Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        En sofistike eylem planlarını da hazırlasalar…

        Dünyanın en demokratik anayasasını da kaleme alsalar…

        Mükemmel bir aday da çıkarsalar…

        Etkili bir seçim kampanyası yapamazlarsa…

        “Aman popülizm yapmayalım” diyerek herkesin anlayacağı basit net ve tutarlı sloganlar üretemezlerse…

        İktidarın eleştirilerine ikna edici yanıtlar geliştiremezlerse…

        İletişim mecralarını en etkili biçimde kullanarak seslerini en ücra köylere kadar duyuramazlarsa seçimi kazanamazlar.

        Dolayısıyla 6’lı masanın ortak seçim kampanyasını hangi reklamcıya emanet edeceği seçimin kaderini doğrudan belirleyecek.

        Orada da rekabete girip ayrı telden çalarlarsa, en etkili ismi bulmayı başaramazlarsa geçmiş olsun.

        Muhalefet seçimi kaybederse vebali anketçilerin boynuna

        Muhalefet seçimi kaybederse vebali anketçilerin boynuna
        0:00 / 0:00

        Muhalefete yakın bir grup kamuoyu araştırma şirketi var ki...

        “Yüzde 60’a 40 muhalefet lehine bir tablo var” diyerek gereksiz bir özgüven ve rehavete neden oluyorlar.

        “Ekonomi oyu belirleyen tek motivasyondur” havası yaratıyorlar. İstikrar vadedenin güven yaratacağını görmezden geliyorlar.

        Bizim gibi toplumlarda sağ popülizm ve güvenlikçi söylem karşısında demokrasi özgürlük ve adalet vaadinin kaybetme olasılığının çok ama çok güçlü olduğu gerçeğini ıskalıyorlar.

        En önemlisi de Erdoğan’ın şahsi oy oranı ile AK Parti’nin oy oranı arasındaki makas farkını görmezden geliyorlar.

        Bakın 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan yüzde 52,59 ile seçildi. Aynı seçimde AK Parti’nin oy oranı yüzde 42,56 idi.

        HDP’nin yıllarca yüzde 10’u rahatça aşmasının sebebi baraj altında kalma riskini vurgulamasıydı. HDP’li olmayanlar bile sırf baraj altı kalmasın diye stratejik oy kullanarak ona oy veriyordu.

        İstanbul’da yenilenen seçimde ilkine kıyasla Ekrem İmamoğlu’nun açık fark artmasının sebebi de sadece seçmen tepkisi değil oy oranının bıçak sırtı olduğunun görülmesiydi.

        Muhalefete yakın anketçiler goy goy yapmaktan vazgeçip, parti oyu toplamayı bırakıp Erdoğan’ın kazanma olasılığını gerçekçi biçimde ortaya koysaydı muhalefet bir an önce etkili politikalar geliştirmeye başlardı belki.

        Fehmi Koru’nun son yazısındaki yerinde tespiti alıntılayarak bitireyim;

        “Muhalefet ve muhalefeti destekleyen medya, seçimde kendilerinin -veya desteklediklerinin- iktidara geleceğine ve gösterecekleri adayın cumhurbaşkanı seçileceğine garanti gözüyle bakar ve bu beklentilerinin sandık tarafından onaylanmasını çantada keklik görürken, Economist’in ‘uzman’ bilip soru yönelttiği bir takım yabancılar, nasıl oluyor da farklı bir beklentiye saplanabiliyorlar?”

        (Not: Economist dergisi ‘süper-tahminciler’ diye adlandırdığı bazı uzmanlara “2023’de Türkiye’de yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimini AK Parti’nin adayı mı kazanır?” diye sormuş. Cevap yüzde 71 ile “Evet” çıkmış. ABD'li rating kuruluşu Fitch de Cumhurbaşkanlığı'nı Erdoğan'ın Meclis'i muhalefetin kazanması ihtimalin yüzde 55 olarak açıkladı. Önceki gün Fatih Altaylı detaylarını yazmıştı.)

        İstiklal'deki yasakları sordum

        İstiklal'deki yasakları sordum
        0:00 / 0:00

        Malum terör saldırısı sonrası İstanbul Valiliği bir genelge yayınlayarak caddede seyyar satıcıları, sokak müzisyenlerini ve dükkanların önüne konulan tabelaları yasakladı.

        Teröristleri mutlu edecek, İstiklal Caddesi'nin ruhunu öldürecek bu kararı Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız’a sordum.

        Yıldız, kararın bir nevi geçici olduğunu, kestane ve mısır satan seyyar satıcıların arabalarının caddedeki yaya trafiğini aksatmayacak şekilde İstiklal’i kesen ara sokakların başına alınabileceğini söyledi.

        Sokak müzisyenleri ile ilgili de somut bir öneride bulundu.

        “Belli noktalara müzik durakları yapılmalı. Mimar Sinan, İTÜ gibi üniversitelerin konservatuvar bölümünden hocaların oluşturacağı bir heyet sokak müzisyeni olmak isteyenleri dinlemeli ve sertifika vermeli. Eline her yoğurt kabı alan ‘Sokak müzisyeniyim’ diye ortaya çıkmamalı. Kakafoniyi önlemek için her durak belli müzik türlerine ayrılmalı. Bir durakta keman, diğerinde etnik müzik, bir başkasında ney veya gitar dinlenebilmeli. Biz bunu geçmişte yaptık, Ekrem Bey gelince sistem değişti” dedi.

        Anladığım kadarıyla sabahtan akşama dükkânı önünde aynı parçaları dinlemek zorunda kalan esnafın şikayeti de bu süreçte etkili olmuş.

        Sonuçta bir terör saldırısı oldu diye İstiklal’e canlılık kazandıran güzellikleri yasaklamak doğru değil.

        Bir an önce akla uygun bir düzenleme yapılmalı.

        Güvenlik kaygılarının özgürlüklere set çektiği bir ülkede yaşamak istemiyoruz.

        Diğer Yazılar