Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KUZEY Irak referandumunun bundan sonraki sürecinin nasıl şekilleneceği belirlendi.

        Rusya, ABD ve AB ülkelerinden gelen açıklamaları okumak, sürecin seyrini anlamak için yeterli.

        Ortaya çıkan şu ki, referandumun zaten baştan beri hemen uygulamaya konulmayacak olması; merkezi Bağdat yönetiminin de yok hükmünde saymasıyla bir noktada dondurulacak.

        Sonrasında ABD, Rusya ve AB’nin birlikte kotarma konusunda anlaştığı müzakere sürecinin yürütülmesi aşamasına geçilecek...

        Bunu görmek için Washington’dan gelen “Zamansız oldu ama oldu bir kere” açıklaması ile Moskova’nın “Kürtlerin milli gayelerini saygıyla karşılamakla birlikte, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması öncelik taşımalı” açıklamasını görmek yeterli.

        Putin’in Ankara ziyaretinden bir gün önce Moskova’dan gelen açıklamanın zamanlaması da manidar...

        Bir de Fransa’nın, bağımsızlık ilanı için doğru bir zaman olmadığını vurgulayan ve böyle bir durumun DEAŞ ile mücadeleyi olumsuz etkileyeceğine dikkat çeken Washington paralelindeki açıklamasını da görmeli.

        Dolayısıyla süper güçlerin Irak referandumuna dönük yaklaşımları Ankara, Bağdat ve Tahran kadar yüksek perdeden değil.

        Tam tersine bir senfoni orkestrasının enstrümanları kadar uyumlu.

        KOZLAR ELDE

        Bu da gösteriyor ki, Barzani’nin elindeki referandum kozu, Bağdat’ın Ankara’nın desteğiyle dayattığı kapı ve boru hattı resti, Tahran’ın da bütün bunları kapsayan tehdidi altında yeni bir müzakere sürecinin kapısı aralanmış bulunuyor.

        Böyle olmasının dışında zaten taraflar açısından da başka seçenek yok.

        Çünkü eğer Barzani referandumu yapmamış olsaydı 2 yıla kadar Goran’a yenilecekti; eski kurt politikacı olarak zamanın ruhunu iyi okudu...

        Eğer Bağdat, Haşdi Şabi ile peşmerge savaşını başlatırsa bundan da DEAŞ kazanır; Irak’la birlikte bölge ülkeleri yeni bir sıkıntının içine girer; süper güçler de yabancı terörist savaşçıları ortadan kaldırmak için harcadığıyla kalır.

        Sünni Arap güçler belki bunun içinden kendine bir fayda bulur, ama uzun dönemde elindeki petrolü çıkaramayacağı için onlar da kaybeden tarafta yer alır.

        Meseleye bu noktadan bakıldığında geleceğin nasıl olacağını kestirmek zor değil.

        Zaten Ankara da bu bilinçle hareket ediyor.

        Bunu görmek için Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanların birbiriyle farklı açıklamalarını yan yana koymak yeterli.

        Cumhurbaşkanı, MHP Lideri Bahçeli’yi teskin ederken, diğerleri uluslararası kamuoyu ve ekonominin aktörlerine gereken mesajı iletmiş bulunuyor.

        TÜRKİYE’YE DÜŞMELİ

        Dolayısıyla yakın gelecekte Bağdat- Erbil hattında yüksek bir çatışmayı kimse beklemesin; buna taraflardan herhangi birinin müsaade etmesine olanak yok.

        Türkiye’nin gelecekte dikkat etmesi gereken tek yol, Barzani’nin Bağdat’la yapacağı müzakereden çıkacak sonucu bugünden iyi tahlil etmesidir.

        Bir başka gelişme, ne Türkiye’nin ne de Barzani’nin işine yarar.

        Hele ki Suriye’de DEAŞ sonrası beklenen gelişmeler; Kerkük’ten Deyrizor-Rakka petrollerini de toplayarak Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarına doğru uzanacak yeni petrol boru hatları Türkiye’yi de zorlar.

        Bütün bunlardan dolayı eğer düşecekse bile Barzani Türkiye tarafına düşmelidir...

        Diğer Yazılar