Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DARBEYE kalkışanlar dışında, ulusun her ferdi, kim olduğuna bakmadan yanındakiyle birlikte direndi.

        Namlunun karşısına yan yana dikilen, omzuna basarak tankın üzerine çıkan, yaralı halde sırtında hastaneye taşıyanın hangi siyasi görüşten olduğunu sorgulamadı.

        Vatandaşını farkına varmayıp tedbir alamadığı için mağdur bırakan devlet, canını ortaya koyan vatandaşları tarafından korundu.

        O nedenle 15 Temmuz’a “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” adının verilmesini herkes benimsedi.

        Çünkü herkesi buluşturan payda, geçmişte acılarını defalarca yaşadığı darbenin bir daha başarılı olamamasıydı.

        Bu mücadeleyi ilk başlatan da yine vatandaşı oldu.

        Namlulara, tanka, zırhlıların üzerinden ateş püsküren mitralyöze karşı sadece bedeni ve çıplak elleriyle direndi.

        Vatandaşının bu direnişinden cesaret aldığı için devletin darbe karşıtı güçleri harekete geçebildi.

        Helikopterden, zırhlı araçlardan yağan kurşunlara rağmen Genelkurmay kavşağını bedenleriyle kapatan yurttaşlar sayesinde milletvekilleri TBMM’ye girdi, darbeye karşı ortak duruşu sergiledi.

        Kimsenin kimseyi ayırmadığı, kol kola girip direndiği gündü 1 yıl önceki 15 Temmuz’da dünyaya sergilenen ortak irade...

        İRADE DAĞILDI

        1 yıl aradan sonra siyasetin darbe karşıtı duruşundan söz edilebilir, ama aynı iradeden söz etmek olanaksız.

        Daha ilerisi, siyaset o gün darbeye karşı kol kola girerek ortak duruş sergileyen vatandaşını da ayırdı.

        Yetmedi, kendisinde var olan öteki sorunlarının da çözüm merkezi haline çevirmeye kalktı.

        Darbe girişiminde bulunan FETÖ’ye karşı 15 Temmuz’da bütünleşmiş, ittifak oluşturmuş öfkeyi böldü.

        Şunu baştan belirteyim, milli birliğin oluştuğu mücadele alanlarında ortaya çıkan ruhu ayrıştırmaya kalkmak, geçmişte olduğu gibi bugün de siyasetçinin hanesine artı yazmayacaktır.

        DAVETİYE BÖLDÜ

        15 Temmuz’a farklı anlamlar yükleyerek küçümsemeye kalkana da vatandaşlarını ötekileştirip ayrıştırana da fayda getirmez.

        Tam tersi terör örgütünün daralmış alanını genişletir; bugüne kadar verilmiş mücadeleyi eritir.

        Ortak direnişi zayıflatır; teröriste hayatta bulmasına imkân olmayan destek algısı atfedilir.

        Bunlara ilişkin deneyimi fazla olmasına rağmen 15 Temmuz’un anıldığı TBMM’de olmaması gereken bütün bu unsurlar vardı.

        Baştan sona meseleyi iyi yönetemeyen de maalesef bütün siyasi partilere eşit mesafede olması gereken TBMM Başkanlığı’ydı.

        Nedeni de açık...

        Eğer bu kadar önemli anma günü için 1 hafta içinde 3 farklı davetiye bastırılıp dağıtıyorsa, bırakın siyasi parti liderlerinin konuşup konuşmamasını, törenin anlamını düşürür; ona gösterilmesi gereken ihtimamı azaltır.

        Hem de bütün siyasi partilerin bir gerginliğe yol açmamak için gayret göstermiş olmasına rağmen bu yapılıyorsa sıkıntıyı artırır.

        Örneğin Birinci Meclis’ten TBMM’ye yürüyüşe protokolün dahil olmaması yönünde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun önerisine siyasi partilerin hepsi rıza gösterdi, destek verdi.

        Ancak 3 kez değişime uğraşan davetiyeyle oluşturulan birlik dağıtıldı.

        1 yıl önce aynı yerde hangi partiden olduğuna bakmadan kol kola mücadele verenlerin, 15 Temmuz’un aynı saatinde o birliktelik ruhunu bir daha yaşamalarına imkân tanınmadı.

        Davetle ayrıştırıldı...

        Diğer Yazılar