Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AK Parti’nin dünkü seçim beyannamesi, demokratik açılım ve reformların adımının atıldığı 2007’ye dönüş niteliğinde.

        AK Parti, 2007 yılında vaat ettikleri ile kazandığı güçle 2010’daki Anayasa değişikliğini yapmayı başardı.

        O da 2011 seçimini rahat kazanmasını sağladı.

        Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın dün açıkladığı seçim beyannamesi de demokrasi, hak ve adalete ilişkin projeleri ve vaatleri açısından o dönemi anımsatıyor.

        AK Parti o dönemde demokratikleşme ve özgürleşme açısından önemli adımlar atmış, AB hedefini öncelemişti.

        İnanç özgürlüğü ve ötekine de saygı konusunda yeni açılımlara imza atmıştı.

        Ancak 2013 sonrasında gelişen olaylar, yaşanan sıkıntılar, Suriye süreci ve ardından gelen darbe girişimiyle AK Parti önceliklerini başka alanlara odakladı.

        Bu da muhalefetin olduğu kadar AK Parti’nin iç bünyesinde tartışılan konuların başında yer aldı.

        Seçim dönemi ortaya çıkan yeni hava da toplumsal tabanında var olan bu sıkıntının açığa çıkmasına vesile oldu.

        AK Parti, 1 ay kadar önce açıkladığı “manifesto”da bu konulara ağırlıklı yer vermedi.

        Zaten manifestoya eleştirilerin AK Parti içinden de geldiği görülünce, “Seçim beyannamesinde daha ileri adım atılacak” sözü verilmişti.

        Sonuçta geçmiş yıllarda belirli bir aşamaya gelinmiş ve yarım bırakılmış birçok konuya tekrar dönülmüş.

        DİN VE YARGI

        Bunlar da ağırlıklı olarak beyannamenin 3’üncü bölümünde yer bulan “Güçlü Demokrasi” başlığında sıralanmış...

        Demokraside bir üst sınıfa çıkılacağına, eşit vatandaşlığa vurgu yapılan bu bölümde dikkat çeken 3 başlık var.

        Biri, 2011 sonrası konferanslar ve toplantılarla belirli bir aşamaya getirilen cemevlerine hukuki statünün kazandırılması...

        İkincisi, AK Parti’den başlamak üzere “istişare” yani “danışma”nın her kesime yayılması; şeffaf ve liyakate dayanan bürokratik sistemin işletilmesi...

        Üçüncüsü de sadece kendi işiyle uğraşan, baskıdan uzak, bağımsız yargı reformunun gerçekleştirilmesi ve “devletin idari, adli düzeninin temel haklar merkeze alınarak geliştirilmesinin” sağlanması...

        Bir de son bölümde Atatürk Havalimanı ve illerde eski stadyumlara dönük olarak açıklanan yeşillendirme projesini de bunlara eklemek gerekir.

        GEÇMİŞTEN GELECEĞE

        AK Parti’nin seçim beyannamesinin ana aksı bu açıdan “demokraside ve ekonomide özgürlük” temasını önceleyen, “Bunları yaparsa ancak AK Parti yapar” algısına dayalı...

        Hâkim parti olarak 16 yıldır iktidarda olan bir hükümetin bunun ötesinde bir beyanname çıkarması da beklenmez.

        Çünkü vaat ettiği her bir projeye karşı muhalefetten “Neden geçmişte yapmadın?” sorusuyla karşılaşması kaçınılmaz olurdu.

        Oysa “Eğer biz gidersek kazandıkların da gider, beklemekte olan projeler de yok olur” imajının yüklendiği bir söylem ancak etki yapardı.

        Erdoğan da bunu yaptı, karşılığında da önceliği Meclis çoğunluğuna verdiği yürütmeyi istedi...

        Manifestonun yarattığı olumsuz etki, projelerle yeni bir zemine taşındı.

        Bunlar söylem bölümüydü.

        Bir de görsel ve işitsel bölümü vardı...

        Şunu belirtmeliyim ki AK Parti, salon düzeninde ilk kurduğu klasik sistemden çıkamıyor, yeni bir salon düzenine yönelmiyor.

        İşitselde ise hep başarılı olduğu, en son Dombra ile taçlandırdığı güçlü seçim şarkılarını son yıllarda üretemiyor.

        Diğer Yazılar