Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dün Halk TV yazarı İpek Özbey, CHP kurmaylarının uykusunu kaçıran bir meseleden bahsetmiş.

        Merakla okudum acaba nedir diye…

        Meğer CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı adayı olduğu artık kesinmiş ve Kılıçdaroğlu’nun MYK’daki, parti meclisindeki ve TBMM Grubu'ndaki kurmayları “Milletvekilliği mi yapsak yoksa bakan olabilmek için kenarda mı beklesek?” diye kara kara düşünüyormuş.

        İpek Özbey’in içerideki havayı doğru kokladığından şüphem yok. Zaten söz konusu kurmaylar biraz da kendilerini hükümette görebilmek için Kılıçdaroğlu’nu adaylığa zorluyor, daha açık ifade ile gaza getiriyorlar.

        Hatta bir süredir iktidara geldiklerinden o kadar eminler ki etrafa “Ayağınızı denk alın” mesajı veriyorlar.

        Şahsen ben Kılıçdaroğlu’nun geçiş sürecinde Cumhurbaşkanı olmasının ülke için kötü olacağını düşünmüyorum. Aksine ılımlı bir hava yaratacaktır. Ancak pek çok kişi gibi ben de Türkiye’nin sosyolojik yapısı ve Kılıçdaroğlu’nun sağ seçmen gözündeki imajı nedeniyle seçilme ihtimalinin riskli olduğu kanaatindeyim.

        Asıl eleştirim ise CHP kadrolarının -zaman zaman buna kimi İYİ Parti kurmayları da dahil- daha seçimi kazanmadan kazanmış özgüveniyle davranmalarına…

        Bu erken özgüven sahayı yeterince doğru okumalarına mani oluyor. Rehavete kapılıyorlar.

        Eğer Özbey’in yazdığı gibi “Milletvekili mi olsam yoksa bakanlık için kenarda mı beklesem?” diye uykuları kaçıyorsa uzaktan gördükleri dereye daha çok yol varken paçaları sıvıyorlar demektir.

        Hem onlar için hem de muhalefetin ekonomiden dış politikaya çok geniş bir alanda alternatif vizyon ortaya koymasını bekleyen seçmen için üzücü…

        Akit'in hakkımdaki çılgın haberi ve Özgür Özel meselesi

        Akit'in hakkımdaki çılgın haberi ve Özgür Özel meselesi
        0:00 / 0:00

        Dün Akit’ten Muharrem Coşkun, “Sizi Akit Gazetesi’nden okuyorum” diye esprili bir mesaj göndermiş.

        Bir baktım benim Özgür Özel hakkında yazdığım yazıyı olduğu gibi gazeteye basmışlar. Başlığa da “Temel Bey koltuğu Kübra Par’a bıraksın” yazmışlar.

        Arada Kemal Kılıçdaroğlu’nun helalleşme söyleminin kazanımlarını övsem de CHP’nin eski hatalarına dönme ihtimalinin kalmadığını düşünme ‘yanlışına’ düşsem de Özgür Özel’i eleştirebilmişim. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ise ittifakı bozma korkusuyla bu kadarını bile yapamamış. O yüzden koltuğu bana bırakmalıymış!

        Haliyle çok güldüm bu habere… Akit ekibinin kafası hakikaten bir değişik çalışıyor.

        Siyasete atılmak gibi bir düşüncem yok. Saadet Partisi ile bir fikri yakınlığım da yok. Fakat beyefendi duruşu ve akil açıklamaları nedeniyle Temel Bey’i severim.

        Akit’in Özgür Özel’i eleştirmedi diye kendisine yüklenmesini de doğru bulmadım zira Temel Bey böyle konularda sözünü esirgeyecek biri değil. Fakat Covid’e yakalandı. Hasta yatağından doğrulup Özgür Özel’e çıkışmasını beklemek hakkaniyetli olmaz.

        REKLAM

        Bu arada dün Özgür Bey’le telefonda konuştuk. Yazıma alınmamış. “Ben sürekli birilerini eleştiriyorum, benim de eleştiriye tahammüllü olmam lazım” diyerek başladı söze.

        “28 Şubat sürecinde derse alınmayan başörtülü arkadaşlarımızla birlikte protestolara katılmış biri olarak din düşmanı gibi gösterilmem çok ağırıma gitti. Kuran-ı Kerim’e hakaret etmedim. Okul öncesi zorunlu eğitimin Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından değil, Milli Eğitim Bakanlığı’nca verilmesi gerektiğini söyledim.

        4-6 yaş okul öncesi eğitimin zorunlu olmasına ilişkin Milli Eğitim Şûrası kararı alındı. Buna karşılık Bu konuda hazırlığı Milli Eğitim Bakanlığı yerine Diyanet İşleri Başkanlığı yapıyor. Eğitimin dini kurumların elinde olması Orta Çağ'da vardı; bunu kastettim.

        Meclis’te birlikte çalıştığımız AK Parti milletvekilleri de benim inanç özgürlüğü konusundaki hassasiyetimi bilirler” dedi.

        Ben de dindar kesim için çocuklara küçük yaşta Kuran eğitimi verilmesinin önemli olduğunu, bu sosyolojik gerçekliğin ıskalanmaması gerektiğini anlattım.

        CHP Lideri Kılıçdaroğlu da konuyla ilgili tartışmayı noktalayacak bir açıklama yapmış. "Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, çocuklarımıza, isteyen anne babaların, ailelerin çocuklarına Kuran'ı öğretmeleri kadar doğal bir şey yoktur. Siyaset din, inanç alanına asla girmemeli. Kimlik alanına asla girmemeli. Yaşam tarzı alanına asla girmemeli” demiş.

        Akit Gazetesi Temel Bey’i eleştirirken Kılıçdaroğlu’nu da övseydi keşke…

        Siyasi partiler bu sonuçları iyi okumalı

        Siyasi partiler bu sonuçları iyi okumalı
        0:00 / 0:00

        Kadir Has Üniversitesi 'Türkiye Eğilimleri' araştırmasının 2021 yılı sonuçları açıklanmış. Araştırmadan hem iktidarın hem de muhalefetin çıkarması gereken dersler var.

        Türkiye halkının gündemindeki en önemli mesele, yüzde 22.7 ile 'ekonomide yaşanan sorunlar' olarak tespit edilmiş. “Kendimi/ailemi geçindiremiyorum” diyenlerin oranı yüzde 51.1’den yüzde 57.2’ye yükselmiş. Üstelik bu araştırma 23 Ekim-5 Kasım 2021 tarihleri arasında yapılmış yani son 1 ayda tırmanan enflasyon ve aşırı zamlar henüz ortada yokken… Şu an sorulsa bu oranın çok daha yüksek çıkacağı kesin. Ekonomik sorunlar nedeniyle iktidara kızanların sayısı her geçen gün artıyor.

        Öte yandan muhalefetin dış politikada alanı büyük oranda AK Parti’ye bıraktığı da açıkça görülüyor.

        Hükümetin dış politikasını başarılı bulma oranı 2019’da yüzde 28.5, 2020’de ise yüzde 46.5 olarak kaydedilmişti. Bu yıl yükseliş devam etmiş ve katılımcıların yüzde 50.6’sı hükümetin dış politikalarından memnun olduğunu dile getirmiş.

        Hep söylediğimi tekrar edeceğim; ekonomi çok büyük bir faktör, AK Parti’ye seçim kaybettirebilir fakat söz konusu dış politika-milli beka meselesi olunca özellikle sağ seçmen muhalefete yeterince güvenmiyor.

        Diğer Yazılar