Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Tahran’dan Horasan’a, Şiraz’dan İsfahan’a uzanan; Ferüdiddin Attar’ın Mantık al-Tayr’ıyla havalanıp Firdevsi’nin Şahnâme’siyle kafiye bulan; efsanelerle gerçekleri harmanlayıp geçmiş ve geleceğe dair mesajlar veren bir kitap “Mehdi’yi Beklerken.” Sadece gezmek değil, bakmak ve görmek isteyenlere de tavsiye edebilirim. Nedim Gürsel’e sorduğum birkaç soru belki ipucu olacaktır bu yolculukta.

        Bir edebiyat ve kültür gezisine daha çıkmışsınız. Sizi bu kez İran’a götüren ne oldu?

        15 kadar gezi kitabına imza atan bir yazar olarak dünyanın altını üstüne getirdiğimi söyleyebilirim. Ama nasılsa İran’ı atlamışım. İran kökenli yazar arkadaşım Shahzade Igual ve İranlı iş insanı, şair Saeed Fekri’nin ısrarlarına dayanamadım. Onların sayesinde ve fotoğrafçı Tijen Burultay eşliğinde karış karış dolaştım İran’ı.

        Hep kadim medeniyeti ve kültürel ağırlığıyla anıyoruz ama dünyanın büyük kısmına göre bu ülke, fazlaca kötülüğün kaynağı. Basit bir oryantalist bakış açısı mı bu?

        Bu durum onların“İnkılâp” bizim “İslam Devrimi” diye adlandırdığımız köklü değişim sonucu ortaya çıktı. İran’da teokratik bir devlet kuruldu. Bu devletin bölgede egemen güç olması, hele nükleer silah üretme çabaları Batılı ülkeler tarafından endişeyle izleniyor. Amerika’nın ticari ambargosu altında yaşayan bir ülkeden söz ediyoruz. İran, İslam devrimini ihraç etme çabasında olabilir ama bu davranışı mutlak kötülük olarak tanımlanamaz diye düşünüyorum. Demokratik değerler açısından mollalar rejimini benimsemiyorum elbette, ama İran’ın kadim kültürüne duyduğum hayranlığı da gizlemiyorum.

        Son zamanlarda yeniden alevlenen ABD ambargosu orada sokağa nasıl yansımış? Ambargo İran’ı Batı’dan daha da çok koparmıyor mu? Yoksa zaten istenen bu mu?

        Ambargo nedeniyle İran ekonomisi krizde. Bu durumun sokağa yansımaları da oluyor elbet, ama bu yansımaları pek göremiyoruz. Patlamaya dönüştüğünde fark edebiliyoruzancak.

        Nedim Gürsel
        Nedim Gürsel

        “ERKEKLER DE GİYİNEMİYOR”

        Daha uçakta İranlı kadınların açık başlarını kapatmaya başladıklarını söylüyorsunuz. Orada kadının durumunu nasıl gördünüz? İran’da yeni modern devrimin kadınlar tarafından başlatılacağını söyleyenler var.

        Kadınların örtünme mecburiyeti önemli bir sorun. Kitabımda da yazdığım gibi devlet vatandaşının giyimiyle kuşamına, ne yiyip ne içtiğine karışmamalı. İslami ilkelere göre insanların yaşam tarzlarının düzenlenmesine karşıyım. Ama özellikle Tahran’da, saçlarını çok az örten rengârenk eşarplı, dar blucinli, aşırı makyajlı kadınlar da gördüm. Ama alınmasınlar, kara çarşafa girmiş, ortalıkta yarasa gibi dolaşan kadınlar da vardı. Bu arada erkekler de istedikleri gibi giyinemiyorlar. Ağustos sıcağında bermuda ya da şort giyemiyorsunuz örneğin. İran’da demokratik devrimi kadınların ya da erkeklerin gerçekleştireceği görüşüne katılmıyorum. Böyle bir değişim bana uzak bir ihtimal gibi geliyor. Rejim kilitlenmiş durumda çünkü, demokratik anlamda, değişik görüşleri ve ideolojileri savunan siyasi partilerin varlığı söz konusu değil. Çoğulculuk anlayışları İslamiilkelerle sınırlı.

        İran’da gündüzün başka, gecenin başka olduğu; gençlerin geceleri düzenlenen ev partilerinde su gibi içtiği bir efsane mi?

        Bu tür partilere katılma olanağım olmadı ne yazık ki. Ama bazı yazar ve şairlerle tanıştım, evlerine konuk oldum. İzlenimlerimi de kitabımda yazdım. İran halkı konuksever ve eğitim düzeyi çok yüksek.

        Her yerde Humeyni ve Hamaney portreleri görmüşsünüz. İdeolojik mirasları hâlâ ne kadar etkili?

        Görünürde çok etkili. Ama özgür, yasakların olmadığı bir ortamda, bu etkinin azalabileceğini de öngörmek gerekir.

        Yetişkin insan gücü, yaşam tarzı ve kültürü açısından çağın hiç de gerisinde olmayan bir ülke; ama dinin ağırlığının her metresinde hissedildiği bir coğrafya. Bunu ne kadar hissettiniz orada?

        Günlük yaşamda dinin etkisi var elbette, ama bizim ülkemizdekinden daha fazla hissedilmiyor. Tahran’da Hilton Oteli’nde kaldım. Ezan okundu, ardından piyano çalmaya başladı. Aynı şey kutsal Meşhed’de olamazdı kuşkusuz. Orada, 8. İmam Rıza’nın türbesinde kendinden geçen, toprağa yüz sürüp yırtınan insanlar gördüm.

        Alain Touraine bana, “İran en az cami olan teokratik devlet, Türkiye en çok cami olan laik devlet” demişti. Öyle mi?

        Touraine’in gözlemine tümüyle katılıyorum. Önemli bir sosyolog olduğu bu sözünden belli. Aynı şeyi, bir ölçüde, demokratik alanı ve hukuk devletini kısıtlayan yasaklar için de söyleyebiliriz.

        MEHDİ’Yİ BEKLERKEN (Nedim Gürsel / Doğan Kitap)
        MEHDİ’Yİ BEKLERKEN (Nedim Gürsel / Doğan Kitap)

        BİR İRAN AŞK ROMANINI SANSÜR EDERKEN…

        Sanat ve kültür anlamında en çok nelerden etkilendiniz? Furuğ, Sadık Hidayet, Firdevsi… İran edebiyatının bu efsaneleriyle ilgili yeni neler öğrendiniz?

        Bu alanda dikkatimi çeken çok şey oldu. Bir bakıma, hem çağdaş hem klasik şair ve yazarların izini sürdüm diyebilirim. Tahran’da Furuğ’un şiir dünyası, Sadık Hidayet’in yalnızlığıyla, toplumdan dışlanmışlığıyla baş başaydım; Horasan’da Ömer Hayyam’ın hayaliyle. Firdevsi’nin eşsiz yapıtı Şahnâme’yi de bu yolculukta keşfettim. Attar’ın kuşlarıyla mistik bir yolculuğa çıktım. Hafız’ın İranlıların günlük yaşamında ne kadar önemli bir yeri olduğunu gördüm.

        Bu kadar etkileyici bir kültürden söz ediyoruz ama bir yandan da İran’da her kitabın yayımlanmadan önce denetimden geçtiğini öğreniyoruz. Oradaki yazarlar, şairler ne diyor buna?

        Tanışma olanağı bulduğum yazar ve şairler bu konuda yorum yapmaktan çekiniyor. Ama yurt dışında yaşayanlar kesinlikle karşılar. Özgürlüğün olmadığı yerde yaratıcılık olmaz. Devlet sanatçıları rahat bırakmalı. Roman ve şiirlerden çıkarılan bölümler İran’da alay konusu da olabiliyor. Örneğin kitabımda ayrıntılarıyla söz ettiğim Şahriyar Mandanipur’un “Bir İran Aşk Romanını Sansür Ederken” adlı yapıtı bu konuda yazılmış en ilginç romanlardan biri. Yazarı Amerika’ya iltica etmek zorunda kalmış. Ne yazık ki örnekleri çoğaltabiliriz.

        Aynı kültür, dünyevi hazları salık veren Ömer Hayyam’ı da çıkarmış ama…

        Ömer Hayyam hedonist bir yaşam tarzını övüyor, bazı rubailerinde Tanrının varlığını bile sorguluyor. Şarap sözcüğünü dilinden, şarap kadehini elinden düşürmüyor. Nişabur’daki türbesi de bu davranışlarına yakışır biçimde, ters şarap kâsesini andırıyor zaten. Ama Hayyam yalnızca İran’a değil, tüm insanlığa ait bir şair. Dokunulmazlığı var. Rejimin nezdinde fazla itibarı yok belki, ama dünyada milyonlarca okuru var.

        “FARSÇA’NIN AHENGİNE KAPILDIM”

        Oradayken Farsça’yla yeni bir yakınlık kurdunuz mu? Gül’ün “çiçek” olduğunu öğrenmek benzeri, yeni neler öğrendiniz bu dille ilgili?

        Biliyorsunuz Farsça Hint-Avrupa kökenli bir dil, yapısal açıdan Türkçe’den çok farklı. Ama tarih boyunca dilimizi etkilemiş, bir ölçüde kültürümüzü de. İranlı şairlerin etkisini Divan Şiiri’nde görebiliyoruz. Minyatür geleneğimizi de İranlı ustalara borçluyuz. Tahran gecelerinde Farsça’nın âhengine kapıldığım çok oldu. “Marebebus” gibi şarkıların kederine de.

        Oradayken, Sünni İslam ile Şii İslam arasında gördüğünüz temel farklar neydi?

        Temel ilkeler bakımından büyük bir fark yok, ama ibadet alanında değişik uygulamalar var. Kitabımda değindiğim gibi ezanın sözleri ve söyleniş biçimi de oldukça farklı. Hz. Ali kültü elbette çok yaygın. Kerbelâ olayından bir kurucu mitos yaratmışlar… Bu konuyu kitabımda ele aldım, özellikle de “martyrologie” (şehitlik) olgusunu. Meraklısı ayrıntılara oradan ulaşabilir.

        *

        İKİ TAVSİYE

        “Diyelim ki Ben Madonna’yım,” “Küçük Prensin Büyük Acıları” diyen bütünlüklü öykülerden oluşuyor “Bir Küçük Delilik.” Uçar’ın ikinci öykü kitabı. Eğitimci yazar Ahmet Özdemir ise doğudaki ilk öğretmenlik serüveninden yola çıkarak bize Anadolu’dan insan manzaraları sunuyor.

        Bir Küçük Delilik (Arzu Uçar / İthaki)
        Bir Küçük Delilik (Arzu Uçar / İthaki)
        Çığ (Ahmet Özdemir / Özgür)
        Çığ (Ahmet Özdemir / Özgür)

        Diğer Yazılar