Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        OLAĞANÜSTÜ kongre kararından, aday olmama kararlılığına uzanan süreç bir rest çekiş miydi?

        Yoksa MHP’den ayrılma ile başlayıp, partileşme, Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve seçim sonucuna kadar uzanan bir yolun yorgunluğunun sonucu mu?

        Veya bir taktiğin gereği mi?

        Her üç soruya Akşener’in yakın çevresinden verilen yanıt aynı:

        “Hepsi birden…”

        Bu noktaya gelinmesinde hepsinin payı olmuş…

        Genel Başkan Yardımcısı Musavvat Dervişoğlu’nun şu cümlesi ise son durumu özetlemeye yeter:

        “Milletvekili seçildim, bireysel hedefime ulaştım. Ben hikayemi anlatırken dayandırdığım gerekçem Meral Hanım (Akşener); çünkü onun sayesinde kazandım. Kendi hikayesini anlatma imkanını Meral Hanıma vermeliyiz. O aday olmama kararlığını koruyabilir, ama benim ve arkadaşlarımın tek adayı Meral Akşener’dir…”

        Bundan dolayı yarın İYİ Parti yöneticileri, milletvekilleri, il, ilçe başkanları, delegeler “geri dön” diye Akşener’in evine yürüyecek ve bir deklarasyon ile bunu çağrısını yapacak.”

        “DRAMA PİRİNCİ GİBİ…”

        Peki, Akşener’i öfkelendirip bu noktaya getiren neden, sadece atılmış bir Twitter mesajı mıydı?

        Yanıta, Akşener’in ailesinin Drama kökenli olduğunu anımsatıp başladı:

        “Bilirsin Drama pirinci ile meşhurdur. İnsanın davranışı da pirincine benzer. Annesi de, ‘Drama pirinci gibiyiz, çok su çekeriz, sabırlıyız’ dermiş. Ama uzun süren sabrı bir yerde öyle bir çatlar ki önünde hiç bir şey duramaz…”

        “Su çekme süreci” diye tanımladığı sabır dönemini de şöyle sıraladı:

        “MHP’de olağanüstü kurultay uğraşı ve kopuş süreci; darbe girişimi; Anayasa referandumu; partileşme süreci; 200 kişiye ulaşan kurucular kurulu oluşumu; hakkında ortaya atılan çirkin iddialar; baskın seçim kararı; acil milletvekili listesi yapma mecburiyeti; her önüne gelenin istediği yerden milletvekili olmak için baskı oluşturması; propaganda döneminde karşılaşılan zorluklar…”

        TÜRKEŞ ÖRNEĞİ

        Seçim bittikten sonra da taleplerin durmadığını, bu kez yakınlarının TBMM grubunda veya milletvekillerinin yanında işe yerleştirme çabalarının başladığını anımsattı.

        “Allahtan milletvekillerimiz çok hakikatli, kendi bildikleri yerine partinin önerdiklerini yanlarına aldılar” dedi.

        Partide etkin bazı isimlerin, “ilk kez kurulan parti olarak Meclis’e 43 milletvekili soktun; %10 oy kazandırdın demedi, ‘ben niye vekil olamadım, diyetini öde’ diyerek kapıya dayandığını” belirtti.

        Ardından Alparslan Türkeş örneğini verdi:

        “Rahmetli Başbuğ 1977’de 3 milletvekili ile Meclise girmişti ve bizim için çok önemliydi. Şimdi 43 kişi girmiş kimse başarıyı görmüyor, ‘neden ben olmadım’ derdine düşüyor.”

        ‘BUNDAN SONRA YOKUM’ DEMEDİ

        Akşener bütün bunlara karşın geri döner mi, yarın yapılacak “geri dön” yürüyüşünün karşılığı gelir mi?

        Soruya, soruyla karşılık verdi:

        “Siz Meral Hanımdan ‘bundan sonra ben yokum, ne haliniz varsa görün, haydi bana eyvallah’ cümlesini duydunuz mu?”

        Yanıtını da kendisi verdi:

        “Böyle bir cümlesi yok, ama kendisinin aday olmama kararlılığı var, bundan da vazgeçmiş değil…”

        Akşener’in aday olmayıp delegenin göstereceğini bildirdi.

        12 Ağustos’ta yapılması kararlaştırılan olağanüstü seçimli kongre ile ilgili gündem sıralaması dahil tüm süreci Akşener’in bizzat yönettiğini, konuşma sırasını dahi belirleyip gündeme yerleştirdiğini anımsattı.

        Bütün bunların Akşener’in her şeye karşın delegeye bir açık kapı bırakma düşüncesinden kaynaklı olduğunun altını çizdi.

        Bunun parti imajına zarar verip vermediğini sorduğumda ise “Kısa süre yaşanıp biteceği için yük getirmez” dedi.

        “Hatta yeni bir tazelenmeye de aracılık eder” diyerek de sözlerini tamamladı…

        Anlaşılan o ki teşkilatın ve delegenin talebine Akşener duyarsız kalmayacak…

        Geri dönerken de bazı katı şartlarını da saklı tutacak…

        Diğer Yazılar