Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türkiye çok partili dönemden çok fazla partili döneme doğru hızla yol alıyor.

        Meclis tarihinde en fazla partinin temsil edildiği yıllardan birini yaşıyoruz.

        Sağda 8 farklı parti var.

        AK Parti, MHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi, Yeniden Refah Partisi, Deva Partisi, Gelecek Partisi...

        Aralarındaki nüansları saymazsak hepsi sağ seçmenin oyuna talip.

        Solda durum şimdilik biraz daha derli toplu ama sağdaki parçalı parti denklemi yakında sol için de geçerli olacak.

        CHP soldaki büyük kitleyi tutuyor fakat aslında kendi içinde bir koalisyon partisi. Kemalistler, liberal merkezciler, solcular... Hem Muharrem İnce’nin hem de İlhan Cihaner’in yükselttiği itirazlar yakında CHP içinden de yeni partilerin doğacağına işaret ediyor.

        Oylarının bir bölümünü İYİ Parti’ye kaptıran CHP, önümüzdeki dönemde kurulan yeni partilerle daha da küçülecek.

        HDP parti programı sol olsa da çoğunlukla Kürtlerden oy alıyor. Siyaset çerçevesi belli partiler skalasında sağlam bir yeri var.

        Vatan Partisi, ÖDP ve TİP çok zayıf partiler ve onlar da dar bir çevreye hitap ediyor.

        Zaten yeni sistem de çok fazla partili sistemin oluşmasını kolaylaştırıyor.

        Yönetimde istikrar için getirilen seçim barajı Başkanlık sisteminin mantığına ters. Yakında baraj düştüğünde Meclis’te temsil edilmek kolaylaşacak.

        REKLAM

        Tek başına bir partinin hükümet daha doğrusu Cumhurbaşkanı çıkarması mümkün değil.

        Kitleleri peşinden sürükleyebilen Tayyip Erdoğan bile yalnızca AK Parti oylarıyla seçilemeyeceğini biliyordu. MHP ile kurduğu ittifakı güçlendirmek için şimdi İYİ Parti’yi de yanına çekmek istiyor.

        Bu tablodan çıkan net bir sonuç var. Türkiye’de her kesimden oy alan kitle partisi dönemi sona erdi.

        AK Parti’nin son dönemde İslami kesimin beklentilerini öne çekmesi ve liberallerin hassasiyetlerini geri plana itmesi bu yeni tabloya çok uygun aslında. Merkez parti olma motivasyonu eskisi kadar yok, öncelikli hedefi kemik seçmenini yeni kurulan partilere kaptırmamak.

        Bundan böyle her parti çerçevesi belli bir siyasi çizgiye sahip olacak.

        Geniş kesimlere açılım ise kurulan ittifakların ortak Cumhurbaşkanı adayları üzerinden sağlanacak.

        Türkiye siyaset tarihinde yeni bir döneme giriyoruz.

        Hayırlı olup olmadığını söylemek içinse henüz çok erken.

        Üfürme anketler

        Üşenmesem anket firması pardon daha havalı tabiriyle “kamuoyu araştırma şirketi” açacağım.

        Nasıl olsa rakamları şişirip, gaz verip desteğini alacak bir kaç siyasetçi düşer ağıma. Onlar arka kapıdan finanse eder, ben bağımsızmışım gibi yaparım, gül gibi geçinip gideriz.

        Yahu son günlerde öyle anketler açıklanıyor ki şaşmamak mümkün değil.

        Mesela Optimar’ın son CHP anketi.

        Güya “Sizce CHP Genel Başkanı kim olmalıdır” sorusuna vatandaş şöyle demiş:

        Muharrem İnce: Yüzde 41.0

        Kemal Kılıçdaroğlu: Yüzde 28.7

        Canan Kaftancıoğlu: Yüzde 6.7

        Ümit Kocasakal: Yüzde 1.7

        İlhan Cihaner: Yüzde 1.7

        Tolga Yarman: Yüzde 1.7

        Mansur Yavaş: Yüzde 1.1

        Ekrem İmamoğlu: Yüzde 1.1

        Aytuğ Atıcı: Yüzde 0.8

        Diğer: Yüzde 1.8

        Cevap yok/Fikrim yok: Yüzde 11.3

        Yani anket o kadar gerçekçi ki CHP seçmeninin son derece beğendiği Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu bile kamuoyunun adını yeni duyduğu Tolga Yarman’ın gerisinde kalmış!

        Acaba söz konusu şirket örneklem grubunu AK Parti Genel Merkez'den mi almış diye düşünmeden edemiyor insan!

        Sevgili Muharrem İnce, aman ha sakın bu sonuçlara bakıp gaza gelmeyin!

        Muhalefette bir silkinme yaratacağı için Memleket Hareketi başlatmanızı sıcak karşılayanlardanım.

        Hatta yeni bir parti kurmanız daha tutarlı olacaktır.

        Fakat Cumhurbaşkanlığı adaylığına direkt soyunursanız Samuel Beckett'ın "Hep denedin, hep yenildin. Olsun. Gene dene, gene yenil. Daha iyi yenil" sözünü hatırlatabilir hikâyeniz.

        Ayağı yere basmayan anketler size gereksiz bir cesaret vermesin.

        Bırakın eski kalsın, daha iyi

        Restorasyon kelimesini duyunca tüylerimiz diken diken oluyor artık.

        Toplumsal travma yaratan bir kelime haline geldi.

        Tarihi bir yapıyı aslına uygun olarak ihya etme değil mahvetme sanatına dönüştü sanki.

        Bu travma öyle birden bire gelişmedi.

        Yıllar boyunca ne skandallar yaşandı.

        Heyhat hâlâ akıllanmıyor yetkililer.

        Betona gömülen Hasankeyf’in, Kastamonu’da 1506 yılında inşa edilen Nasrullah Camii’nin acısı içimizdeyken şimdi de gözümüzün nuru Galata Kulesi gündemde.

        İBB’nin şikayetini duyunca önce biraz temkinli yaklaştım. Bakanlık kuleyi İBB’nin elinden aldığı için “Acaba öfkeyle durumu abartıyor olabilirler mi” dedim.

        Ama yapılan açıklamalara bakınca gördüm ki gerçekten de aynı kadersizlik şimdi de Galata Kulesi’nin başında.

        Bakan Ersoy “Yıkılan kısımlar sonradan yapılan ve Galata Kulesi’ne zarar veren kısımlardır. Restorasyonda kullanılan yöntemler konusunda ise ilgili firmaya gerekli yaptırım uygulanacaktır" demiş.

        Yani restorasyonda kullanılan yöntemin yanlışlığını Bakan Ersoy da kabul ediyor.

        Zaten Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan daha açık konuştu, "Hilti ile duvarlarda sıva sökümü yapılması tarafımızca da uygun görülmemekte olup, gereken müdahale yapılmış ve yapı müteahhidinin dikkati çekilerek gereken işlemlerin yapılmasına başlanmıştır" dedi.

        REKLAM

        Yahu bu restorasyon işlerini önüne gelen her inşaat firması alabiliyor mu?

        İstanbul’un en sembolik eserlerinden Galata Kulesi’nde kullanılan yöntem yanlış olabilir mi? Bunu yapacak firmaya nasıl iş verilir? Fark edilmese ne olacaktı?

        Uzmanı, denetimi yok mu bu işin?

        Bir değil iki değil... Sürekli aynı rezalet...

        Restore etmeyin, yenilemeyin. Bırakın eski kalsın. Vallahi daha iyi!

        Diğer Yazılar