Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        AK Parti’nin ilk on yılındaki reformları hatırladı bu sıra herkes.

        Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü, Erdoğan’ın bunu görüp el yükselterek Anayasa değişikliği ve bir de Aleviler için başkanlık açılımı eski günleri hatıra getirdi.

        Lakin arada büyük bir fark var.

        Eskiden olanlar siyasi reformlardı ve toplumsal ihtiyaçtı.

        Bugünküler “reformun siyasetini” yapmaktır ve toplumda o kadar da ihtiyaç duyulan reformlar değildir.

        EN BÜYÜK REFORMLAR AB İÇİN YAPILDI

        Son 20 yılın en büyük reformları AK Parti’nin ilk beş yılında yapıldı. AB üyeliği için Kopenhag siyasi ve Maastricht ekonomik kriterlerinin büyük kısmı hayata geçti.

        Bunlar gelmiş geçmiş en büyük demokratikleşme ve dünya ile bütünleşme reformlarıydı ve Türkiye’ye büyük mesafe kat ettirdi. Toplumun ve devletin de büyük ihtiyaç duyduğu konulardı.

        Ülke bu sayede dünya ile çok güçlü ilişkiler kurdu ve içerideki statükocu yapıları geriletti.

        REFORMLAR İHTİYAÇTAN DOLAYI YAPILDI

        REKLAM

        AB reformlarından sonra Kürt sorununa karşı yapılan açılım, ülkede ciddi bir ihtiyaca cevap olarak verilmişti. Kürt sorunu konusunda Cumhuriyet tarihinin en ciddi reformları da bunlar oldu sanırım.

        Askeri ve sivil bürokratik vesayet, parti kapatma, başörtüsü yasağı, İmam hatiplerin kat sayısı sorununu çözen reformlar yine toplumsal bir ihtiyacın sonucu olarak doğmuştu.

        Devletin Nazım Hikmet ile, Ahmet Kaya ile, Necip Fazıl ile, Sezai Karakoç ile barıştırılması da benzer bir talebin karşılığıydı.

        Roman vatandaşlar için de reform girişiminde bulunuldu.

        "REFORMUN SİYASETİ" KARŞILIK BULUR MU?

        Eğri oturalım doğru konuşalım, Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü konusundaki çıkışı bir ihtiyaca binaen yapılmadı. Ona karşılık verilen AK Parti’nin Anayasa değişikliği cevabı da öyle.

        Toplumda da, devletin kademelerinde de bir başörtüsü sorunu yoktu, dolayısı ile talep de yoktu.

        Yine Alevi vatandaşlar için kurulan başkanlık da aynı durumda. Cemevlerine ibadethane statüsü bir talepti ama bu konuda bir düzenleme olmadı.

        Bu hamlelerle partilerin, rakiplerini boşa düşürme, sıkıştırma, açığını yakalama çabası olduğunu düşüneneler de çok haksız değil.

        Dolayısı ile her iki alanda yapılan “reform” açıklamalarının ciddi bir etki yarattığı söylenemez.

        Partiler bu çıkışlarıyla reformdan bir siyaset üretmeyi denediler ve bence bunlar oy olarak kendilerine geri dönmeyecektir.

        GÜVEN SORUNU AŞILAMIYOR

        CHP’nin başörtüsü çıkışı da AK Parti’nin Alevi vatandaşlar için başkanlık kurma girişimi de muhatapları tarafından ihtiyatla, hatta güvensizlikle karşılandı denebilir.

        REKLAM

        Birçok Alevi oluşumu bunu siyasi amaçla yapılmış bir hamle olarak görürken, muhafazakar kesim de Kılıçdaroğlu’nun çıkışına aynı tepkiyi verdi.

        Böyle olması normal. Zira her iki hamle de derinliği olan, toplum tarafından talep edilen bir ihtiyaca binaen yapılmamıştı.

        Demek ki siyasi reformlar toplum tarafından talep edildiğinde bir anlamı oluyor.

        Bu talep yoksa, reformların siyaseten yapılığı anlaşıldığında karşılığı pek olmuyor.

        Diğer Yazılar