Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Küçük kıyametten sonra dünya kadar sorunumuz olduğu ortaya çıktı.

        Herkes bunlar nasıl çözülecek diye soruyor etrafına.

        Oysa sorunu çözecek bir tek kişi var:

        O da sensin. Bu yazıyı okuyan...

        Bu toplumun yapı taşı, bu devletin en temel tuğlası.

        Her şeye karar verensin, ancak sen çözebilirsin bu sorunları...

        SİYASETTEKİ KALİTE

        Siyasetteki kaliteden şikayetçi misin?

        Vekillerin, belediye başkanlarının, bakanların, genel başkanların yeterince liyakat ve ehliyete dikkat etmediğini mi düşünüyorsun?

        O zaman bu seçimde önüne böyle isimler gelirse seçme.

        Oyunu, "Tanıdık" diyerek, "Bana faydası olur" diyerek, "Hep bu partiye oy verdim" diyerek kullanma.

        En nitelikli vekil adayını, dürüst, ahlaklı ve saygın isimleri araştır, bul onları seç.

        O zaman siyasetteki kaliteyi senin belirlediğini göreceksin.

        AHLAK SORUNU

        "Çocuğa okulda dürüstlük, ahlak, edep, sorumluluk öğretilsin" diye talebin var değil mi? Ama çocuğu okuldan önce, aile içinde senin eğittiğini unutma.

        Okumayı öğrenmeden önce kul hakkını, insan haklarını, vatandaşlık görevlerini, adil olmayı ancak sen öğretebilirsin.

        Bu toplumun en büyük sorunu olan ahlak problemini bir tek sen çözebilirsin unutma.

        TORPİL

        Torpilden, adam kayırmadan, ayrımcılıktan, ayrıcalıktan şikayet etmeyen var mı?

        Bu iş senden başlıyor biliyorsun.

        Bankaya, hastaneye, tapu müdürlüğüne, vergi dairesine gittiğinde araya “adam” sokma, seni kuyruğun önüne geçirecek bir “torpil” arama, çocuğunu hakkı olmadığı halde başka okula yazdırılsın diye ricacı olma, iş bulmak için siyasilerin ayrıcalığını isteme…

        Hakkın olana razı olduğunda, hakkı olmayanın önüne geçmesine itiraz ettiğinde, ülkedeki “torpil” sorunun çözüleceğini bil.

        İMAR AFFI

        Bu depremde bozuk zeminleri imara açan, kaçak katları affeden, kötü yapılaşmaya göz yuman, çürük binalara ruhsat veren kurumlar suçlandı, eleştirildi. Haklılar.

        1999 depreminde de eleştirilmişti. Fakat yine aynısını yaşadık. O zaman nasıl çözülecek bu sorun?

        Sen ev yaptırırken fazla kat için imar değişikliği talep etmezsen, kaçak kat çıkmazsan, kötü malzemeli inşaatına ruhsat olmak için araya “adam” sokmazsan, imar affından yararlanmazsan, tüm bunları yapanlara itiraz edersen bu sorunu çözebiliriz. Tek yolu bu inan.

        LİYAKAT VE EHLİYET

        Liyakat ve ehliyetin ne kadar hayati bir konu olduğu bu depremde bir kez daha anlaşıldı. Binaları yapan inşat mühendisi, zemini kontrol eden jeofizik mühendisi, krizi yöneten afet uzmanı, idareci, yöneticiler... Liyakat ve ehliyet sahibi değilse bedelini hepimiz ödüyoruz değil mi?

        O zaman kendin, oğlun, kardeşin, yakının, tanıdığın için layık olmadığın makamları talep etme. Araya milletvekili, genel müdür, bakan koyup hak etmeyen yakınını işe aldırmaya çalışma.

        "Ankara’da 'dayın' olmasın, kurallar olsun, sistem olsun" de. Liyakat sahibi insanlara saygı duy, onlara yol ver.

        Kim ki hak etmediği göreve getirilmişse ona itiraz et, sesini yükselt. "Ona yaptınız bana da yapın" deme.

        SİYASETİ SEN DEĞİŞTİREBİLİRSİN

        Güçlüye tapınıp, zayıfı ezme…

        Sana dokunmayan yılan bin yaşasın deme…

        Devletin malı deniz yemeyen domuz deme…

        Düşmanımın düşmanı dostumdur deme…

        Çıkarına dokunur diye, adaletsizliğe sessiz kalma…

        Siyasetin kalitesini, bürokrasinin niteliğini, ülkedeki intizamı ancak sen düzeltebilirsin...

        Tüm bunları bir tek sen değiştirebilirsin unutma…

        İddia sahibi parti kanlara çıkar

        İddia sahibi parti kanlara çıkar
        0:00 / 0:00

        Partiler, başka siyasi partilerin listesinden milletvekillerini aday göstermeye hazırlanıyor.

        Bu yeni sistemden önce de vardı. Ancak şimdi daha da arttı.

        Siyasiler bunu normal görüyor.

        Acaba doğru bir şey mi?

        İtirazlarım var.

        Açıklayayım…

        BİR PARTİNİN CİDDİYETİ SEÇİMDE ANLAŞILIR

        Bir siyasi parti ciddiyse eğer, iktidar olma iddiasıyla kurulur. Yakın, orta ve uzun vadeli hesaplarını buna göre yapar. İddiası olan parti seçim günü milletin kantarına çıkar ve ağırlığını görür.

        Onlarca siyasi parti var. Bunlara sorsanız hepsi tek başına iktidar olmayı amaçladığını söyler. Lakin tutum ve davranışlarından bunun böyle olmadığını anlarsınız.

        Yeni sistemde 50+1 çok önemli olduğundan her siyasi parti ağırlığına, oy oranına bakmadan seçimde kritik rol oynayacağını söyleyip bir ittifakla pazarlığa oturuyor.

        Sonra bir milletvekilini ittifakın büyük partisinin listesinden göstermek kaydıyla o ittifakın üyesi oluveriyor.

        Şahsen bunu doğru bulmuyorum, hukuki olsa da, etik olarak doğru bir davranış değil.

        GERÇEK ÖLÇÜ SANDIKTIR

        İddia sahibi parti seçimlere kendi logosu, listesiyle girer. Vatandaş ona teveccüh etmiş mi, ona inanmış mı, listesindeki milletvekili isimlerini beğenmiş mi bunu görür.

        Belki bir vekil çıkartır, belki on, belki de hiç çıkarmaz ama milletin terazisinde partisinin gerçekte ne olduğunu görür.

        Öyle anketlerde, üye sayısıyla, potansiyel alacağı oy oranlarıyla bir partinin gücü ve ağırlığı tespit edilemez.

        Gerçek ölçü sandıktır.

        Bir siyasi partinin gerçek gücü sanıkta belli olur. Bir liderin başarısını da ancak seçim sandığında görebiliriz.

        Bu yüzden ben seçime katılan ve iddia sahibi olan partilerin kendi logosu ve kendi listesiyle seçimlere katılmasını önemsiyorum.

        O partilerin siyasette etkili olacağını, gelecekte de önemli partiler olacağını buradan anlarım şahsen.

        Diğer Yazılar