Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Sosyal medyadan rahatsız olmayan mı var?

        Tüm siyasi partiler, tüm gazeteciler, sanatçılar, kanaat önderleri… Herkes artık kaos ortamına dönüşmüş sosyal medyadan her gün hakaret, küfür, tehdit, iftira ile karşılaşıyor.

        Hepimiz mahkemelerin bu konuda yetersiz kalmasından da şikayetçiyiz.

        Bu durumda sosyal medya için bir düzenleme yapılmasını, bu rezilliğin bir an önce düzeltilmesini herkes ister.

        İktidar partileri Meclis'te bulunan partilere dese ki, "Gelin birlikte bir yasa yapalım. Hem özgürlükler kısıtlanmasın, hem de hepimize yönelik hakaret, iftira ve tehditler son bulsun. Ayrıca ülkemize karşı karanlık odakların da operasyon yapmasını önleyelim."

        Buna hepsi destek verirdi.

        Bu teklifi gazetecilere söylese destek alırdı.

        Sanatçılara, kanaat önderlerine söylese alkış alırdı.

        Halka anlatsa oy alırdı.

        Öyle mi? Öyle.

        Çünkü sosyal medyayı kullanan herkes bir kere de olsa bu başıbozuk insanların saldırısına uğramıştır.

        Peki iktidar partileri neden böyle bir şey yapmadı?

        Çünkü buradan çıkacak ortak akla ihtiyacı olmadığını düşünüyor.

        Çünkü diğer partilerle ortak bir yasa çıkarmayı zaaf zannediyor.

        Çünkü muhalefetin de içinde olduğu bir ortak çalışmada, böyle her yere çekilebilecek bir 29. Madde olmazdı.

        Ortak çalışma yapmadığı gibi tüm itirazlara da kulağını tıkadı.

        Şimdi hem AK Parti hem de MHP’li isimler sürekli “Bu sansür değil, 29. Madde'den insanlar mağdur olamayacak" diye açıklama yapıp duruyor.

        Başından, kimseyi kaygılandırmayacak, kimsenin itiraz etmeyeceği bir düzenleme neden yapılmadı o zaman?

        Ortak akıl AK Parti’nin alameti farikasıyken, şimdi neden ısrarla bundan kaçıyor?

        İnşallah Anayasa Mahkemesi 29. Madde konusunda gerekeni yapar.

        Meclis de bir kere olsun herkesin şikâyetçi olduğu bir konuda ortak akılla hareket eder.

        Tarım ve gıdanın geleceğini nasıl tartışmalıyız?

        Tarım ve gıdanın geleceğini nasıl tartışmalıyız?
        0:00 / 0:00

        İstanbul’da sürdürülebilir gıda zirvesine katıldım dün. Bugün de devam ediyor.

        Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan Birleşmiş Milletler Gıda Organizasyonu’na, akademisyenlerden gıda sektörü temsilcilerine kadar çok sayıda katılımcı vardı.

        Tarım ve gıda konusundaki yazılarımdan sonra bu tür organizasyonlara sık davet edilir oldum.

        Elimden geldiğince katılmaya çalışıyorum.

        Zira tarımın ve gıdanın geleceğimizin en önemli sorunu olduğuna inanıyorum.

        Bu nedenle farkındalık yaratacak ne kadar çok etkinlik olursa, o kadar faydalı olacağını düşünüyorum.

        Ancak biraz tarz değiştirmek gerektiği kanaatindeyim.

        Bu tür konferans, zirve ve sempozyumların gerçekten tarım ve gıdanın geleceğinin tehlikede olduğunu hem sektöre, hem karar mercilerine, hem de halka algılattığı ve dikkat çektiği kanaatinde değilim.

        Bana daha çok katılımcılar arasında bir iletişim, kontak kurma ve halkla ilişkiler çalışması gibi geliyor.

        Katılımcı çok değerli kuruluşlar, organizasyonlar, birlikler var.

        Bunların daha verimli zirveler, daha etki yaratacak yöntemler ve bilimsel sonuçlar doğuracak organizasyonlar düzenlemesi gerek.

        Hele hele protokol konuşmalarının hiçbirinde yazacak tek cümlelik bir bilgi edinemedim. Klasik ve klişe konuşmalardı.

        Tarım ve gıdanın artık bir güvenlik meselesi olduğunu, stratejik bir alan olduğunu hepimiz kabul ediyorsak, zirveleri ve organizasyonları daha verimli hale getirmekte fayda var.

        Not:

        Bugün İstanbul'da devam eden zirveyi www.surdurulebilirlik.com.tr adresinden takip edebilirsiniz.

        Diğer Yazılar