Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KULİSİN şeref kapısı önünde karşılaştığımızda artı beş handikapla sahayı tamamlamış oyuncu gibiydi.

        Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile merhabalaştığımız tam bu sırada DYP döneminin bakanlarından Salih Sümer tokalaşmak istedi.

        Çavuşoğlu, Sümer’e Kızılay’daki otellerinden yakınlarının adına kadar anımsayıp hal hatırlarını sordu.

        Salih Sümer kilitlenmiş yüz haliyle hatır sorularına yanıt verirken, Çavuşoğlu, “Babam sizinle siyaset yapmıştı” anımsatmasında bulundu; neşesi daha da arttı.

        Çavuşoğlu’yla o ana kadar yazılmamak üzere sohbet havasında geçen konuşmamızı, Türk askerine yönelik saldırı olduğuna ilişkin gelen cep telefonu mesajı sonlandırdı.

        “Şam güçleri İdlib’de ne yapıyor?”

        Neşesi her kaçtığında yaptığı gibi, hafifçe sol bacağının üzerinde sekti, başını aşağı doğru eğip bir anda kaldırdı ve ekledi:

        “Ne yaptıkları ortada; El Nusra’ya saldırı adı altında bütün muhaliflere saldırıyor. Oysa onların birçoğuyla yarın Soçi’de bir arada olacak. Bu durumda nasıl olacak?”

        ÖTESİNE GEÇTİ

        Astana’da varılan “çatışmasızlık” anlaşmasına Şam’ın son tutumunun sorun yaratıp yaratmayacağını sordum.

        “Tabii ki yaratır, bozar” deyip sözlerini sürdürdü:

        “Astana’yı da Soçi’yi de sıkıntıya sokar. Çünkü Astana anlaşmasıyla bir çatışmasızlık bölgesi oluşturduk. Gözlem noktaları oluşturuluyor, asker görevlendirildi. Ama gelinen durum bunun ötesine geçti. Bu tutum siyasi çözüm sürecini baltalar...”

        Astana’ya göre Rusların ve Şam güçlerinin İdlib’in dışında kalacaklarını belirttim, “Evet öyleydi...” dedi.

        Bu aşamada bir arkadaşımız, “Fransa Cumhurbaşkanı Macron, neden İdlib’de sağlanan anlaşmaya karşı çıktı?” sorusunu yöneltti.

        Çavuşoğlu’nun yanıtı şöyle oldu:

        “Macron, ‘Siyasi çözüm merkezi Cenevre’ diyor; doğru da söylüyor. İyi de biz Astana’da attığımız adımı Cenevre’de atabildik mi?”

        Bu aşamada Şam güçlerinin İdlib’e yönelik saldırılarına anlaşmanın diğer tarafı Rusların nasıl yaklaştığını sordum...

        Bir yanıt vermek istemedi, grup toplantısına doğru ilerledi.

        RUSYA’YA UYARI

        Aslında Şam güçlerinin İdlib bölgesine saldırısı iki haftaya yakındır sürüyor.

        İdlib’in güneyindeki Maara El Numan’ın güneydoğu bölgesinden Halep’e doğru yılbaşından bu yana bombalayarak ilerliyor; Rus güçleri de destek veriyor.

        Sürekli denediği, bir kerpetenin ağızlarının kapatılmasına benzer şekilde iki ucu birleştirip, arada kalanlara temizlik harekâtı yaparak bölgeyi hâkimiyetine alma taktiğine burada da başvuruyor.

        Bu ise bölgede Astana sürecine katılarak anlaşmaya imza koymuş yerleşik muhalif grupları çatışmasızlık sürecinden çıkmaya zorluyor.

        Türkiye’nin 12’den ancak üçünü kurabildiği çatışmasızlık gözlem noktalarına yenilerin eklenmesini zora atarken, üstlendiği barışı sağlama rolünü de tehlikeye sokuyor.

        Bölgeyi yeniden çatışma sürecinin içine çeken bu davranış, Şam’dan yükselen “İşgalci Türkiye çıksın” söylemleriyle birleşince plan ortaya çıkıyor.

        Nitekim bunu gören Ankara durumu tespit edip Rusya’ya notayla bildirmiş.

        Hatta bununla kalmayıp dün de bölgede Şam’la birlikte hareket eden Rusya ve İran’ın büyükelçilerini Dışişleri’ne çağırıp uyardı.

        Görünen o ki Soçi’de bu ayın sonunda düzenlenecek Suriye Ulusal Kongresi yaklaştıkça iç içe geçmiş oyunlarla daha çok karşılaşılacak.

        - Tüm arkadaşlarımın Çalışan Gazeteciler Bayramı’nı kutlarım.

        Diğer Yazılar