Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kim ne derse desin, AK Parti’nin 20 yıllık serüveni büyük bir hikayedir.

        Kimseye nasip olmayacak kadar uzun, meşakkatli, inişli çıkışlı, zaferlerle dolu, şaşırtıcı ve aynı zamanda çelişkiler barındıran yapısıyla, özel bir yer edindi siyasi tarihimizde şimdiden.

        Recep Tayyip Erdoğan’ın kişisel serüveni de aynıdır.

        Cumhuriyet tarihinde 20 yıl kesintisiz iktidarda kalan başka bir siyasetçi yoktur sanırım.

        Sadece uzun tarih açısından değil, AK Parti ve Erdoğan yaptıkları, değiştirdikleri, yenilikleri, reformları ve tabuları yıkması açısından da siyasi tarihte önemli bir yer işgal edecektir.

        2O YILIN HİKAYESİNİ YAZMAK

        Bu 20 yılın hikayesini henüz her yönüyle yazan olmadı.

        Ya tamamı övgülerle dolu bir güzelleme ya da yergilerle dolu karalama şeklinde kitaplar doldurdu piyasayı.

        Oysa siyaset sosyolojisi, siyaset felsefesi ve siyasi tarih açısından üzerinde çok durmaya değer bir hikayedir.

        Hikayeyi ilk yazmaya başlayanlar arasında yer alan, gidişata etki eden birçok ismin anılarını kaleme alması gerekir aslında.

        Bazıları bunu yapıyor, biliyorum. Henüz yayınlamadılar.

        Bir kısmına da sanırım 20 yıllık süre kısa gelmiş olsa gerek, "henüz erken" diyenler var.

        Oysa AK Parti’nin kurucu kadrolarının, önemli aktörlerinin, siyaset yapıcılarının yazacakları anılar, sonradan bilimsel çalışmalara önemli katkılar sağlayacaktır.

        HİKAYENİN BAŞIYLA SONU ARASINDAKİ FARK

        Bugün, yani kuruluşundan 20 yıl sonra, bu aktörlerin büyük bir kısmında karmaşık duygular, çatışan fikirler ve derin iç geçirmeler yaşanıyor.

        Büyük idealler, hayaller ve coşkun duygularla başlayan hikayenin son kısmı, bu insanların bir kısmında hayal kırıklığı yarattı.

        Devrim yaptıysa AK Parti, devrimlerin değişmez kurallarından biri olan “çocuklarını yeme” kısmı da gerçekleşmiş durumda.

        Kurucu kadroların, ilk on yılın, yani altın yılların taşıyıcı kolonlarını, zihinsel gücünü oluşturan ekibin çoğu yok artık bu hikaye yazımında.

        İşte bu insanlar karmaşık ve buruk duygular içerisinde.

        Sonradan AK Parti’ye katılan ve bugün siyaseti, devleti yöneten insanların, o büyük hikayeyi başka türlü yazdığı görülüyor.

        BÜYÜK HAYALLERİN SONU

        Tüm dünyada etki yaratacak bir ütopyadan, ülke sınırlarında sıkışmış dar politik hedeflere evrildi hikaye sanki.

        Yüz yıllık bir beklemenin sonunda, tüm çilelerin nihayetinde, tüm acıların ardında Türkiye'ye, Müslüman dünyasına, belki de dünyaya, herkesi mutlu edecek bir model oluşturulacaktı.

        Olmadı…

        Bugün perişan hale gelmiş İslam dünyasının, çökme eğilimine girmiş Batı medeniyetinin, bir çıkış yolu arayan insanlığın önüne kurtuluş reçetesi gibi, AK Parti’nin yazdığı bir “Türkiye tecrübesi” konabilirdi.

        Konulamadı...

        Dedim ya, çok büyüktü hayaller.

        Çok idealistti hedefler.

        Çok duygusaldı hikaye.

        Sonunda reel politiğin acı gerçekleri bir bir çarptı yüzümüze.

        Bugün fikirler, düşünceler, idealler yerine; bizi boğan kuru, sığ, günlük kısır politik tartışmalar yapıyoruz sadece.

        GELECEK 2O YILI ETKİLEYEN HİKAYE

        AK Parti’nin 20 yılı belki de gelecek 20 yılı şekillendirecek kadar derin etkilere sahip.

        Din-devlet ilişkisinden, sosyolojinin değişimine, ekonominin iniş çıkışlarından, genç kuşağın ruh dünyasına kadar, uzun yıllar etkisi devam edecek bir yirmi yıldır bu.

        Soğuk kanlı, adil, objektif, bilimsel, bilgiye dayalı, anlamayı amaçlayan analizlere muhtacız.

        Her şey hala sıcaklığını sürdürdüğü için böyle analizler okumamız pek mümkün olmuyor.

        Ancak gelecek kuşaklar bu hikayeyi daha iyi anlayacak, daha iyi analiz edecekler eminim.

        Tek temennim, bu hikayeden ders alıp, bizim yaptığımız hataları yapmamaları.

        Diğer Yazılar