Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yeri geliyor 6’lı masayı eleştiriyoruz.

        “Çok dağınıklar, kendi içlerinde çekişiyorlar” diyoruz.

        “Ortaya somut bir proje koyamadılar” diyoruz.

        “Ekonomik sorunları nasıl çözecekleri belli değil” diyoruz.

        “Aday belirlemekte gecikiyorlar” diyoruz.

        Fakat şimdi eleştiri değil övgüyü zamanı zira dün açıkladıkları yeni Anayasa metni üzerinde titizlikle çalışılmış, devlet karşısında bireyi alabildiğine güçlendiren, muasır medeniyet seviyesine uygun, Türkiye’nin demokratik standartlarını yükseltecek bir anayasa teklifi olmuş.

        Açıkçası ben bunun Türkiye tarihinde hazırlanan en özgürlükçü anayasa olduğu hissine kapıldım.

        Denetlenemeyen, güçlü lider kültü içinde otoriterleşen, hukukun siyasallaştığı, medya özgürlüğünün daraltıldığı bir dönemi geride bırakıp özgürlükçü ve demokratik bir siyasi döneme geçmeyi vadediyor 6’lı masa.

        Peki eksiği yok mu? Elbette var.

        Siyasi tartışma yaratacak tehlikeli sulara fazla dalmamışlar.

        Her anayasa değişikliği öncesinde gerilim yaratan anadilde eğitim, vatandaşlık tanımı gibi maddelere dokunmamışlar.

        Muhtemelen hem İYİ Parti’nin hassasiyetlerini gözettiler hem de Cumhur İttifakı’na koz vermek istemediler.

        Zaten metinde mevcut haliyle HDP’yi de memnun edecek maddeler var.

        Yerel yönetimlere kayyım ataması uygulamasının son bulması, parti kapatma davası açılabilmesinin Meclis iznine bağlı olması, terör ve anayasal suç işleyenlerin milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmaması gibi maddeler doğrudan HDP’yi ilgilendiriyor.

        Hazırlanan taslağın tümüne bakıldığında muhalefette kalan partileri olabildiğine güçlendirirken iktidarın her yoldan denetlenebildiği hatta sıkıştırılabildiği bir sistem öneriyorlar.

        20 yıllık AK Parti iktidarında bunalan bir muhalefet sanki ülkeyi 20 yıl daha Erdoğan’ın yönetme ihtimaline karşı önlem almak istemiş.

        Eğer ki kendileri iktidar olur ve bu anayasayı getirilerse muhalefete geçen her kim olursa hükümeti oldukça zorlayacaktır.

        Dün metne eleştirel bakan AK Partili bir bürokrat “Bu anayasa ile yüzde 60’la seçilen bir hükümet bile iş yapamaz olur. Meclis yasa yapmakla değil hükümeti denetlemek, sıkıştırmak, yıpratmak ve sonunda düşürmek için çalışmaya başlar” yorumu yaptı.

        İş o raddeye varır mı bilmiyorum ama neredeyse hiç sorgulanamayan bir iktidar pratiğinden sonra sütten ağzı yanan muhalefetin Meclis’in denetim yetkisini sonuna kadar genişletme arzusunu doğal karşılıyorum.

        Zaten 1921’den beri bu ülke özgürlükler ve demokrasiyi önceleyen anayasalar ile istikrar ve güvenliği önceleyen anlayış arasında gidip geldi.

        Bugün muhalefet, istikrar uğruna aşırı güçlerle donatılmış Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin karşısına güçlü bir parlamenter model ile çıkıyor.

        Bakalım 6 ay sonra millet hangisini tercih edecek.

        Programdaki tek sahici diyalog

        Programdaki tek sahici diyalog
        0:00 / 0:00

        Önceki akşam Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Konya’da gençlerle buluşma programı yine banttan ve pek çok kanaldan aynı anda yayınlandı.

        Cumhurbaşkanlığı bu programları aşağı yukarı iki yıldır yapıyor. Aslında amaç genç seçmenin oyunu almak ama öylesine kontrolcü bir zihniyet ile hazırlanıyor ki bütün esprisi kayboluyor.

        Gençler ellerine önceden tutuşturulan veya ‘tavsiye edilen’, aslında yeni neslin hiç ilgilenmediği soruları ezberleyip okumaya yönlendiriliyor.

        Hepsi söze abartılı övgü cümleleriyle başlıyor.

        İçerik zaten Cumhurbaşkanı’nın her gün anlattığı konular…

        Tek bir eleştirel soru veya sahici bir talep yok.

        İzlerken adeta Sovyetik bir sistemde hissediyor insan kendini…

        Cumhurbaşkanı aslında kendisine sorulacak her türlü soruya cevap verebilecek tecrübede bir siyasetçi.

        Fakat olur da bir gaf yapar korkusuyla kontrolü abartıyorlar.

        Yıllarca spontane çıkışları ve doğallığıyla seçmenle güçlü bağ kurmuş bir siyasetçiyi kalıba sokuyorlar.

        İşte Konya’daki programda birkaç dakikalığına bu durumun bir istisnası yaşandı.

        Bir genç kız önce 6’lı masayla ilgili ‘sorması gereken’ sıkıcı soruyu sordu. Sonra dayanamayıp kurgunun dışına çıktı. “Bir sorum daha var. Ben Konya Takkelidağ yamaç paraşütü sporcularındanım. Şu an kalkış iniş yaptığımız yerlerde taş, çamur ve diken var. Bir kalkış ve iniş pisti projesi yapabilir misiniz?” dedi. Erdoğan şöyle bir durdu. “Çok tehlikeli bir spor o ya” diye espri yaptı. Genç kız “Güvenlik önlemlerimizi alıyoruz. Hem ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü vardır, istikbal göklerdedir” deyince Erdoğan da “Kızım o paraşütle uçmayı kastetmiyor” diye güldü. Bütün salon kahkahalara boğuldu.

        Sonuçta ortaya son derece doğal, esprili bir diyalog çıktı.

        Gençleri bir lidere ısındıracak olan bu tür sahici konuşmalardır, ellerine tutuşturulan sorulara verilen yanıtlar değil.

        Zaten bant yayın, bırakın bari gençler özgürce soru sorsun. Bu kadar kontrole ne gerek var?

        Bu seçimin en hayırlı gelişmesi

        Bu seçimin en hayırlı gelişmesi
        0:00 / 0:00

        Seçime giderken hem AK Parti’nin hem de 6’lı masanın attığı çok olumlu bir adım var. Basına uygulanan akreditasyonu kaldırmaya en azından yumuşatmaya başladılar.

        Bakın son iki günde düzenlenen iki organizasyon bunun örneğiydi.

        Pazar günü AK Parti’nin Galatasaray NEF Stadyumu'ndaki "İstanbul'un Sözü: Birlik, İrade, Zafer" programına muhalif gazeteciler de davet edilmişti.

        6’lı masanın Anayasa teklifi lansmanından da yine çok sesli bir görüntü hakimdi. O toplantıya da iktidara yakın basından gazeteciler iştirak etmişti.

        Herkesin kendi mahallesinden karşı tarafa ateş etmeyi bırakıp birbirini anlamaya çalıştığı bir Türkiye istiyorsak basına uygulanan ambargoları kaldırmalıyız.

        Diğer Yazılar