Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Güneşin ölüm anlamına geldiği bir dünya düşünün… Gündoğumu sadece ışığı ve sabahı değil, ölümü de getiriyor. Üstelik, güneş doğduğunda yeraltında veya sığınakta olmak işe yaramıyor. Ama yine de ilk etapta hayatta kalmanın bir yolu var. Güneşten kaçmak ve sürekli gecenin içinde olmak…

        Bütün bunları bilen nadir insanlardan biri, NATO’da görevli İtalyan Binbaşı Terenzio (Stéfano Cassetti)… Gece yarısı Brüksel Havalimanı’na gelirken tek amacı, Batı’ya giden bir uçağa binmek ve hayatta kalmak. Bunun için uçak kaçırmak dahil her şeyi göze almış durumda.

        O saatte dünyanın nerdeyse yarısının çoktan öldüğünü düşünürsek, havalimanındaki diğer insanların sakinliğini anlamak biraz zor aslında. Panik çıkmasın diye bilgi saklandığını düşünsek bile bilet satan yer görevlileri, uçuşa hazırlanan pilotlar ve hostesler de her şeyden habersiz. Ama olaylar öyle hızlı gelişiyor ki, bunların hiçbirini düşünemiyoruz bile…

        Terenzio’nun elinde makineli tüfekle kaçırdığı tarifeli Moskova uçağı, kıyametin kopacağından habersiz az sayıda yolcuyla Brüksel’den havalandığında ‘gecenin içindeki yolculuk’ başlıyor…

        Netflix yapımcılığında gerçekleşen ilk Belçika dizisi ‘Into the Night’ta tansiyon nerdeyse hiç düşmüyor. Polonyalı yazar Javek Dukaj’ın bilimkurgu romanı ‘The Old Axolotl’dan esinlenen ‘Into the Night’ta kıyametten sağ çıkma mücadelesi, karakterler arasındaki psikolojik gerilimle birleşiyor… Gerilimi en şiddetli yaşayan iki karakter ise İtalyan Terenzio ile Belçika’da yaşayan bir Türk olan Ayaz (Mehmet Kurtuluş)…

        REKLAM

        İlk sezon 35-40 dakika arasında uzunluklara sahip 6 bölümden oluşuyor. Seyri çok rahat, yoğun dikkat gerektirmeyen, hızla ilerleyen bir dizi bekliyor sizi… Ama sahicilik ve inandırıcılık beklemenizi pek önermem. Karakterlerin çok iyi yazıldığını söylemem de zor.

        ‘Into the Night’, ‘sürekli kriz, sürekli gerilim’ formülüyle ilerleyen bir dizi… İlk iki epizot bittiğinde dramatik derinlik açısından hiçbir beklentim kalmasa da hem hikâyenin gideceği yeri, hem ırkçılık ve ayrımcılıkla ilgili sorunların nereye bağlanacağını merak ettiğim için diziyi bırakmam artık mümkün değildi.

        Netflix’in Türkiye dizileri ‘Hakan Muhafız’ ve ‘Atiye’nin yapım ekibinde yer alan Jason George’un imzasını taşıyan ‘Into the Night’ın, dünya üzerinde yaşanan kıyametle pek ilgili olduğu söylenemez aslında. Çünkü asıl kıyamet uçağın içinde kopuyor.

        Jason George, ‘Lost’u hatırlatan bir dramatik yapı üzerinden ilerlemeyi tercih ediyor. Karakterlerden birinin adını taşıyan epizotların çoğunda flash-back sahneler eşliğinde yolcuların geçmiş öykülerini seyrediyoruz; ama bunlar çok uzun tutulmuyor… Çünkü şimdiki zamanda geçen sahnelerde her bir karakterin geçmişi hakkında yeni bilgiler öğreniyoruz.

        Uçak içindeki gerilim, erkekler arasındaki güç savaşları üzerinden gelişiyor. Terenzio’nun ilk başta silahla kurmaya çalıştığı iktidar, liderlik tartışmalarıyla birlikte, oylama üzerinden ilerleyen ‘demokratik rejim’ arayışına dönüşüyor…

        Uçak içinde kriz çıkaran meselelerden biri ırkçılık… Mehmet Kurtuluş’un canlandırdığı Türk karakteri Ayaz, bu tartışmaların merkezinde yer alıyor.

        Terenzio ve Rik’in (Jan Bijvoet) ırkçı yaklaşımlarının hedefinde Afrika kökenli sağlık görevlisi Laura (Babetida Sadjo) veya Fas göçmeni Osman (Nabil Mallat) değil, direkt olarak Ayaz’ın durduğunu görmek mümkün. Bunda kuşkusuz, Ayaz’ın daha ilk andan itibaren Terenzio’nun silahla kurmaya çalıştığı iktidara cesaretle karşı çıkmasının büyük payı var. Ama Terenzio’nun sadece Ayaz’ı değil, genel olarak Türkleri ve Türkiye’yi sevmediği aşikâr.

        REKLAM

        Sürpriz gelişmeleri ele vermemek için Ayaz’ın karakterini derinlemesine ele almaya niyetim yok ama dizinin en ilgiye değer kişiliği olduğunu söyleyebilirim. Uçak içinde Terenzio – Rik ikilisiyle ile yaşadığı çatışma, ilk sezonu şekillendiren en önemli gerilim malzemesi… Rus kökenli Zara (Regina Bikkinina) ve oğluyla kurduğu bağı da unutmayalım. Geçmişi hakkında fikir sahibi oldukça Ayaz, dizinin psikolojik açıdan en sofistike karakteri haline geliyor. Terenzio ve Rik’in de tümüyle kötü karakterler olarak çizildiği söylenemez. Terenzio iyilikle kötülük arasına gidip gelen dengesiz biri. İnançlı Rik ise kendi içindeki vicdani hesaplaşmasıyla öne çıkıyor.

        Diğer bütün karakterler de çelişkileriyle geliyorlar karşımıza. Sözgelimi Sylvie (Pauline Etienne) ve Mathieu (Laurent Capelluto), grup içindeki sorunlar kadar kendi içlerindeki sorunlarla da boğuşuyorlar… Hiç kimse hatasız ve mükemmel değil. 6 bölüm sona erdiğinde Terenzio dahil tüm karakterlerin kendi inançları ve ahlaki değerleri çerçevesinde iyi insan olmak için uğraştığını gözlemlemek mümkün.

        Dizi ilk bakışta ‘kıyamet ortamında yaşam mücadelesi’ anlatır gibi görünse de aslında dipten dibe ‘Kim lider olmalı?’, ‘Grubun gerçek lideri kim?’, ‘Liderliği kim hak ediyor?’ gibi sorular üzerinden ilerliyor… Dolayısıyla, uçak, küçük ölçekte Belçika ve Avrupa’yı yansıtıyor sanki… Ve Avrupa’da olduğu gibi ırkçılar, iktidarın en arzulu talipleri arasındalar.

        Dizinin merkezi karakteri, Sylvie gibi görünüyor. Buna karşılık, Sylvie dahil tüm karakterlerin Ayaz’la kurdukları ilişkiler üzerinden ayrıştıkları bir gerçek... Mesela, Ayaz kritik bir sahnede en sert tepkiyi Osman ve Laura’dan görüyor. Irkçı önyargılardan uzak olduklarını gözlemlediğimiz Sylvie ve Mathieu ise Terenzio hariç herkese aynı mesafede duruyor; ılımlı olmaktan vazgeçmiyorlar.

        İşte bu yüzden, Jason George’un ilk sezon itibarıyla Sylvie ve Mathieu’nün ırkçılıktan uzak yaklaşımlarıyla Ayaz’ın cesareti ve özverisini öne çıkardığını söyleyebiliriz… Ama göçmenlerin sosyal statü ve meslek açısından diğer karakterlere göre konumları, göz ardı edilmemesi gereken bir ayrıntı… ‘Into the Night’, bu noktada ırkçı klişelere teslim oluyor.

        Dizinin bir başka teması, insanın başkalarını affetmesi ve kendisiyle yüzleşmesi… Pişmanlıkları da unutmayalım. Hatta ilk sezonun, bir pişmanlık ve suçluluk duygusuyla bittiği söylenebilir.

        Başta Mehmet Kurtuluş olmak üzere oyuncu kadrosunu beğendiğimi söyleyebilirim. Hafif, oyalayıcı bir kıyamet gerilimi seyretmek isteyenler seyredebilir. Ama dramatik kalite açısından beklentiyi çok yüksek tutmamak gerekiyor.

        5/10

        Diğer Yazılar