Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ‘Saplantı’ (Unforgettable), eski kocasının yeni bir ilişki kurmasını kabullenemeyen kıskanç ve dengesiz bir kadının neden olduğu sorunları anlatıyor... Başrollerinde Katherine Heigl ve Rosario Dawson’un oynadığı film, ‘sapkın sarışın, aileye karşı’ temasını ele alan demode bir gerilim

        80’li yılların sonundan 90’ların ortalarına kadar sıkça karşımıza çıkan bir gerilim türü vardı. Dengesiz, sorunlu karakter, bir ailenin başına bela olur ve tehdidin dozunu giderek artırırdı. 1940’lı yıllara kadar uzanan bir alt türdü bu...

        1987 yapımı ‘Öldüren Cazibe’nin (Fatal Attraction) başarısı üzerine moda olmuştu. AIDS salgını dönemiydi. Özgür seks lanetleniyor, aile değerleri öne çıkarılıyordu. İhtirası, ölçüsüzlüğü temsil eden kötü karakterin hedefi, ailenin birliği ve mutluluğuydu. Aileye en hassas noktalarından sinsice saldırırken önce zekice davranırdı. Finale doğru ise içindeki ilkel şiddet güdüsü açığa çıkar, neredeyse vahşi bir hayvana dönüşürdü. Bu filmlerin vazgeçilmez klişesi, finalde iyilerin de şiddete şiddetle cevap vermek zorunda kalmasıydı. Açılıştaki ölçülü gerilim, finalde kaba bir deşarj sinemasına dönüşürdü.

        KLİŞELERDEN SAPMIYOR

        Sarışın eski eşin sapkınlaştığı ‘Saplantı’ bire bir aynı güzergâhı izliyor. Kuşkusuz farklılıklar var. Bu kez ailenin kurulma aşamasındayız. Julia Banks (Rosario Dawson) büyükşehirden kalkıp David (Geoff Stults) ve kızı Lilly ile birlikte yaşamak üzere kasabaya geliyor. Lilly’nin öz annesi Tessa (Katherine Heigl), Julia ve eski eşi David’in mutluluğuna katlanamayınca, kötücül planlar yapmaya başlıyor.

        Bu filmlerde kötü karakterin sorunu aşırı kıskançlıktır. Ama öyküler, kontrol edilemeyen cinsel arzunun trajik sonuçlarıyla da ilgilidir. Paul Verhoeven-Joe Eszterhas ikilisi 1992’de ‘Temel İçgüdü’de, Sharon Stone’un canlandırdığı sarışının cinsel enerjisini öylesine açık ve doğal hale getirmişlerdi ki klişe ters yüz olmuş, erkekler kendi ikiyüzlülükleriyle karşılaşmışlardı. ‘Saplantı’ ise klişelerden şaşmıyor. Tessa, 1940’lı yıllardan beri aşina olduğumuz o tehlikeli sarışınlardan biri. Hatta bir sahnede şehvetini ve kıskançlığını Julia’ya bulaştırıyor. Julia’nın ‘kendini kaybedip’ David’le tuvalette seviştikten sonra suç işlemiş gibi davranması, filmin muhafazakâr içeriğinin bir göstergesi.

        GERİLİM AÇISINDAN ZAYIF

        İki yıl önce Joel Edgerton ‘Geçmişten Gelen’de (The Gift), ailenin bireyi ezen yanlarına dikkat çekerek 90’ların gerilim filmlerine alternatif bir yorum getirmişti. ‘Saplantı’ o filmlerin tekrarından öteye gidemiyor. İnandırıcılık bir yana, gerilim açısından da zayıf bir film. Müzik ve hızlı kurgu olmasa gerilim sahnesi seyrettiğimizi anlamamız mümkün değil. Yönetmen Denise Di Novi’nin gerilim duygusu yakalayamamasıyla ilgili bir sorun değil bu. Sahnelerin iyi yazılmadığı, öykünün iyi geliştirilemediği görülüyor. Finaldeki ‘düello sahnesi’nde Tessa’nın ani değişimini bize önceden haber veren hiçbir veri yok...

        Türün meraklıları dahil kimseye gönül rahatlığıyla öneremeyeceğim bir film ‘Saplantı’. Ama ‘arızalı karakter aileye karşı’ başlıklı gerilim filmlerine karşı özel ilgisi olan sinefiller görebilir. Yaratıcılıktan uzak bir yorum olarak yer yer komedi lezzeti de taşıyor. Son olarak, ellerinden geleni yapsalar da oyuncuların durumu kurtaramadıklarını belirtelim.

        Filmin notu: 4.5

        Diğer Yazılar