Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ayasofya Camii baş imamı Prof. Dr. Mehmet Boynukalın, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkesi ve Anayasa'nın değiştirilemez maddesi laikliğin yeni yapılacak Anayasa'dan çıkarılmasını talep etmiş.

        “1921 ve 24 anayasalarında devletin dini İslam'dı ve laiklik yoktu. Cumhuriyet fabrika ayarlarına dönsün” demiş.

        Tepkiler çığ gibi büyüdü haliyle...

        Hadi Özışık, Boynukalın’a “Sen kim oluyorsun?” deyince bu sefer de Boynukalın’a sahip çıkanlar sosyal medyada karşı kampanya başlattı.

        Boynukalın’ın sözlerinin düşünce özgürlüğü olduğunu öne sürdüler.

        Söz konusu kişi herhangi biri olsaydı “Kendi düşüncesidir” deyip geçebilirdik.

        Fakat Ayasofya Camii gibi bütün ülkenin ortak değeri olan kutsal bir mabedin imamı, sosyal medyada takipçi kasma heveslisi bir ergen gibi davranamaz.

        Halkın vergileriyle maaş alırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerini tartışmaya açamaz.

        Üstelik bu çıkışı ilk de değil...

        “Yılmaz Özdil’in cenaze namazı kılınmasın” diyen Ebubekir Sifil’e destek veren bu adam...

        Anayasa Mahkemesi’ne had bildirmeye çalışan bu adam...

        Prof. Dr. Ayşe Buğra’yı hedef gösteren bu adam...

        Boğaziçi rektörüne mesaj veren bu adam...

        Maşallah girmediği tartışma, yorum yapmadığı polemik yok.

        Siyasete bu kadar meraklıysa önce devlet memurluğundan istifa edip üstündeki cübbeyi çıkarsın, sonra politika yapsın.

        Bu arada Hadi Özışık’ın üslubu da doğru değildi ama zaten özür dileyip videoyu sildi.

        Barış Yarkadaş da AK Parti Londra Temsilcisi Abdürrahim Boynukalın’a haksızlık etti. Amcasıyla ilişkilendirerek onu linç etmek hiç adil değil. Hürriyet protestosu üzerinden yıllar geçti. O konuda özeleştiri yaptığına bizzat şahidim. Sapla samanı birbirine karıştırmamak lazım.

        HDP'nin yapabileceği bu kadar mı?

        HDP'nin yapabileceği bu kadar mı?
        0:00 / 0:00

        Terör örgütü PKK alıkoyduğu silahsız savunmasız 13 masum insanımızı kalleşçe katletti. Sözün bittiği yerdeyiz.

        Şimdi örgüt kendi destekçilerini kandırmak için alıkoyduğu insanların hava harekâtı sırasında bombalandığı yalanını dolaşıma sokuyor. Ve kimileri bu açık çarpıtma karşısında sessiz kalmakla ya da HDP gibi “Araştırılsın” demekle yetiniyor.

        Demokratik siyasetin önünün sonuna kadar açılmasından yana biri oldum hep. 7 Haziran öncesinde HDP’ye bakışımın daha farklı olduğunu, Çözüm Süreci’nin olumlu sonuçlar vereceğine inandığımı da itiraf etmeliyim.

        Fakat aradan geçen süreçte yaşananlar bir zamanlar gördüğümüz pembe fotoğrafın gerçekleri tam olarak yansıtmadığını açıkça gösterdi.

        PKK ayrı devlet kurma hayaliyle teröre başvuran, bu uğurda sivilleri de öldürmekten çekinmeyen fakat dünyaya başka türlü propaganda yapan bir terör örgütü.

        HDP ise güya terörü değil demokratik siyaseti tercih ettiğini söylüyor fakat günün sonunda PKK’ya aynı amaç uğrunda farklı bir yöntem benimseyen meşru yoldaş muamelesi yapmaktan öteye geçemiyor.

        Dün yaşanan büyük acı üzerine nasıl bir açıklama yapacaklar diye sabırla bekledim.

        PKK’nın daha önce de askerleri, polisleri, devlet görevlilerini kaçırdığını ama 'diplomatik' çabalarla bırakıldıklarını iddia ediyorlar.

        Örgüte karşı haykırmak yerine önce operasyon yaptığı için iktidarı eleştiriyorlar.

        'Devlet görevlileri' tabirini kullanarak kaçırılanların savunmasız olduğu gerçeğinin üstünü örtüyorlar.

        TBMM çatısı altıda görev yapan bir siyasi parti sorumluluğuyla konuşmuyorlar.

        Allah'tan metnin sonunda bir cümlecik de olsa “Ailelerin ve kamuoyunun talebine karşılık, PKK elinde tutmaya devam ettiği kişileri salıvermelidir” demeyi başarmışlar.

        Sosyal medyada metnin altına gelen yorumlar arasında HDP seçmenlerininkiler de vardı.

        Örneğin biri, “HDP seçmeni olarak, biraz daha cesaret talep ediyorum. 'Öldürülen, katledilen' demelisiniz, 'Hayatını kaybeden' değil. PKK hesap vermeli” demiş.

        Bir başkası, “HDP’ye oy veren biri olarak, PKK’yı lanetleyip halkınıza kulak verin” çağrısı yapıyor. Devamında hükümeti eleştirenler de var ama asıl tepkileri partilerine yönelik…

        Bu ülkede PKK terörüne açıkça karşı olduğu halde demokratik çoğulculuk adına HDP’ye oy veren milyonlarca insan var. Hiçbirinin 13 masum insanımızın katledilmesini kabullenebileceğini düşünmüyorum.

        HDP için artık “iki yüzlü” siyasetin sonuna gelindi.

        Ya terörle arasına kesin bir çizgi çekecek; terör örgütüne mazeret üreten, örgüt yandaşı çizgisini tamamen sona erdirecek ya da demokratik siyasetin meşruiyetini kaybedecek.

        Kendileri için bunların dışında bir yol kalmadığını artık anlamaları gerekiyor.

        Diğer Yazılar