Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BARZANİ Ailesi’ni 1940’lardan bu yana her dönem girdiği girdaptan kurtaran Türkiye oldu.

        Mahabad devletinin yıkılmasıyla İran’ın baskısından kurtaran, 1980-90’lı yıllarda KYB ile arasındaki anlaşmazlığı gideren, PKK’ya yenilmek üzereyken peşmergeyi kurtaran da Ankara’dan başkası değildi.

        Körfez Savaşı’ndan Kobani’ye uzanan süreçte de arkasında hep Ankara desteğini buldu.

        Bazen ilişkiler gerildi, bazen “Aşiret lideri” diye tanımlandı, ama sonunda ilişkiler bir noktada iyileşti, gelişti.

        Örneğin, 1990’lı yıllarda Ankara için kırmızı çizgiyken, ABD’nin işgaline son vermesi sonrası 2005 anayasa referandumuyla federatif hakka sahip olunca ilk tanıyan Ankara oldu.

        MGK’nın 24 Nisan 2008’de “Türkiye’nin tüm Iraklı grup ve oluşumlarla istişareleri sürdürmesinin yararlı olacağı mütalaa edilmiştir” kararıyla da bunu devlet politikası haline getirdi.

        Hatta Ankara ilişkisini o derece yükseltti ki Bağdat’ın kaş çatmasına aldırmadan, ekonomik ve kültürel alanda devlet gibi ikili anlaşmalara imza koydu.

        Yetmedi, memur ve peşmerge maaşını ödemekte zorlanan Barzani’ye 2 milyar dolar yardım gönderildi; peşmergenin askeri eğitimi üstlenildi.

        Irak’ın en düzenli ordusu haline getirildi.

        Barzani’nin Türkiye ziyaretinde göndere IKBY bayrağının çekilmesi de ilişkinin geldiği son nokta oldu...

        ANTLAŞMALARIN DEDİĞİ

        Bugün ise Ankara referandumun yapılması halinde uygulayacağı yaptırımları tartışıyor; askeri seçeneği açıktan dile getiriyor.

        Bunu da Lozan ile 1926 tarihli Ankara Antlaşması’na dayandırıyor.

        Oysa Lozan, Irak sınırı için “Türkiye ile Büyük Britanya arasında dostça belirlenecektir” der.

        Yani 1926’da imzalanan Ankara Antlaşması’nın temelini atar.

        Ankara Antlaşması’nın 5. maddesi ise tarafların “sınır hattının kesin ve bozulmaz olduğunu kabul ederek bunu değiştirmeye matuf her türlü teşebbüsten sakınmayı taahhüt ettiğini” şart altına alır.

        Diğer maddeleri ise sınır güvenliği ve petrol gelirinden Türkiye’nin alacağı payı düzenler.

        Yani referandumla Ankara Antlaşması’yla belirlenen “Brüksel Hattı” ile çizilen sınır değişmeyecek; eğer değişseydi eskiye dönüş, yani “statüko ante” söz konusu olurdu.

        GÜRCİSTAN ÖRNEĞİ

        Nitekim SSCB’nin dağılması sonrası Gürcistan, Ermenistan sınırı ile Ukrayna “deniz ortay hattı”nın aynen devamı en iyi örnek...

        Sovyet dağılıp Gürcistan devleti kurulduğunda Ankara, “Sınır antlaşmasıyla Batum’u size bırakmıştık, yeni bir devlet oluştu, eski anlaşma bitti, geri verin” demedi.

        Bu nedenle Ankara uluslararası arenada da elini daha sağlam tutacak gerekçeleri öne sürmeli ve başka manivelaları devreye sokmalı.

        Bunun başında da Türkiye’nin yumuşak gücü gelir...

        Kuzay Irak ve Suriye’yi kendisi için önemli sayan Arapların devlet kuruluşuna izin vermeyeceği, yeni bir çatışma zemini oluşturacağı, böyle bir durumda da Barzani’nin gireceği yeni girdapta Türkiye’yi yanında bulamayacağı konusunda ikna etmeli.

        Diğerleri ise Türkiye’nin algı gücünü etki gücüne dönüştürmekte yeni bir sıkıntıyla karşılaşmasından öteye geçmez...

        TBMM’de de dün yaşandığı gibi içimizdeki gerilimi artırır, o kadar...

        Diğer Yazılar