Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kronoloji tam olarak şöyle işledi:

        Eski HDP Genel Başkan yardımcısı Aysel Tuğluk’a Mart 2021’de demans teşhisi konulmuştu.

        Doktorlar Tuğluk'un hastalığının "kronik ilerleyici seyirli ve cezaevinde tek başına hayatını sürdürmesini engeller nitelikte" olduğunu belirtiyordu.

        Avukatları defalarca tahliye talebinde bulunduğu halde izin verilmedi. Tabiri caizse siyasi iklim buna müsait değildi.

        26 Eylül’de PKK’lı iki kadın terörist, Mersin'deki bir polis kontrol noktasına saldırdı. 1 polis memuru hastanede şehit oldu.

        27 Eylül’de Selahattin Demirtaş bir mesaj paylaşarak “Mersin’deki silahlı saldırıyı kınıyorum. Siyasetin sorumluluğu, şiddet dışı çözümlerde ısrarcı olmaktır. Ölümleri durdurmaktır. Şiddetin her türlüsüne karşı çıkacağız, demokratik siyasette ısrarcı olacağız. Bunun herkes tarafından net olarak bilinmesini isterim” dedi.

        HDP Eş eş genel başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da saldırıyı kınadı fakat daha muğlak ifadeler kullandılar.

        1 Ekim’de PKK isim vermeden Demirtaş’ı eleştiren bir açıklama yayınladı.

        Arkasından PKK sözde merkez konseyi üyesi Duran Kalkan, Demirtaş'ı doğrudan hedef aldı. "Kendi kendine konuşma, ukalalık yapma. Kimsenin ukalalık yapacak hakkı yoktur" dedi.

        PKK'ya bağlı bir yayın organında yayımlanan yazıda Demirtaş münafıklıkla, devrimci olmamakla itham edildi. PKK ile Demirtaş’ın arasının ciddi biçimde açıldığı yorumları yapıldı.

        Aynı gün Adalet Bakanı Bekir Bozdağ HDP’ye çağrı yaptı. "Bu kadar dışlamayı, itilmeyi, kakılmayı göze alıp hala 6’lı masanın etrafında dönüp 'Bize bir göz kırparsanız sizin için her şeyi yaparız' demeyi nasıl içlerine sindiriyorlar? Sizi adam yerine koymuyorlar. Sizinle masada yan yana oturmaktan utanıyorlar. Sizinle fotoğraf vermekten çekiniyorlar. Bunlar sizin oyunuza muhtaçken aynı masada sizinle oturmak istemiyorlar. Oyunuzu aldıktan sonra dönüp de sizin yüzünüze bakarlar mı? Bakmazlar” dedi.

        Yani bugüne kadar 6’lı masayı HDP ile gizli ortaklık üzerinden terörle işbirliği ile suçlayan AK Parti, tabiri caizse karşı tribüne geçip HDP’lilere “6’lı masada sizi istemiyorlar, sizi adam yerine koymuyor” demeye başladı.

        5 Ekim’de Cumhurbaşkanı Erdoğan Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü teklifine karşılık el yükseltti, Anayasa değişikliği teklifi getireceklerini duyurdu.

        Aynı gün HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç partisinin başörtüsüyle ilgili herhangi bir sorunu olmadığını belirterek, "Yasal ve anayasal bir değişikliğe biz varız" dedi.

        Yani AK Parti, Anayasa değişiklik teklifini HDP desteği ile referanduma götürebilme potansiyelini gördü.

        23 Ekim’de Cumhurbaşkanı Erdoğan Diyarbakır’ı ziyaret etti.

        O ziyaretten 6 gün sonra 29 Ekim’de hastalığı iyice ilerleyen Aysel Tuğluk nihayet tahliye edildi.

        2 Kasım’da AK Parti heyeti, başörtüsü konusunda hazırlanan anayasa değişikliği teklifine ilişkin HDP Meclis grubunu ziyaret etti. Ziyarete Adalet Bakanı Bekir Bozdağ başkanlık etti.

        Muhalefete yakın isimler görüşme nedeniyle AK Parti’yi yaylım ateşine tuttu.

        Gözler MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin ne diyeceğine çevrilmişti...

        8 Kasım’da Meclis’teki Grup Toplantısı’nda konuşan MHP Lideri, muhalif televizyon kanallarının köpürtmesine karşılık sürpriz bir açıklama yaptı ve "AK Parti heyetinin anayasa değişikliğini görüşmek üzere Meclis’te grubu bulunan siyasi partileri ziyaret etmesi son derece doğal ve doğru bir adımdır. Biz demokratik çözümün nasıl olacağına bakıyoruz" dedi.

        Bahçeli’nin bu olgun tavrı siyasi iklimde önemli bir yumuşama yarattı.

        Öte yandan aynı gün Selahattin Demirtaş muhalefete kızan bir açıklama yaptı. “HDP ile görüşmeyi kendine zul sayıp anti demokratik tutumunda ısrar eden muhalefetin gönlü hoş olsun diye HDP'liler siyasetin kapılarına kilit mi vursaydılar?” diye sordu.

        Bu arada AK Parti-HDP görüşmesini eleştiren İYİ Parti Genel Başkan’ı Meral Akşener ile HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan arasında sert bir polemik başladı.

        Dün yani 12 Kasım Cumartesi günü ajanslara dikkat çeken bir haber düştü. Demirtaş’ın, ani rahatsızlıklar geçiren annesi Sadiye Demirtaş ve babası Tahir Demirtaş ile görüşmek için sabaha karşı Edirne Cezaevi'nden Diyarbakır'a götürüldüğü, yoğun bakımdaki babasını ziyaret ettikten sonra Edirne’ye döndüğü açıklandı.

        Demirtaş’ın yoğun bakımdaki babasını ziyaret etmesine olanak tanınması şüphesiz son derece insani bir tutum. Siyasi atmosferin normalleşmesi, demokrasiye alan açılması bakımından da son derece kıymetli bir gelişme.

        Fakat unutmayalım ki bu adım yukarıda kronolojisini saydığım olayların yarattığı iklim değişikliğinin bir neticesi...

        Demirtaş’ın PKK saldırısını çekincesiz kınaması, HDP’nin başörtüsüne destek mesajı, AK Parti’nin HDP ziyareti, Devlet Bahçeli’nin ziyaretle ilgili olgun bir tavır sergilemesi ve muhalefet cephesinde İYİ Parti-HDP geriliminin yarattığı parçalanma... Bütün bunlar olmasaydı kuvvetle muhtemelen Demirtaş’ın hasta yatağındaki babasını ziyaret etmesine de izin verilmeyecekti.

        Kürt seçmenden aldığı oy oranının ciddi biçimde düştüğünü gören AK Parti, HDP stratejisini yavaş yavaş değiştirirken muhalefet cephesi bu durum karşısında afallamış görünüyor.

        Türkiye siyaseti sürpriz değişikliklere her zaman gebedir.

        Şu an bize imkânsızmış gibi görünen senaryolar seçim arifesinde bir anda gerçeğe dönüşebilir.

        Örneğin Demirtaş seçimden önce tahliye edilir ve İYİ Parti ile arası iyice açılan HDP, Demirtaş’ı Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterirse muhalefet ne yapar diye düşünmeden edemiyor insan...

        Elbette bütün bu ihtimaller bir kenara, bu süreçte HDP’nin yeniden siyasetin merkezine gelerek demokratik zeminde hareket etmesi sağlanabilirse bu, Türkiye adına ciddi bir kazanım olur.

        Önceki yazıda dediğimi tekrar edeyim. Türkiye’de demokrasinin gelişmesini samimiyetle istiyorsak, kutuplaşmayı körükleyen kışkırtıcı yorumlar yapmak yerine siyasette normalleşmeyi cesaretlendirmeliyiz.

        Kendi adıma Demirtaş’ın hasta yatağındaki anne babasını ziyaret edebilmesine mutlu oldum. Vesile olanları tebrik ederim.

        Diğer Yazılar