Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        AK Parti'de Osman Kavala’nın ve hatta Selahattin Demirtaş’ın AİHM ve AYM kararlarına rağmen tahliye edilmemesini içine sindiremeyen pek çok isim var. Demokrat AK Partililer diyebileceğimiz bu kanat, 2013’te başlayıp 2016’dan sonra hız kazanan güvenlikçi baskı ortamından da memnun değil. Berat Albayrak’ın istifası ve ardından başlayan reform söylemi bu açıdan parti içinde bir heyecan dalgası yarattı.

        Fakat Bülent Arınç’ın ve Cemil Çiçek’in üst üste gelen açıklamaları karşısında “Oh ne güzel, ne doğru söyledi” demediler, aksine “Eyvah kriz çıkacak, şimdi zamanı değildi” tepkisi verdiler. Hatta bu durumu ‘sabotaj’ olarak nitelendirenler bile oldu.

        Çünkü otobanda hızla giden bir aracın aniden direksiyon kırmasının kazaya yol açacağını, önce sinyal verip yolun ve havanın durumuna göre şerit değiştirmenin sağlıklı olacağını biliyorlardı.

        Nitekim MHP özellikle Arınç’ın Demirtaş’a ilişkin sözlerinden rahatsız oldu ve bunu ittifak ortağına açık biçimde iletti.

        Öte yandan Devlet Bahçeli’nin Alaattin Çakıcı’ya verdiği desteğin Cumhurbaşkanı’nı olmasa bile etrafındaki isimleri huzursuz ettiği sır değil.

        Bu seferlik Cumhur İttifakı’nın aracı devrilmedi belki ama bir sarsıntı yaşandığı kesin.

        REKLAM

        Erdoğan dünkü açıklamalarıyla bu sarsıntıyı durdurdu.

        AK Parti’nin MHP ile ittifakı yakın zamanda bozacağını düşünenler hem Erdoğan’ı hiç tanımıyor hem de Cumhur İttifakı’nın ülkede sosyolojik bir değişim yarattığını, milliyetçi-Batı karşıtı dalganın ciddi oranda alıcı bulduğunu unutuyor.

        Reform yapılacaksa, Erdoğan bunu MHP’ye rağmen değil, Bahçeli’yi de ikna ve teşvik ederek yapacaktır. Reformun sınırlarını da şüphesiz Bahçeli belirleyecektir.

        Son 7 yılda oluşan paradigmanın 7 günde değişeceğini, birdenbire çok özgür, çok demokratik bir ülkeye dönüşeceğimizi düşünmek saflık olur.

        Bu arada Arınç’ın daha önceki birkaç çıkışı daha kriz yaratmış ama durum idare edilmişti. Bu sefer Cumhurbaşkanlığı İstişare Kurulu’ndaki görevine son verilirse hiç kimse için sürpriz olmayacak.

        Diplomaside tecrübeli ama siyasette acemi bir isim: Ünal Çeviköz

        Diplomaside tecrübeli ama siyasette acemi bir isim: Ünal Çeviköz
        0:00 / 0:00

        Bülent Arınç’ın Kavala ve Demirtaş açıklamaları nasıl ki AK Parti’yi zora soktuysa Ünal Çeviköz’ün Biden açıklamaları da CHP’yi zora soktu.

        Biden’ın “Türkiye’de muhalefeti destekleyerek iktidarı seçimle değiştireceğiz” sözü ilk ortaya çıktığında iktidar için bulunmaz bir koz yaratmıştı.

        Buna karşılık CHP’den pek çok isim Biden’a sert tepki göstermişti.

        Kemal Kılıçdaroğlu "Hiçbir emperyal gücün gölgesini dahi kabul etmiyoruz” açıklaması yaparken, Parti Sözcüsü Faik Öztrak da “Joe Biden Erdoğan'ın değirmenine su taşımaktan vazgeçsin” demişti.

        Şimdi adeta bunlar hiç yaşanmamış gibi CHP’nin önemli isimlerinden Çeviköz’ün Alman Marshall Vakfı tarafından düzenlenen online bir panelde sarf ettiği sözler yeniden tartışma yarattı.

        Sözlerinin cımbızlanmış olması ihtimaline karşı semineri dikkatle dinledim.

        Emekli Büyükelçi Çeviköz, CHP’nin dış politika perspektifinin AK Parti’den farklılaştığı noktaları tek tek anlatıyor. İktidarın izlediği dış politikanın tarafsızlığını, öngörülebilirliğini ve güvenirliliğini kaybettiğini, bu yüzden de Türkiye’nin yalnızlaştığını söylüyor.

        Biden’ın göreve gelişiyle birlikte ABD ve Türkiye arasında kurumsal diyaloğun tekrar güçleneceğini, Trump ve Erdoğan’ın şahsi ilişkisi üzerinden yürüyen dış politikanın değişerek Dışişleri Bakanlığı’nın tekrar sürece dâhil edileceğini öngördüğünü anlatıyor Çeviköz.

        Panelin ilerleyen bölümlerinde Biden’ın Türk-Amerikan ilişkilerini onarmak için Türkiye’ye Trump’ın önermediği neleri önerebileceği sorusu karşısında ise Çeviköz, “Demokrasi” diyerek söze başlıyor ve devamında şunları söylüyor:

        “Biden yönetiminden hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, yargı sisteminin siyasetten arındırılmasına, güçler ayrılığına, demokratik reformlara, medya, ifade, toplanma özgürlüğü gibi tüm temel hak ve özgürlüklere çok güçlü bir vurgu yapmasını bekliyoruz. Biden yönetimi bunları talep etmeli ve karşılığında ticareti geliştirmeli.”

        Daha 1 ay önce Biden’ın muhalefete desteği üzerine yaşanan tartışmalar ortadayken, Çeviköz bu sözlerinin tepki çekeceğini nasıl düşünemedi?

        Türkiye’de yükselen ABD karşıtlığı ve milliyetçi-bağımsızlıkçı söylemin sadece milliyetçi-muhafazakâr kesimde değil ulusalcı tabanda da ciddi anlamda etkili olduğunun farkında değil mi?

        Diplomaside tecrübeli olabilir ama siyasette acemice bir yol izliyor Çeviköz.

        Aksi takdirde bu açıklamalarının kendi partisini zor durumda bırakacağını ve Biden’ın Erdoğan’ı eleştirmesinin içeride Cumhur İttifakı’na olan desteği artıracağını hesap edebilirdi...

        Aşı için de üst fiyat limiti belirlenmeli

        Aşı için de üst fiyat limiti belirlenmeli
        0:00 / 0:00

        Programa gelen konuklarımızdan ve çalışma arkadaşlarımızdan koronaya yakalananlar oldukça hemen her hafta test yaptırmam gerekiyor.

        Geçen hafta Habertürk’e çok yakın bir hastaneden PCR testi için fiyat istedim. Yetkili bir isim beni arayarak “Test fiyatımız 700 TL ama kanalınıza özel bir indirim uygulayarak 500 TL'ye yapıyoruz” dedi. Büyük bir ayrıcalıkmışçasına “500 TL” kısmını fısıldayarak söyledi!

        Sonra ünlü zincir hastanelerden bir başkasını aradım, onlar da PCR için 300 TL, antikor testiyle birlikte 500 TL fiyat verdiler. Yine ‘bana özel’di!

        Fatih Altaylı test için 500, İsmail Saymaz ise 550 TL ödediğini açıklayınca bana verilen fiyatları dün Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya ilettim.

        Ardından hepimizi sevindiren o açıklama geldi: Test bedeli 250 Türk Lirası'dır. Mevzuata aykırı davrananlar hakkında yaptırımlar uygulanacak. RT-PCR testi için fazladan alınan ücretin iadesi sağlanacak...

        Altaylı ve Saymaz dâhil olmak üzere testler için fazladan para ödeyen herkes, haksız kazanç sağlayan hastaneleri arayarak parasını geri istesin.

        Bu arada bir test için 700 TL'ye kadar fiyat çeken bu hastaneler aşı çıkınca kim bilir neler yapar diye düşünmeden edemiyorum.

        Bakan Koca risk grubundaki ortalama 5 milyon kişiye aşının ücretsiz yapılacağını söylemiş. 80 milyonluk ülkemizin en az yarısının aşı yaptıracağını düşünürsek ortaya muazzam bir rant pazarı çıkacak.

        Özellikle aşının ülkeye giriş yapacağı ilk dönemde karaborsa oluşabilir.

        Özel hastaneler için şimdiden aşı konusunda makul bir üst fiyat belirlenmeli, aksi halde yine kandırılacağız...

        Diğer Yazılar