Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Antalya

        KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, AK Parti’ye geçtiği günden bu yana duruşunu hiç değiştirmedi.

        Doğru bildiğini söylemekten kaçınmadı, yanlışı da kırıp dökmeden, naif üslubu içinde, akademisyen çerçevelemesiyle dile getirdi.

        Geleneksel hale getirdiği, bu yıl Antalya’da gerçekleşen dünkü “medya temsilcileriyle buluşma” toplantısında da aynı duruşu sergiledi.

        Özgürlükçü, demokrat kimliğinin yarattığı güvenle herkes çekinmeden sorusunu doğrudan yöneltti.

        Kurtulmuş, sözünü başka tarafa çekilmeyecek netlikte söyledi.

        Öncelikle, Abdullah Gül’ü tanıyan biri olarak “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı aday çıkmaz” dedi.

        Bu aşamada, “Siyasi hareketlerin doğal liderleri hareketi sürdürür” anımsatmasında da bulundu.

        Bununla birlikte Gül’ün konuşma özgürlüğüne de sahip çıktı, “Hiç kimseye ‘Sen konuşma’ deme halimiz yok...” dedi.

        Eğer bir zorunluluk yoksa yargılamaların tutuksuz olması gerektiğine ilişkin görüşünü de korudu.

        AYM TARTIŞMASI

        Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) son kararına dönük tartışmadaki tavrı da netti:

        “Fazla siyasallaştırılarak başka tarafa çekilmemeli, sonuçta mahkemelerin aldığı karar; bir hukuki tartışma zemininde yerine oturur...”

        Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın kararı eleştirdiği hatırlatılınca da duruşunu korudu:

        “Başka bir arkadaşın sözüne katılma yükümlülüğünde değilim...”

        Kurtulmuş’un bakışının AK Parti milletvekillerinde de olduğunu söyleyebilirim...

        Sadece Gül meselesinde değil, “AYM’nin kararını doğru bulmuyorum” diyenler de son tartışma zemininden hoşnut değil.

        İÇE DÖNÜK

        AK Parti’nin bir süredir içe dönük tartışma zemininden çıkamıyor olmasından da rahatsızlar.

        Çünkü MHP yanına gelip CHP de atılan okları yana çekilip savuşturduğu için muhalefetle yapılan yerine AK Parti’nin içindeki tartışma öne çıkıyor.

        Gül tartışmasının ardından son AYM kararında da bu durum daha belirginleşti.

        Çünkü hükümetin sert eleştirerek yerel mahkemeleri direnmeleri konusunda cesaretlendirdiği AYM’nin Mehmet Altan ve Şahin Alpay kararına olumlu oy kullanan üyelerinin neredeyse tamamı bu hükümet döneminde atandı.

        Ayrıca tutukluluğun hukuki olmadığı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin karar da oybirliğiyle alındı.

        Yani üyelerin hepsinin kanaati tutukluluğun hukuki olmadığı yönündeydi.

        Basın ve ifade hürriyetinin Anayasa’nın 19, 26 ve 28. maddeleri kapsamında da ihlal edildiği görüşüne ise 6 üye katılmadı; diğerleri bu alanlarda da ihlal buldu.

        Karşı oy veren 6 isimden 1’ini Erdoğan, 1’ini Gül, 2’sini TBMM’de AK Parti seçti.

        Sezer’in seçtiği 3 üyeden Serruh Kaleli dışındaki Osman Paksüt ve Serdar Özügüldür de karşı oya katıldı.

        Bütün açısından bakıldığında karara katılan 11 üyeden 8’ini Gül, 1’ini Erdoğan, 1’ini Sezer, 1’ini de Meclis seçti.

        Benzer tablo, daha önce hükümet ile AYM arasında gerilime yol açan dershaneler ve Can Dündar ile Enis Berberberoğlu kararlarında da karşımıza çıktı.

        Çoğunluğunu tanıdığım için şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, AYM’de üyeler tabii ki hukuk açısından inandıkları doğrultuda oy kullanan, siyasi etkiyle hareket etmeyen iyi hukukçular.

        Ancak kamuoyu önünde AYM kararı üzerinden yaratılan tartışmanın çekildiği nokta, bu boyutu da tartışmaya açıyor.

        AYM’nin imajını zedeliyor...

        Diğer Yazılar