Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İletişim fakültesinin ilk sınıfında, Münci Kapani’nin, “Politika Bilimine Giriş” kitabındaki bir tanım beni çok şaşırtmıştı.

        Alanının en iyi kitabı sayılan eserde, siyasi partileri şöyle tanımlamıştı Kapani:

        “Siyasal partiler, bir program etrafında toplanmış, siyasal iktidarı elde etmek ya da paylaşmak amacını güden, sürekli bir örgüte sahip kuruluşlardır.”

        Bu açıdan bakarsanız partileri kuran insanların ana motivasyonu da elde edilecek siyasal iktidarın ona sağlayacağı çıkar ve güçtür.

        Bu tanımlamaya göre, siyasi partilere olağan üstü anlamlar, manevi misyonlar ve kutsal değerler atfeden birçok tanımlama boşa çıkıyor.

        Benim genç yaşta şaşırmamın nedeni de buydu.

        Zira çoğu insan partilerini bir “dava” partisi, kendilerini de “davanın neferi” olarak tanımlıyordu.

        DAVA VE SİYASİ PARTİ AYNI OLAMAZ

        Oysa “dava” içi farklı manevi değerler, kutsal hedefler, ulvi misyonla doldurulan manevi bir ütopyayı sembolize eder. Sol, sağ ya da muhafazakar tüm kesimlerde böyledir.

        Siyasi partileri “dava” merkezi, partilileri “dava adamı” olarak tanımlamanın aslında ciddi çelişkileri, çatışmaları ve sorunları beraberinde getirdiğini ancak işin içine girenler yaşayınca anlıyor.

        REKLAM

        Çünkü siyaset gerçekte kişisel çıkar amacıyla yapılır, dava ise kişisel çıkarlardan vazgeçmeyi gerektirir.

        Siyasetin etik olmayan kuralları, işleyiş biçimi vardır. Buna “siyasetin doğası” denir.

        Örneğin yalan konuşmak herkes için kötü bir davranış iken, siyaset dünyasında en sık yapılan bir davranıştır ve bu, “siyasetin doğasında vardır” denilerek meşrulaştırılır.

        Oysa “dava” kendi ahlaki değerlerine bağlılığı birinci kural sayar.

        Siyasi iktidarı ele geçirmek için uğraşan bir partinin, kendi içinde güç mücadeleleri de doğasının bir parçasıdır.

        Öte yandan makam ve mevki elde etmek için yapılacak mücadele biçimi, “dava” ekosisteminde “ayıp” karşılanır.

        Siyasi partiler iktidara yürümek için sürekli politika değiştirmeyi, hatta zamanın ruhuna göre “beyaz” dediğine “kara” demeyi, “ilmi siyaset” olarak tanımlar.

        Lakin “davaların” değişmez renkleri, ilkeleri ve ahlaki değerleri vardır.

        Gelin görün ki “dava partisi” içinde yer alanlar bu çelişkilerini hiçbir zaman görmek istemezler.

        SİYASİ PARTİLER NEDEN HAREKETLERİNE “DAVA” DER?

        Siyasi partilere “dava” anlamı yüklemenin temel nedeni, partiyi güçlü kılmak, partilileri bir arada tutmak ve kuruluş amacı olan siyasi iktidarı elde etme mücadelesine güç katmaktır.

        Bir de “dava” denilerek kutsiyet atfedilmiş bir partiyi, parti programını ve liderini eleştirilemez ve yargılanamaz konuma getirmektir.

        REKLAM

        Ancak manevi anlamı yüksek olan “dava” ile çıkar amacı güçlü olan siyasi partilerin bir arada olması ciddi çelişki ve çatışma yaratır.

        Gelin görün ki, hiçbir “dava partisi” bu çelişkilerini görmek istemez.

        Ta ki o partiden biri ayrılana kadar.

        PARTİDEN AYRILANLAR NEDEN HAİN OLUR?

        Bir siyasi partiden ayılan insanın “davaya ihanet etti, dönek, hain” diye yaftalamasının temel nedeni de partilere yüklenmiş “dava” misyonudur.

        Bir insan “kutsal davasını” terk ederse hain, dönek olur, ihanet ile suçlanabilir ancak.

        Oysa tüm siyasi partiler Münci Kapani’nin dediği gibi, siyasal iktidarı elde etmek ya da paylaşmak amacı taşıyorsa, nihai hedef olarak birbirilerinden çok da farklı olduğu söylenemez.

        Biri siyasi iktidarı elde ettiğinde daha liberal, diğeri daha muhafazakar politikalarla yönetecektir belki, fakat sonuçta partililerine bir çıkar sağlamak zorundadır.

        Bu yüzden her iktidar değişiminde devlette partili kadrolaşma yaşanır, ekonomide farklı zenginler oluşur, güç merkezleri el değiştirir.

        Çünkü siyasi partiler, kişisel çıkarları beslemediği takdirde taraftar bulması mümkün değildir.

        Bir partilinin kendi kişisel geleceğini, çıkarlarını, fikirlerini başka bir partide aramasının temel nedeni de budur.

        HANGİ PARTİ “DAVA”NIN TEMSİLCİSİDİR ?

        Bugünlerde parti değiştirmek isteyen insanları görünce ve onlara “davaya ihanet etti” suçlamalarını okuyunca, dava ve siyaset arasındaki çelişkileri hatırlatmak istedim.

        Siyasi partiler “davanın” kendisi olamaz, “dava” misyonu güdemez, "davanın" mücadele merkezi hiç olamaz.

        REKLAM

        Garipliğe bakın ki, neredeyse aynı fikri gelenekten gelmiş, aynı misyonu, hayali kendine misyon edinmiş birçok siyasi parti, kendilerinin “dava partisi” olduğunu iddia ediyor.

        Gerçekte hiçbiri öyle değildir.

        Hepsi güç mücadelesi için kurulmuş, siyasal iktidarı elde etmek ya da paylaşmak için yapılanmış organizasyonlardır.

        İnsanlar da nerede kişisel çıkarını daha çok görüyorsa oraya gider.

        Bunda garipsenecek bir durum da yoktur.

        "Peki dava nedir?" diye soran olursa, bunu da ayrıca tartışmak gerekir.

        Diğer Yazılar