştuğunda; Türkiye, AB müzakerelerine başlayacak kadar demokratikleşmede yol aldı.

        Türkiye’nin tabu kabul edilen birçok sorunu, dondurulmuş problemleri, yapısal sorunları bu ekip tarafından çözüldü.

        Bu ekip reformist, yenilikçi, özgürlükçü ve değişimden yanaydı.

        Çünkü ekibin kendisi uzun yıllar bunların acısını çekmiş, ötekileştirilmiş insanlardı.

        Yaşadıkları sorunları çözme arzularının temelinde bu geçmiş dönem acıları vardı.

        DENGE VE DENETİM AZALINCA

        Cumhurbaşkanı Sezer’in muhalefeti, medyanın muhalif tutumu ve yargının en küçük kural ihlalini bulmak için sürekli takibi, aslında AK Parti’yi diri tutan, her işini ve atamasını titizlikle yapmasına etki eden sebeplerdi.

        Tüm bu direnç noktaları ortadan kalktığında, AK Parti’nin daha iyi çalışacağı, daha iyi iş üreteceği, daha liyakatli ve ehliyetli insanları iş başına getireceği tezi, sonuca baktığımızda doğru değildi.

        Denge, denetim, güçler ayrılığı, hesap verme aslında toplam kaliteyi arttıran bir unsurmuş, bugün bunu daha iyi anlamış durumdayız.

        ATANMIŞLAR LİYAKAT SAHİBİ DEĞİL MİDİR?

        AK Parti hükümetlerinin ilk yıllardaki bakanlar kurulu listesine, yüksek bürokrasideki isimlerine bakarsanız, hepsinin makamlarını hak eden, liyakat ve ehliyet sahibi değerli insanlar olduğunu görürsünüz.

        Bu gerçeği reddetmek, AK Parti’nin kendi tarihine aykırıdır bir kere.

        Zira her fırsatta bu kadroların yüksek kalifikasyonuyla övünmüştür AK Parti.

        Bizzat Erdoğan’ın ağzından bu sözleri çok duymuştur Türkiye.

        O dönem atanmış, ortak yol yürümüş insanların şimdiki AK Parti çizgisinden ayrılması, o insanları birden liyakatsiz, ehliyetsiz yapmaz.

        Fazilet Partisi’nden ayrılıp, AK Parti’yi kuran Erdoğan ve arkadaşları gibi, farkı yol izleme tercihlerini gösterir sadece.

        DAVUTOĞLU VE BABACAN

        Tabii ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan hakkındaki sözleri açtı bu tartışmayı.

        “Onlar o makamlara kendi layık oldukları için gelmediler. O makamlara getirildiler. Eğer onlara bakanlık verildiyse, başbakanlık verildiyse, onlara bir irade o makamları verdi. Onlar bunun kıymetini bilemedi.”

        Doğrusu sadece bu iki ismi değil, onlarla birlikte atanmış, geçmiş ve mevcut tüm bakanları ve yöneticileri üzecek ve rahatsız edecek bir tanımlama bu.

        Göreve getirilmiş herkes, bu görevinden ayrıldığında, bıraktığında, başka bir yola girdiğinde, birden liyakat ve ehliyet yoksunu insana dönüşecekse, burada ciddi sorunlar var demektir.

        Öte yandan Davutoğlu uluslararası ilişkiler, Babacan ekonomi alanında dünyada tanınan, birikimleri ve bilgileriyle seçkin isimler arasında yer alan insanlardır.

        Siyasette rakip olabilirsiniz ama bu insanların kişiliğini, kariyerlerini, ülkeye yaptıkları katkıyı yok saymak da hakkaniyete sığmaz.

        Kirli kavganın tarafı olmayın

        Kirli kavganın tarafı olmayın
        0:00 / 0:00

        Seçimler yaklaştıkça bilgi kirliliği, çirkin olaylar, komplolar, iftiralar, düzmece yalanlar artıyor.

        Maalesef seçimlere doğru bu kirlilik daha da artacak.

        Sedat Peker’in videolu yayınlardan sonra ortam çok karışmıştı. Şimdi onun adına açılan sahte hesaplar, kurgu açıklamalar ortamın karışıklığını daha da arttırdı.

        Çeşitli suç iddialarıyla aranan Levent Göktaş da benzer yöntemler denemeye kalktı. Sonra açtığı hesap sahte dendi, yok Peker ben kapattırdım dedi…

        Anlayacağınız kirlilik had safhada.

        Bir de Sezgin Baran Korkmaz (SBK) olayı var.

        ABD’de tutuklu bulunan SBK’nın rüşvet verdiği, kirli ilişkiler içine girdiği insanların listesinin elinde olduğu iddia edildi.

        Ardından medyadaki isimler olduğu iddiasıyla listeler dolaşmaya başladı. Tam bir rezalet.

        Bir kısmı bizim grupta üst düzey yönetici ve gazetecilik yapan arkadaşlarım.

        Peş peşe açıklamalar yapıldı.

        Ne SBK’yı görmüşler, ne konuşmuşlar, ne irtibatları olmuş…

        Gelin de bu kirli, çirkin iftiraları düzeltin böyle bir ortamda.

        Bir de bu iftirayı atan insanları mahkemeye vermek istiyorlar ama ortada kimse yok.

        Çok ahlaksız ve insanı isyan ettiren bir durum.

        FETÖ ile kavganın en zirve günlerinde çeşitli iftiralarla karşılan birisi olarak, arkadaşlarımı çok iyi anlıyorum.

        Onlarla dayanışma içinde olmak, ülkede adaletin, hakkaniyetin tesisi için gerekir.

        Her duyduğunuza inanmayın.

        Bir gazeteci, bir içerik üreticisi ya da sosyal medya kullanıcısı önüne gelen her listeyi yayınlamamalı, her bilgiyi doğru görmemeli.

        Bu kirli kavganın, kirli ortamın parçası olmayın.

        Bir gün sizin de başınıza benzer iftiralar gelebilir.

        O zaman sizi savunacak insanları yanınızda görmek istiyorsanız, bugünden tavrınızı hakkaniyetten yana koyun.

        Ve tekrar geliyoruz hepimiz için can alıcı konuya:

        İyi işleyen bir yargı sitemi, herkesin hakkını koruyacak bir adalet mekanizması nasıl da hayati bir işlev görüyormuş.

        Diğer Yazılar