Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        EFENDİMİZ (SAS) Cenâb-ı Hakk’ın insanlar arasından seçtiği en güzel, en faziletli, Allah Teâlâ’ya en yakın kul sıfatına mazhardır. Ne mutlu bizlere ki böyle bir Peygamber’in ümmetiyiz. Kur’an-ı Kerim’in hemen her ayetinde de Efendimiz’e (SAS) tabi olmak ve itaat etmek hükmü vardır. Zira Kur’an-ı Kerim’in ayetlerini bilmemiz dahi Efendimiz’in (SAS) işareti ve risaletiyle olmuştur.

        Kur’an-ı Kerim; en güzel ve yüce ahlak üzere yaratılmış, kendisine tabi olunması gereken peygamber olarak Resulullah Efendimiz’i (SAS) hayatımızın her safhasında örnek almamız gerektiğini beyan etmiştir.

        Aslında Kur’an ve sünnet olarak bildiğimiz tabirler maalesef yanlış kategorize ediliyor. Kur’an-ı Kerim; Allah’ın kelamıdır. Sünnet ise o Kur’an-ı Kerim’in hayatta yaşanan kısmıdır. Yani biz Müslümanlar için Kur’an ve sünnet demek; Kur’an ve hayat demektir.

        Yaşanmamış, hayatta görünmeyen bir Kur’an’ın kime ne faydası olabilir ki? Günümüzde sünneti sanki Kur’an-ı Kerim’e bir alternatif gibi anlatma ve algılama hastalığı ve bununla beraber süregelen kısır tartışmalar bizde ne din heyecanı ne de Allah (CC) ve Resul (SAS) muhabbetini zevkle yaşama iştiyakını bırakmayacak noktaya getirmiştir. Halbuki Kur’an-ı Kerim, Allah (CC) kelamıdır, bu Allah (CC) kelamının hayatta nasıl yaşanacağının ismi de sünnettir.

        Neyse, bu mevzu anlayana sivrisinek saz, anlamak istemeyene de davul zurna az kabilinden şimdilik burada duruversin.

        Bugün “Birlik’te Sohbet” yazımız kendisine tabi olmamızla emrolunduğumuz Resulullah’ın (SAS) önemli ikazlarıyla sürecek. Örnek ahlakıyla zaten Kur’an’ı yaşayan Peygamber’in izinden gitmek şöyle dursun, bir de bunun üzerine o güzeller güzeli Efendimiz’in (SAS) bizleri ikaz etmesini de düşünürsek; tabi olmamak, kulak ardı, göz ardı yapmak ne kadar mesuliyetlidir hele siz bir düşünün.

        Şimdi size mealen aktaracağım ve adeta insanlığın kurtuluş reçetesi gibi olan şu muazzam sözleri lütfen gönül dünyanızda, aklınız ve vicdanınızla dinleyin ve düşünün.

        Efendimiz (SAS) buyuruyorlar ki:

        “Üç şey helak eder, helak edici, yok edicidir. Üç şey ise kurtarıcı, felaha kavuşturucudur. Üç şey ise yapılan kabahatlere, işlenen günahlara kefaret, diğer üç şey ise kulun derecesini yükselten, kemale ve rızaya yaklaştıran şeylerdir.

        KİŞİYİ HATTA TOPLUMLARI HELAKE SÜRÜKLEYEN, YOK EDEN 3 ŞEY

        1- Hayat şekli olarak benimsenen ve asla düzeltmeyi, aksini yapmayı umursamadan huy edinilmiş cimrilik.

        2- Nefsinin her istediğini yaparak nefs elinde uşak gibi yaşamak, hevasına, heveslerine, zevklerine uymak

        3- Kendi nefsini beğenip hem terbiye ve doğru yola gelme nimetinden mahrum olmak, hem de başkalarını küçük görme belası yani kişinin sadece kendisini beğenmesi.

        KURTARICI OLAN 3 ŞEY

        1- İster sevdiği ister sevmediği bir ortam veya kişi olsun, adaletle hareket etmek. Kızgınlık anında da hoşluk anında da vaziyetin gerektirdiği ölçüler içerisinde adaletle hükmetmek. Hak ve adaleti başka başka hallerde, başka başka şekillerle çarpıtıcı hareketlerden uzak kalmak, her ne olursa olsun adaletle muamele etmek.

        2- Bolluk zamanında da fakr u zarurette de hep ölçülü, iktisatlı hareket etmek.

        3- Allah Teâlâ’dan her durumda hayâ etmek, Allah Teâlâ’nın yakınlığından düşme korkusunu yaşayarak gerek toplum içerisinde gerekse tek başına olduğunda hep bunu göz önünde bulundurarak dikkatli olmak, bu muhabbete halel getirmemek.

        İşte bu üç şey de ferdin ve toplumun kurtuluş reçetesi olarak Efendimiz (SAS) tarafından bildirilmektedir.

        GÜNAHLARA KEFARET OLAN 3 ŞEY

        1- Namazı yani farz olan bir vakti eda ettikten sonra gelecek namazı bekler halde bulunmak. “Kıldım namazı kurtuldum” diye bakmamak. “Cenab-ı Hakk bu namazı nasip etti, şimdi acaba diğer namaz vaktine huzuruna çıkabilecek miyim, ah bir çıkabilsem, Allah’ın (CC) huzurunda sohbette olabilsem” düşüncesi ve iştiyakıyla namaz vaktini bekler olmak.

        2- Soğuk havalarda bile olsa abdestini en güzel şekilde almak.

        Günahlara kefaret olabilecek, yani insanın adeta günahlarını, manevi kir ve pasını silip götürecek amelleri Efendimiz (SAS) bizlere sayarken üçüncüsü olarak da şunu açıklamakta...

        3- Kişinin bedeninde ve nefsinde cemaatle namaz kılmaya, ilim, Kur’an öğrenmeye tembellik olsa da gene de ayaklarını o topluluğa taşıyarak hem namazı, ibadeti cemaatle eda etmek hem de Allah (CC) sohbetini birlik ve beraberlikle yaşamak için gayret etmek.

        Günahlara kefaret olan bu güzel ibadeti başka hadis-i şeriflerinde de, Efendimiz’in (SAS) attığı her adımın kişiye rahmet, bereket ve günahlara kefaret olduğunu da değişik şekillerde zikrettiğini görmekteyiz.

        KİŞİNİN DERECELER KAZANMASINA VESİLE OLAN 3 ŞEY

        1- Yemek yedirmek.

        Hatta başka bir rivayette ziyafetler tertip etmek. Ziyafet denilince hemen gözlerimizi açmayalım. İsrafın, haram ve helalin birbirine karıştırıldığı zevk ve sefa âlemlerini konuşmuyoruz. İnsanlar birbirleriyle kaynaşsın, aralarındaki husumet gitsin, Allah (CC) ve Resulullah (SAS) muhabbeti için buluşulsun, bunlara vesile olsun diye kurulan sofraları kastediyoruz. Efendimiz (SAS) bunun müminin derecesini yükselttiğine işaret buyuruyor.

        2- Müminler arasında selamı yaymak, selamlaşmak, merhaba etmek.

        Sadece kuru bir sözle değil, elimizden, dilimizden başkalarının emin olabileceği şekilde toplumda fert olarak bu sulh ve selameti yaygın hale getirmek. Bir selam vermekle bile muhabbeti yaşatmaya çalışmak, birbirimizden haberdar olup bilişmek, buluşmak, muhabbet etmek.

        3- İnsanlar keyfi olarak uykuda bulundukları sırada Allah Teâlâ’ya ibadet için geceleri nafile namaz kılmak.

        Rabb Teâlâ’ya duada, niyazda bulunmak, sadece kendisi için değil, cümle ümmet-i Muhammed (SAS) için Cenâb-ı Hakk’a yalvarmanın müminin yüksek dereceler kazanmasına vesile olacağını Efendimiz (SAS) saadetle buyurmakta.

        Kısmen mealini de izah etmeye gayret ettiğimiz bu hadis-i şerifi yazının sonundaki dipnotlardan bulup metin olarak da okuyabilirsiniz.

        Rahmetli tefsir ve hadis hocalarımdan biri şöyle derdi:

        “Oğlum, söylenmedik söz kalmamış, tutabilene aşk olsun...”

        “Birlik’te Sohbet” meclisimizde bu anlattıklarımız sizlere de bizlere de inşallah muhabbet ve aşka vesile olsun.

        Not: Bahsi geçen hadis-i şerif, İmam Taberânî’nin “Mu’cem’ül Evsat” isimli eserinde mevcuttur.

        Diğer Yazılar