Hesap hesap içinde
Türk Milli Takımı kadrosu bu değil. Oynayacağı futbol da bu değil. Çok daha iyisini yapabileceklerini biliyoruz. Terim kapris yapmış olabilir, egosunun kurbanı olabilir. Ama bu kimseye hocaya hakaret hakkını vermez. Kabul edelim ki henüz her şeyi de kaybetmiş değiliz. Şu anki görüntüde grupta belki hiçbir rakibimizi yenemeyiz ama gerçek kimliğimize bürünürsek hepsini tek tek devireceğimizi de hepimiz biliyoruz.
Sevmeyebilirsiniz, kıskanabilirsiniz, antipatik bulabilirsiniz ama bu ülkede bu işin üstesinden gelebilecek birkaç isim varsa onlardan biri de Fatih Terim. Yeter ki bizler onu rahat bırakalım, yeter ki o da kaprisi, egoyu bir kenara atsın. Ve artık bu ülkeye gerçekleri tüm çıplaklığıyla açıklasın.
Terim’i yerden yere vuranlara bakıyorum... Futbol yorumlayıp onu bunu yargılıyorlar da kimisinin mazisinde formalı resmi bile yok! Kimisi federasyon yönetiminde olmak, kimisi teknik kadroda yer bulmak istiyor. Kimisi rant elde etmek istiyor. Kimisi egosuna engel olamıyor, Türk futbolunu her yönüyle dizayn etme sevdasında. Kimisinin hocaya alerjisi var. Kimisi hocanın iş vermediği adamlar. Kısacası herkesin bir hesabı var. Hesap hesap içinde yani.
Şimdi siz Terim’e topyekün saldırı hali alınmasını normal mi karşılıyorsunuz? Karşısına geçince ceketini ilikleyip saygıda kusur etmeyenlerin ağır ithamlarının ardında hangi gerçekler, gerekçeler yatıyor acaba? Cesaret hapı mı yuttular, talimat mı aldılar? Yoksa kulaklarına bir şeyler fısıldandı da pastadan pay kapmaya mı uğraşıyorlar?
Hocayı yiyecekler, gönderecekler ya; bunun için siyaseti bile alet ettiler. Şikayet ettiler, kuyusunu kazdılar, ortamı hazırladılar. Her şey planlar doğrultusunda işledi, işletildi. Arda Turan bile bilerek ya da bilmeyerek bu oyuna alet oldu.
Son iki röportajında ısrarla altını çizdiği, defalarca tekrarladığı cümleye dikkat edin. “Gel derler geliriz, git derler gideriz” cümlesine. İçinde çok şey barındırıyor. Hocaya da zamanında ‘gel’ dendi, geldi. Arda ise hepimizden çok daha iyi biliyor ki Terim’e ‘gel’ diyenler şu günlerde ‘git’ demek üzere.
Kimse de bu yazıdan Terim’ci olduğumu çıkarmasın. Hocayı en son EURO 2016’da gördüm. Türkiye Futbol Direktörü ama basının kendisine ulaşması ilginçtir ki zor oluyor. Yeniden yapılanma, eşik atlama, gençlik operasyonu safsatalarından artık bıktım, hepsi o. Hep kaybediyoruz. Zaman kaybediyoruz. Kendimizi kandırıyoruz. Yalanlar söylüyoruz. Yine kaybedelim de hiç değilse dürüst olup kaybedelim. Yalan söyleyip utanmaktan iyidir.
GAZETECİLİĞİ HABERCİLİĞİ BİTİRDİK
Gazeteci, haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan, edindiği bilgi ve haberleri okurlara sunan insan demektir. Gazetecinin işi haberdir, haberciliktir. Gazeteciyim diyorsanız haberci kimliğiniz olmalıdır, olmak zorundadır. Yoksa size gazeteci denmez.
Yorumlara, yorumculara bakıyorum. İşlerine geldiği zaman “Biz burada gazetecilik yapıyoruz!” diyorlar, işlerine gelmediği zaman “Biz gazeteci değiliz ki” deyip kaçıyorlar. Tuhaf ama her iki cümleyi de kuran kişilerin aynı olması daha da tuhaf!
Şimdilerde ise nasıl oluyorsa haberci kimliği olmayan gazeteciler türedi, türetildi. Daha doğrusu kendilerini öyle sınıflandırıyorlar. Daha neler göreceğiz, neler öğreneceğiz bakalım... Çeşitli ilişkileri sayesinde televizyona çıkıp yorum yapan, yazılı basında kendisine sütun bulan, kerameti kendinden menkul bu isimler gazeteci diye geçiniyor. Maalesef ki bu ülke topraklarında bolca rastlanan bu tipler prim yapıyor. Meydan onların. Atıp tutuyorlar. Dalga geçiyorlar, hakaret ediyorlar. Çünkü arkaları güçlü. Çünkü hepsinin amcaları, dayıları, abileri, ablaları var.
Devir değişti ne yazık ki. Ve yapacak da pek bir şey yok. Kendilerine gazeteci süsü verenlere saydırıyoruz da neyi nasıl düzelteceğiz ki? Gazetecilik bitmiş, haberdi, habercilikti, unutulmuş. İş rutine, masabaşı haberciliğe dönmüş. Daha doğrusu döndürülmüş. Makam mevki sahibi anlı şanlı gerçek gazeteciler bile pes etmişken, sözde gazeteciler hepimize ders vermeye kalkmış çok mu?
