Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Zeki seri üretimler de yapılabileceğini kanıtlamak için ‘Terminatör’ serisine bakmak yeterli… Bilimkurgu sineması tarihinin en iyi ön bölümlerinden “Terminatör: Kurtuluş”un ardından, ‘reboot’ (‘yeni sürüm’) “Terminatör: Genisys” de bir link haritası çıkarıp zaman yolculuğunun katmanlarını arttırıyor. Arada oyuklar açıp bambaşka bir alın yazısı yaratırken yeni bir ırk önerisi sunmayı da ihmal etmiyor. ‘Terminatör’ serisinin beşinci halkası, Cuma günü ABD’den önce Türkiye’de vizyona girdi.

        James Cameron’ın alametifarikası, aksiyon ile bilimkurguyu birleştirirken yaptıklarıyla değerlidir. Robot teknolojisine getirdikleri ve zaman yolculuğu motifleri ile kıyamet sonrası atmosferi iç içe geçirmesiyle vizyon sahibi bir marka yaratmıştır. ‘Skynet’ sayesinde nükleer kıyamete sürüklenen dünya ise bazen hiç önemsenmemiştir. 1984 ve 1991 tarihli serinin ilk iki halkasını sinema tarihinin önemli bilimkurgu klasikleri arasında ananların sayısı az değildir.

        TEKNOLOJİK MÜCADELE ZAMAN YOLCULUĞUNDAN DESTEK ALIR

        Esas mesele yaratılan T-101, T-800, T-1000, T-X gibi modellerdir. Cyborg teknolojisinin çığır açmasını sağlayan bu kritik hamle, dışı insan, içi makine olan robot tipini A-sınıf, kalıcı ve tehlikeli hale getirmiştir. Hikaye John Connor’ın yani gelecekteki direnişçilerin liderinin annesini öldürmek için yapılan oyunlara odaklanır. Robotlar geçmişe gönderilir ve olup bitenler bir ‘koşturmaca’ya yol açar. İkinci filmde peşine mekanik bir şey (T-1000) takılan kişi, Connor’ın ta kendisidir. Arnie ise T-800 kılığında koruyucu olarak gönderilir.

        İyi-kötü robot arasındaki çekişme, bir çeşit eski dünya-yeni dünya çatışması filmin temelini oluşturur. 2003’te yepyeni karakterlerle (Kate Connor’ı tanımak önemliydi), gelişmiş bir kadın robotla ve bildik aksiyonla seri kabak tadı vermişti. Özellikle de ‘Arnie’yi sevmeyenler için…

        DÖRDÜNCÜ FİLM BİLİMKURGU TARİHİNİN EN İYİ ÖN BÖLÜMLERİNDEN

        Markanın ruhunu çok karşılamayan bu iş, Jonathan Mostow’un aksiyon becerisiyle akılda kalmıştı. Onun ardından neyse ki McG direksiyona geçti ve 2009 tarihli “Terminator: Kurtuluş” (“Terminator: Salvation”, 2009) geldi. Zira bu sayede ‘zaman yolculuğu filmi’ klasiği, bir de net ‘kıyamet sonrası bilimkurgu filmi’ kardeşine sahip oldu. Skynet’le mücadeleyi anlatan ön bölüm (prequel) 2018 yılından sesleniyordu. Hiçbir şekilde 80’lere, 90’lara ışınlanmayı önemsemiyordu.

        Türün tarihindeki en önemli seri üretimlerden birine dönüşen eser, yeri geldiğinde fenomenlerin de kabuk değiştirebileceğini ispatladı. Üstelik Arnold’un tek bir dijital eklemesiyle bunu yaptı. 2008’de TV için üretilen ‘The Sarah Connor Chronicles’ adlı diziyle, yan bölümle (spin-off) çekici bir birliktelik oluşturdu. ‘Yıldız Savaşları’nın (‘Star Wars’) ardından bilimkurgunun en işlevsel ön bölüm yaratımıydı sözü geçen…

        SENARİSTLER YİNE FARKLI

        2015’e geldiğimizde “Terminator: Genisys”, kağıt üstünde “Terminatör”ün (“The Terminator”, 1984) yeniden çevrimi gibi gözüküyor. Ama bu konuda net bir tavırdan bahsedemeyiz. Aksine ‘Batman’, ‘Örümcek Adam’ gibi serilerin ‘reboot’ (‘yeni sürüm’) hamlesine ayak uyduruyor. 3D teknolojisiyle gişe arıyor. Arnold 12 senenin ardından geri dönerken, antolojik Kyle Reese, Sarah Connor, John Connor karakterlerini bambaşka isimler canlandırıyor. T-3000 adlı yeni bir robot tanımı görücüye çıkıyor. Senaryo ise her filmde değişik isimlere verilme geleneğini bozmuyor ve Laeta Kalogridis-Patrick Lussier ikilisine emanet ediliyor.

        Bunlardan ilki “Gece Nöbeti” (“Noch Noy Dozor”, 2004), “Zindan Adası” (“Shutter Island”, 2010) gibi filmlerin senaryolarıyla biliniyor. İkincisi ise ‘Dracula 2000’ serisinin yaratıcısı olarak anılsa da, esasen 1994-2009 arasında Wes Craven filmlerinin kurgusunu yaparak piyasaya girmişti. Yani korkudan da destek alan bir yazım ekibi var. Filmde giriş, 2029’da Skynet ile mücadele ve Kyle Reese’in geçmişe yollanmasıyla yapılıyor. İlk filmden daha fazla gösterilen gelecek görüntüsünün ardından beklenen olaylar cereyan ediyor.

        GELECEĞİ SIFIRLA, KATMANLARI ARTTIR

        Ama bu ‘yeni sürüm’ bu kadar akil, mantıklı hareket etmiyor. Aksine fazlasıyla dolambaçlı yollardan geçiyor. Kendine zaman diliminde farklı oyuklar açıyor. Bunlar arasında da karakterlerine birden fazla alın yazısı veriyor. Tesadüflerle geleceği değiştirme anlayışını ikiyle çarpıyor. Örneğin yeni Arnie ile eski Arnie ya da T-800’ün farklı modelleri karşı karşıya gelebiliyor. Böylece Schwarzenegger, nesiller boyu hatırlanacak kült düello sahnesiyle hayranlarını selamlayabiliyor. Kyle Reese’in meşhur repliğiyle Sarah Connor’a el uzatma sahnesindeki kişilerin yeri değiştirilebiliyor. Tech Noir Barı veya annenin fotoğrafına dair detay devre dışı kalabiliyor. Yeni Sarah Connor, kırılgan halinden uzaklaşıyor, fazlasıyla asi, tehlikeli ve feminist bir karakter tanımına açılıyor.

        Esas söylem ise ‘reset the future’ (geleceği yeniden başlat) olarak belirleniyor. Yani ‘Geleceğe Dönüş’ün (‘Back to the Future’) üçüncü bölümünden parçalar canlanıyor bir bakıma... Senaryo 2017’de de olabileceklere dair bir ‘yan hikaye’ oluşturmuş. Açıkçası Robert Patrick yerine gelen Lee Byung-Hun bir yana 70’lerde flashbackle gördüğümüz ‘robot çocukluktan beri var’ itirafı da, 30’larındaki Kyle Reese’in çocuk haliyle karşılaşması da filme yakışıyor. ‘Alternatif dijital boyut’ bizi içine alıyor.

        Zamansal evrende yeni oyuklar açma hedefli “Terminator: Genisys”, fikir bazında özgün bir seri üretim. Ama eksikleri de var. Misal Genisys’e sonda biçilen tanım, biraz fazla kolaycı ve ‘niye bu kadar uğraştırdınız?’ dedirtiyor. ‘Sanal gerçeklik bilimkurgusu’nun katkısıyla serinin içinde üç bilimkurgu alt türü kullanma arzusunu unutturuyor. Açıkçası ‘Skynet’in insanlaşması gülünç duruyor. Emilia Clarke ile Jai Courtney’nin TV ekranından çıkıp gelen tipleri filmi baltalamıyor. Aksine senaryoya odaklanmamızı sağlıyor. J.K. Simmons’ın ve karakterinin varlığını ise kimse çözemiyor.

        ROBOT ÖNERİSİYLE DEĞİL BİLİMKURGU TANIMIYLA ANILMAK İSTİYOR

        Yönetmenlik koltuğunda Ang Lee, Rian Johnson veya Denis Villeneuve olmasıyla (ki düşünülen ilk isimler onlardı) nasıl bir film ürerdi bilinmez. Villeneuve’ün bu senede “Sicario”daki (2015) gülünç tür filmi çalışmasını düşününce, TV alışkanlığıyla bilinen Taylor’dan daha iyi bir işçilik çıkarmasını bekleyemezdik. “Terminatör: Genisys”in; T-3000 adlı yeni ırk önerisinden Arnold’un update olma sevdasına, Kyle Reese-Sarah Connor arsındaki çekimle oynamaktan daha nice detaya kadar serinin hayranlarını bir heyecan fırtınasına davet ettiği kesin. Link haritası herkesi oyalıyor. Elbette ‘Terminatör’ün farklı isimlerin oynadığı karakterlerinde John Connor her zaman kalbimizde Edward Furlong, Sarah Connor da Linda Hamilton.

        Ama sanki linklere tıkladıkça başka bir ‘ağ’ ya da ‘pencere’ ile karşılaştığımız klonların, paralel boyutların, sanal rüyaların havada uçuştuğu günümüze uygun, sibernetik öğelerle bezeli bir bilimkurgu teknolojisi yaratılıyor. Robotlardan ziyade Skynet bu kez bu işlevi görüyor. Bu da fazlasıyla işliyor, bizi tatmin ediyor. Mark Taylor aksiyona yüklendiği anlarda es vermiyor, ama bu konuda çok uğraşmıyor. ‘Geri döneceğim’ lafını söylemeyi ihmal etmeyen beyaz saçlı Arnold’un muzipliği bir tarafa, Brett Azar’ın dublörlüğünü yaptığı eski Arnold da ilginç bir ekleme… Yeni bir teknolojik insan ya da gelişmiş cyborg yaratma peşindeki T-3000, bu hedefine ulaşabilir mi? T-X’den daha kalıcı olur mu? Bunu zaman gösterecek.

        FİLMİN NOTU: 6.2

        Künye:

        Terminator: Genisys

        Yönetmen: Alan Taylor

        Oyuncular: Arnold Schwarzenegger, Jason Clarke, Emilia Clarke, Jai Courtney, Byung-Hun Lee, J.K. Simmons

        Süre: 119 dk.

        Yapım yılı: 2015

        Diğer Yazılar