Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MECLİS dün başkanını seçmesiyle bir eşiği daha atladı...

        Şimdi önünde, aslında bir ay önce bitirmesi gereken uyum yasaları var.

        Uyum yasaları açısından da sorun olmaması gerekiyor; çünkü Anayasa değişikliği gereği yapılacaklar belli...

        Seçilme yaşının 18’e indirilmesi; milletvekili sayısının 550’den 600’e çıkarılması; Bakanlar Kurulu ve anamuhalefet gibi tanımların yasalardan ayıklanması.

        Bir de Cumhurbaşkanlığı Seçimi Yasası’nın yeni sisteme uygun hale çevrilmesi...

        Ne baraj, ne ittifaklar, ne de AK Parti’nin son anda getirdiği, üyelerinin toptan değişimine neden olacak Yüksek Seçim Kurulu yasası zorunlu değişiklikler arasında bulunuyor.

        Bunlar muhalefet talebinin yarattığı beklenti olsa da şu ana kadar medya üzerinden yürütülen tartışmanın ötesinde bir adım da atılmış gözükmüyor.

        MHP seçim barajının % 10’dan aşağı inmesini istiyor.

        AK Parti 2013’te muhalefete, “Aynen kalsın; baraj insin (% 5) daraltılmış bölge olsun; baraj sıfırlansın dar bölge olsun” diye üç teklif sunmuştu.

        Bugün ise yeni sisteme geçildiğini belirterek, oturması için başlangıcında Cumhurbaşkanı ile TBMM’nin uyum içinde çalışması gerektiğini savunuyor; barajın inmesine sıcak bakmıyor.

        Bunun yerine daraltılmış bölge ve ittifaklara olanak sağlayacak düzenlemeleri öneriyor.

        CHP ise tartışmadan bilinçli olarak uzak kalıyor; tartışmayı AK Parti ile MHP arasında bırakıyor.

        İÇ MUHASEBE

        Aslında partiler ittifak ve barajın ne getirip götüreceğinin hesabını yapmakla meşgul.

        Özetle hepsi de henüz iç muhasebeleriyle uğraşıyor...

        Buna neden de önlerinde ittifakların en iyi yaşandığı 1991 seçimi örneğinin bulunması...

        Çünkü 1991 seçiminde ittifak partilerinin toplamı 1+1 eşittir 2 etmedi; siyaset kendi aritmetiğini çalıştırdı.

        Örneğin SHP 1987’de % 24.7, 1989 yerel seçiminde % 28.6 oy alırken; 1991’de HEP ile girdiği ittifaktan % 20.7’ye geriledi.

        Oylarını Güneydoğu ve Doğu’da artırdı, Batı’daki seçmenini kaybetti; Tekirdağ, Edirne’de hiç milletvekili çıkaramazken, 1987’de İstanbul’dan aldığı 14 milletvekili, 5’e indi; 1987’de 10 milletvekili kazandığı İzmir’de ise 4’e düştü.

        Doğu’da, HEP ile aldığı milletvekilleri ise kısa sürede ayrıldı.

        TABAN TOPLAMI

        ANAP, BBP ittifakı da yüksek fayda sağlamadı.

        Önceki iki seçimde (1989 ve 1991) oyları, %36,3’ten, %21,80 ve %24’e gerileyen ANAP’ın, BBP ile girdiği 1995 seçiminde de erimesi devam etti, oyu 19,65’e geriledi.

        RP, dönemin İstanbul İl Başkanı Tayyip Erdoğan’ın raporuna ve kadrolarının “Kürt seçmeni kaybederiz” direnişine rağmen, MÇP Lideri Türkeş ve IDP Lideri Edibali ile ittifak yaptı.

        İttifak görüşmelerini ve liste sıralamasını RP’den Oğuzhan Asiltürk, MÇP’den ise Devlet Bahçeli üstlendi.

        Önceki seçimde % 9.80 ile barajı aşacağı belli olan RP ancak % 16.9’a yükselebildi; üç partinin toplamı sandıkta üçüncü sıradan çıkmaya yetti.

        Zaten ittifak da 52 gün sürdü; MÇP’li 19, IDP’li 3 milletvekilinin ayrılması sonrası RP 40 kişi kaldı.

        Seçime tek başına giren DYP ise % 27 oy alıp birinci geldi, SHP ile koalisyon kurdu.

        1991’in de gösterdiği gibi parti yönetiminde sağlanan ittifak, tabanda aynı toplama denk düşmüyor.

        Tavanda varılan karar, TBMM Başkanı seçiminde de dün örneği görüldüğü gibi bir alt kademesinde dahi tepkiye dönüşüyor.

        Diğer Yazılar