Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        4 ARALIK FİLMLERİ

        Azim, vizyon ve seyir süreci açısından tatmin edebilen bir Macbeth uyarlaması… 2015 model “Macbeth”, Justin Kurzel’in biçimci, stilize geleneğiyle ayakta kalmaya çalışıyor. Sanki Mel Gibson’ın “Cesur Yürek”i ile Zack Snyder’in “300 Spartalı”sını Shakespeareyen bir damarda buluşturuyor. Yine Avustralyalı Geoffrey Wright’ın ünlü eseri modern dünyaya ve dinamik bir anlatıya uyarlayan “Macbeth”i (2006) kadar yenilikçi olamıyor.

        Shakespeare uyarlamalarının tarihinde yolculuk etmek neredeyse sinema külliyatının her köşesini arşınlamak kadar zordur. Bunu yapabilenler övgüyü hak ederken, çoğu kişinin karşısına en azından bir-iki Shakespeareyen metin temsili çıkmıştır. “Macbeth” (1948), “Kanlı Taht” (“Kumonosu-jô”, 1957) ile “Kanlı Saltanat” (“Macbeth”, 1971), Welles, Kurosawa ve Polanski’nin katkılarıyla sinema tarihinin en akılda kalıcı uyarlamalarıdır.

        YENİ MİLENYUMDAKİ İKİNCİ İDDİALI MACBETH FİLMİ

        Yeni uyarlama da ‘zaman’ olarak klasik bir damardan gidiyor. General Macbeth, cesur bir halk kahramanı gibi çiziliyor. Açık alanda savaşa liderlik ederken, Kral Duncan’ı öldürerek de gücü eline geçiriyor. Bu sayede Bayan Macbeth’in ‘Hermes’ işlevi kuvvetleniyor. Açıkçası hikayenin eskimiş damarı 2006’ta yenilenmişti. Geoffrey Wright’ın uyarlaması karakterleri ve dili Melbourne’ün modern dünyasına taşıyordu. Bu yerinde uyarlama video klip estetiğine hakimiyetiyle de yeni milenyumdan akılda kalacak bir denemeye dönüştü.

        Ama “Snowtown”ın (2008) yaratıcısı Justin Kurzel gibi Avustralya’nın çıkış yapan bir isminin direksiyona geçmesi tutuyor mu? Açıkçası burada yapılmak istenen yavaş çekimlerle, oynanmış renklerle yaratılan bir ‘epik damar’. Macbeth’in kapalı alandan çıkartılıp çayırda mücadeleye girmesi ve hareketli kameranın hakimiyeti, sisli coğrafyayı anlamlandırıyor. Böylece dışarıya adım atan bir ‘görkem’ ile karşılanıyoruz.

        TARİHİ-EPİĞE YENİ BİR ŞEKİL VERME ÇABASI

        Turuncunun, mavinin ve koyu renklerin öne çıktığı, kan oranının fazlalaştırıldığı, sınıf atlatma potansiyeline sahip bir tarihi-epik bedeni var. Ülkesiyle “Cesur Yürek”e (“Braveheart”, 1995), tekniğiyle “300 Spartalı”ya (“300”, 2006) benzetilebilecek bir uyarlama canlanıyor. Bu görkemin 113 dakikaya yayılması ise kolay olmuyor. İç mekanlarda eski model Shakespeareyen diyaloglarla düşen eser, karanlık anlarla da teatrallik rekoru kırıyor. Welles’in uyarlamasına geriliyor.

        Sahneden sahneye atlayan karakterlerin rol kesmekten kendini alamadığı görülüyor. Bu da büyük oranda Kurzel’in uyarlamasının enerjisini düşürüyor. Sanki kendi kendini baltalamak ‘metne sadık kalmak’ kuralıyla aktif hale geliyor. Fassbender ve Cotillard’ın endamı bile yeterli olabilir. Ama onların da idare ettikleri bir gerçek.

        NE KUROSAWA NE LUHRMANN

        Macbeth”, vizyon olarak tamam. Ama 20-25 dakika iç mekanlardan atılmasıyla daha devrimci bir Macbeth uyarlaması olabilirdi. Bu haliyle, olmamışlığıyla seyirciyi sıkıyor. Kurosawa’nın Shakespeare uyarlamalarıyla boş ölçüşecek seviyede değil.

        Bir “Kanlı Taht”, “Ran” (1985) veya “Kagemusha” (1980) olamıyor. İlkinin ‘Macbeth’in metnini feodal Japonya’ya uyarlama fikrinin daha ötesinde bir ‘zaman-mekan’ deformasyonu yapmıyor. Shakespeareyen diyalogları ise ne Luhrmann’ın (bkz. “Romeo + Juliet” (1996)) ne de Kurosawa’nın revizyonist yaklaşımı ile yorumluyor.

        FİLMİN NOTU: 5.5

        Künye:

        Macbeth

        Yönetmen: Justin Kurzel

        Oyuncular: Michael Fassbender, Marion Cotillard, David Thewlis, Paddy Considine

        Süre: 113 dk.

        Yapım yılı: 2015

        JAMES DEAN VE FOTOĞRAFÇISI

        Kontrol”, “Centilmen” gibi başarılı filmleriyle tanıdığımız Anton Corbijn’in an itibarıyla en kötü filmi... “Life”, James Dean ile onun fotoğraflarını çekmek isteyen adam arasındaki etkileşime bakıyor. Star sistemine dair çarpıcı tespitler, heyecan verici anlar barındırsa da düşük bütçesini hissettiriyor.

        İçinden “Asi Gençlik” (“Rebel Without A Cause”, 1955) ve “Rıhtımlar Üstünde” (“On The Waterfront”, 1954) geçen bir biyografik film. James Dean ile onun Life’a kapak olan meşhur fotoğrafını çeken Dennis Stock’un ilişkisi tarihten bir pencere açılmasını sağlıyor. Biyografide spesifik bir zaman dilimine odaklanmak önemli. Burada da o tercih kurtarıcı oluyor.

        BAZI OYUNCULAR HİÇ OLMAMIŞ

        Fotoğrafçı ve video klip yönetmeni kimliğiyle bilinen Anton Corbijn sevdiği alanlardan bir öykü anlatma peşinde. Kabul etmeliyiz ki bu konuda fazlasıyla detaycı çalışıyor. Ama dramatik anlamda… Luke Davies’in esinlemelerle dolu senaryosu okumalık. Sinemasal açıdan filmin düşük bütçeli olduğu her haliyle belli. Açılışta bir kamera kaydırması ile çekilen “Asi Gençlik” partisinde Nicholas Ray ve Natalie Wood’u canlandıran oyuncular (Peter Lucas ve Lauren Gallagher) bir ucuzluk katıyor her şeye.

        Ama Dane de Haan’ın Dean’e uyumu, Pier Angeli’yi canlandıran Allessandra Mastronardi’nin seksiliği derken daha sahici oyuncularla donatılabiliyoruz. Jack Warner’a can veren Ben Kingsley ile John Moore’u oynayan Joel Edgerton da hiç fena değil. Robert Pattinson ise en zayıf halka.

        DEAN’İN DELİLİĞİNİ YANSITAN DETAYLAR

        Life”, Life Dergisi’nde çıkacak ve ucu ‘fotoğraflarla hayatını anlatacağız’a çıkan bir ‘fotoğraf çekimi’nin arka planına bakıyor. James Dean’in sektördeki ilk yıllarında geçen hikaye, onun şaşkınlığını ve ünlü olmama çabasını ele alıyor. Aslında fazla medyatik gözükmeden iş bitirmek, flaşlardan sürekli kaçan bir yeni yıldız yaratıyor. Zaten “Cennet Yolu”nun (“East of Eden”, 1955) galasına gelecekken uçakla Los Angeles’a gitmek normal bir zihnin yapabileceği bir şey değil. Dean’in problemli tarafını ortaya koyan bir davranış.

        Medya-şöhret ilişkisi konusunda son derece doğru tespitler var burada. James Dean’in kaybolan bir figüre dönüşmesi, Dennis Stock’un babalıkla mesleği karıştırması bir gösterge. Buradan yürürsek filmin haletiruhiyesinde iki mesleğin de temelde bir işe yaramadığı, tutku işi, inat meselesi olduğu çıkıyor ortaya.

        DIŞ MEKANLARDA UCUZ DEKORLAR BELLİ OLUYOR

        Corbijn, en kötü filmine imza atıyor burada. “İnsan Avı” (“A Most Wanted Man”, 2014) ile çekişir… Sıradan bir kurgu ve sinematografi aslında bir memuriyet, bir ‘tutku işi’ getiriyor. Bu sayede ister istemez antolojik Times Square’de fotoğraf çekimi sahnesi kitsch bir set dekoruyla, TV reklamı gibi karşımıza çıkarılıyor. “Trumbo” (2015) ve “Hitchcock” (2012) gibi olmamış biyografiler arasında, az paraya mecbur bırakılmış, tarihi arka planlı işler arasına koyulacak “Life”.

        Ama filmin tercih ettiği öykü, ele aldığı yaşam parçası fazlasıyla sağlam. Bu sebeple “Marilyn ile Bir Hafta” (“My Week With Marlyn”, 2011) daha çekici ve izlenir olabiliyor. Pattinson’ın uyumsuz performansına karşın dağılmıyor. İç mekana sıkıştıran teleobjektif zekasına karşın oyalıyor.

        FİLMİN NOTU: 4.8

        Künye:

        Life

        Yönetmen: Anton Corbijn

        Oyuncular: Dane DaHaan, Robert Pattinson, Ben Kingsley, Joel Edgerton, Alessandra Mastronardi, Peter Lucas, Lauren Gallagher

        Süre: 111 dk.

        Yapım yılı: 2015

        GERÇEK AMA UCUZ BİR LEZBİYEN AŞK

        Eşcinsellerin bürokrasiye karşı mücadelesini gerçek bir olay üzerinden anlatan “Aşka Özgürlük”, zayıf yönetmeninin kurbanı oluyor. Moore, Page ve Carell’ın çabası da bu görüntüleri işlenmemiş, ham duran filmi hasta yatağından kaldıramıyor. Sollett imzalı yapıt, ustalıklı “Carol”ın çekildiği yılda çok acıklı duruyor.

        2005’te yaşanan gerçek bir olayın kanıtlarını kapanış jeneriğinden sonra görüyoruz aslında. Laurel Hester, 2007’de bir belgesele de konu olmuştu. Esas mesele onun ölümüyle eşcinsel partnerine bırakacağı emeklilik geliri üzerine… Moore ile Page’in canlandırdığı Laurel ve Stacie, daha en baştan kendi tercihlerini açıklıyorlar. “Aşka Özgürlük” (“Freeheld”), topluma cinsel tercihini kanıtlama, anons etme gibi bir önyargıya dair değil.

        PACINO, DÖNÜŞÜM, OSCAR

        Aksine “Philadelphia”nın (1993) Oscar adayı senaristi Ron Nyswaner’ın katkısıyla bir hak hukuk mücadelesi sunuyor. İlk bölümde Moore ile Page’in aşık olduğunu görüyoruz. Bir çeşit ‘yaşlı kadın-genç kadın’ etkileşimi var. Erkeksi polis tiplemesi “Devriye”nin (“Cruising”, 1980) Pacino’sunun kadın versiyonu gibi. Ama birkaç ay ya da sene sonrasına geçince başka bir olay başlıyor.

        Kansere yakalanan Moore’un bir anda saçlarının rengini değiştirmesi, dönüşüme mecbur kalması öldükten sonraki gelirlerini sevgilisine bırakması sorunsalını devreye sokuyor. Page’in tuttuğu avukat Steven Goldstein’i Carell canlandırınca da eğlence başlıyor. ‘Eşcinsel’ olduğunu ilk buluşma itiraf eden Steven’ın bu girişi çok komik. Üstelik homofobik de değil.

        İŞLENMEMİŞ RENKLER VE DEVAMLILIK HATALARI

        Michael Shannon’ın Moore’un ortağı olarak özel hayata verdiği tepkiler bir yana, “Viktor’un Uyanışı” (“Raising Victor Vargas”, 2002) ile “Aşk Listesi”nin (“Nick and Norah’s Infinite Playlist”, 2008) başarısız yönetmeni Peter Sollett burada da sanki oyuncu yönetimi dışında bir şey yapmıyor. Filmin grameri ‘şu girdi, bu girdi, tamam kamerayı da koyalım konuşun gitsin’ basitliğinde. Moore ve Page mizansenlere ayak uyduramıyor. Devamlılık sıkıntıları, uyumsuzluklar çok açık.

        Kabak gibi beyaz renk de filmin acemiliğini gözler önüne seriyor. Yönetmen kendini geliştirmek bir tarafa kaydığı dizi piyasasının alışkanlığından kurtulamıyor. İnandırıcılık yüklemesi yapılmayınca da ‘söylem yeter!’ emir kipi devreye giriyor. Moore ve Carell’ın yanında Miley Cyrus’ın ‘Hands of Love’ şarkısı da filmden geriye kalıyor neyse ki…

        FİLMİN NOTU: 2.9

        Künye:

        Aşka Özgürlük (Freeheld)

        Yönetmen: Peter Sollett

        Oyuncular: Julianne Moore, Ellen Page, Steve Carell, Michael Shannon

        Süre: 103 dk.

        Yapım yılı: 2015

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        45 Yıl (45 Years): 5.6

        Açlık Oyunları: Alaycı Kuş – Bölüm 2 (The Hunger Game: Mockingjay – Part 2): 3.5

        Amy: 4.2

        Ali Baba ve 7 Cüceler: 3.2

        Annem (Mia Madre): 3.1

        Babalar ve Kızları (Father and Daughters): 4.9

        Bulantı: 3.9

        Casuslar Köprüsü (Bridge of Spies): 6

        Cin Kuyusu: 5.2

        Çok Pişmiş (Burnt): 4.1

        Düşlerin Terzisi (The Dressmaker): 6.5

        Evlenmeden Olmaz: 1.8

        Frankenstein: 4.2

        Git Başımdan: 1.7

        Gizemli Gerçek (Secret in Their Eyes): 3

        Gizli Dosya (Truth): 3.5

        Goosebumps: 5.6

        Güneş Tepedeyken (Zvizdan): 4

        Hayal Ülkesi (Jauja): 9.2

        Hayatın Kıyısında (By the Sea): 3.5

        İçimde Akan Nehir: 0.8

        Kara Bela: 3.8

        Kara Düzen (Black Mass): 4

        Kızıl Tepe (Crimson Peak): 4.6

        Korku Terapisi (Regression): 5.5

        Küfa: Cin Kapanı: 2

        Mantıksız Adam (Irrational Man): 4.8

        Marslı (The Martian): 3

        Mavi Gece: 3.4

        Minyonlar (Minions): 5.2

        Nefesim Kesilene Kadar: 3.3

        Otel Transilvanya 2 (Hotel Transylvania 2): 5.3

        Paranormal Activity: Hayalet Boyutu (Paranormal Activity 5: Ghost Dimension): 2.5

        Pırdino Sürpriz Yumurta: 4.4

        Sakin Batı (Slow West): 5

        Snoopy ve Charlie Brown Peanuts Filmi (The Peanuts Movie): 5

        Solace: 5.6

        Son Cadı Avcısı (The Last Witch Hunter): 2.9

        Spectre: 4.1

        Şeytanın Gecesi (Exeter): 4.5

        Takım: Mahalle Aşkına: 4.4

        Tehlikeli Yürüyüş (The Walk): 3.6

        Yaktın Beni: 2.8

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        Diğer Yazılar