Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Kingsman: Altın Çember”de (Kingsman: The Golden Circle), İngiliz ajanlar yardım için ABD’deki “Statesman”in kapısını çalıyor... Film, öykü olarak ilkini aratsa da, aksiyon olarak bekleneni veriyor

        2015’te gösterime giren “Kingsman: Gizli Servis” o yılın en sevdiğim filmlerinden biriydi. Yönetmen Matthew Vaughn, Jane Goldman’la yazdığı senaryoda ajan filmleri geleneğine eğlenceli ve muzip bir bakış açısı getirirken, aksiyon sahnelerini bale gibi tasarlıyor ve ironiyle yoğrulmuş hikâyenin altına ince bir seçkincilik eleştirisi döşüyordu.

        “Kingsman: Altın Çember” de yönetmen ve yazar aynı; ama iki film arasında bariz bir nitelik farkı var. İlk filmin özelliği, inandırıcılıktan uzak bir dünyanın orta yerindeki sahici karakterlerdi. İroni biraz da bu kontrasttan geliyordu. Yeni filmde ise Eggsy dahil tüm karakterlerin sahiciliği tartışma götürecek cinsten... Açıkçası öykünün çıkış noktasının parlak bir fikre yaslandığını söylemek de zor. Senaryo, Kingsman örgütünün hızla ve kolaylıkla ortadan kaldırılmasıyla şekilleniyor. Bu durum beraberinde ilk filmin sihrini öldüren bir dizi sorun getiriyor.

        Sözgelimi ilk filmde çaylak Eggsy (Taron Egerton), elit Kingsman ajanlarının arasına dahil olmaya çalışan bir yeni yetme olarak öykünün dinamosuydu. Burada ise sahaya lider olarak çıkıyor. Zorlama bir senaryo numarasıyla diriltilen Harry Hart (Colin Firth) ise yeni filmin büyük bölümünü hafıza ve kimlik sorunlarıyla boğuşarak geçiriyor. Harry’nin karizmasının sarsılması ve Eggsy’nin Kingsman geleneğinin temsilcisi olmasıyla serinin ruhu uçup gidiyor, yerine de hiçbir şey konamıyor.

        KÖTÜ ADAM SORUNU

        İlk filmin kötü adamı, eksantrik ama sahici bir karakterdi. Julianne Moore’un canlandırdığı uyuşturucu kraliçesi Poppy ise yaşadığı film stüdyosunu andıran o plastik mekân gibi inandırıcılıktan hayli uzak, sığ bir kişilik. Poppy’nin dünyayı dize getirmek ve legalize olmak için duyduğu arzu elbette inandırıcı. Ama tüm müşterilerini ölümle yüz yüze getiren o tehdit planı biraz tuhaf... Gerçi film bu plan üzerinden hiç değilse bir nebze ayrımcılık eleştirisi yapmayı ve politikanın ikiyüzlülüğüne vurgu yapmayı başarıyor ama zalim Poppy’nin, öyle bir plan yapacak kadar saf olduğuna inanmak kolay değil.

        SU GİBİ AKSİYON

        Kingsman’in ABD’deki karşılığı Statesman’ın seriye dahil olması kuşkusuz iyi fikir. Centilmen şemsiyesi yerine kovboy kementi, lüks terzi dükkânı yerine viski fabrikası gibi numaralar hoş; ama genel olarak ABD-İngiltere kontrastından dişe dokunur bir şey çıkmıyor. Üstelik Channing Tatum’un “oyundan gereksiz yere erken alınması” ve ondan doğan boşluğun Burt Reynolds’u hatırlatan Whiskey (Pedro Pascal) ile doldurulma çabası da filme kan kaybettiriyor.

        Tüm bunlar, yönetmen Matthew Vaughn’un masa başında yanlış kurduğu “oyun planı”- nın sonuçları. Ama yüksek prodüksiyon kalitesi, aksiyon sahneleri ve özellikle su gibi akıp giden kurgusuyla iyi çekilmiş bir film olduğu kesin. Aksiyon seyretmek isteyenlerin sıkılacağını pek sanmıyorum. Özellikle açılış bölümü, şehrin işlek caddelerindeki takip çekimleri ve dar mekândaki dövüş koreografisiyle çarpıcı. Son olarak, serinin bu filmdeki en önemli artılarının Jeff Bridges, Halle Berry ve Elton John olduğunu belirtelim.

        Filmin Notu: 6

        Diğer Yazılar