Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İnsanın kader anlayışı, kaderle ilişkisi çok görecelidir.

        Fakat tüm insanların kader konusundaki ortak noktası, hayatlarının gidişatında son sözü kaderin söylediğine inanmalarıdır.

        Nedense yanlış giden bir şey olduğunda suçu kadere atmayı tercih ederler.

        Kelamın ve felsefenin kadim tartışma konusunu bir Pazar yazısında tartışacak değilim.

        Ancak insanın tercihlerinin sonucunu kadere yüklemesine hep şaşırmışımdır.

        Mesela yanlış evlilik kararı verenler, “Kader işte hayır diyemedim” cümlesini çok kurarlar.

        Oysa o insana “hayır” demesi için belki anne babası dahil, birçok insan telkinde bile bulunmuştur.

        Ama tercihini “evet”ten yana kullanmıştır. Sonra da hatalı evliliğin suçunu kadere yüklemiştir.

        Bir yol ayrıma gelen insanın, yanlış yola sapmasına gerekçe olarak yine kaderi gösterdiği çok görülmüştür.

        Oysa o kararın altında kişisel çıkar, fayda, kazanç hesapları vardır ama insanoğlu bunu itiraf edemez. Hesabı tutmadığında ise “kader” deyip çıkar işin içinden.

        Anlaşılan o ki, “kader” insanın kişisel hatalarını gömerek görülmesini istemediği soyut bir kamuflaj aslında.

        Bizim tercih etmediğimiz ama yaptığımız hangi fiillerimiz olabilir?

        Kaderin bize zorla yaptırdığı bir şey mümkün mü?

        Düşünüyorum da tüm kararlarımı özgür irademle aldım, tüm tercihlerimi isteyerek yaptım. Bunun sonucunda yanıldığım, hata ettiğim, zarar gördüğüm şeyler olduğunda bir sorgulama ile karşılaştım.

        İşte neden o yanlış kararı verdiğimi, nasıl o yanlış tercihi yaptığımı sorgularken, “Kader işte” demeye meyyal olduğumu gördüm.

        Aslında “Yanlış yapan benim” dememek için bir kaçıştı bu.

        Eminim bu kadim kader konusunda farklı düşünenler vardır. Yaşadıkları farklı tecrübelerden yola çıkarak bu görüşlere sahip olabilirler.

        Ancak şöyle kafamızdaki kalıplardan bir sıyrılıp, biraz uzaktan kendimize ve hayatımıza baktığımızda meselenin kader değil tercih olduğunu göreceğiz.

        Zaten kader her şeye karar vermişse, her şeyi belirlemişse bizim irademizin ve tercihlerimizin bir anlamı da kalmamış oluyor. Bu durumda kimse bizi hatalarımızdan dolayı da yargılayamaz.

        İşte bu nedenle içinde bulunduğumuz sorunlu durumu “Kader işte ne yapalım” diye açıklıyoruz. Kimsenin bizi yargılamaması ve vicdanımızın bizi sorgulamaması için yapıyoruz bunu.

        Gerçek şu ki hayatımızın tüm seyri, kendi tercihlerimiz ve kararlarımız sonucunda şekillenir. Kader, bunların sonradan alın yazısına dökülmüş halidir.

        Diğer Yazılar