Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Seçim nedeniyle geçen hafta gittiğim Hatay, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bu günler bekleniyordu.

        Hatta Türkiye tarafı olası gelişmelere hazırlıklıydı…

        Beklenen oldu ve yaralılar Türkiye içine getirilmeye başlandı.

        Sözünü ettiğim 14 Şubat Soçi Zirvesi’nin de en önemli konusu olan aslında çatışmazlık veya “Gerginliği Azaltma Bölgesi” ilan edilen İdlib’in güneyindeki durum…

        Bir süredir güney bölgeleri Şam yönetimi obüslerle bombalıyordu, son günlerde Rus savaş uçaklarının da harekata katılmasıyla durum değişti.

        Oysa, Soçi’de 17 Eylül 2018’de varılan mutabakat gereği M-4 ve M-5 olarak bilinen iki otobandan sevkiyatın rahat yapılabilmesi için El Kaide bağlantılı Hayat Tahrir Üş Şam (HTŞ) ağır silahlarını geri çekecek, sınır boyunca da bunları konuşlandırmayacaktı.

        Başlangıçta Türkiye’nin de çabasıyla bütün bunlar sağlandı.

        Ancak gelişmeler istenildiği gibi ilerlemedi 14 Şubat’taki Soçi Zirvesi’nde HTŞ’nin ihlallerini devam ettirmesi halinde Rusya harekete geçeceğini duyurdu.

        ENDİŞE DAHA DA ARTTI

        Sonunda bölgeyi uçaklarıyla bombalamaya başladı.

        Aslında bu durum Hürriyet’ten Sedat Ergin’in de önceki gün yazısına konu ettiği gibi BM ve batının da endişelendiği bir gelişme.

        BM Genel Sekreteri Guterres, henüz Rus savaş uçaklarının bombalamaya başlamadığı 19 Şubat Raporu’nda Şam güçlerinin topçu ateşinden duyduğu rahatsızlığı dile getirmişti.

        HTŞ’nin gerçekleştirdiği cinayet, adam kaçırma, gasp olaylarının da altını çizmekle birlikte İdlib’deki asıl sorunun insani yardımların ulaşmasındaki sıkıntının oluşturacağının altını çizip, tarafları gerilimi azaltmaya davet ediyordu.

        Nitekim beklenen oldu ve bölgedeki gözlemcilerin de belirttiği gibi topçu atışları nedeniyle bölgede konuşlu 36 bin kişi yerlerinden ayrılıp Türkiye’nin kontrolünün çok daha baskın bulunduğu kuzeye yöneldi, buradaki kamplara sığındı.

        Uçakların da bombardımana katılmasıyla birlikte göçün çok daha arttığı yönünde…

        KOORDİNELİ DEĞİL

        Bölgeden gelen haberler de bunu doğruluyor, Rusya’nın havadan İran destekli yabancı terörist gruplar ve Şam güçlerinin de karadan saldırıları ile Han Şeyhun, Serakib, Hama’nın Latamine, Morik ve Kefer Zita ile kırsalındaki Haviz, Ras El Ayn, Havice köylerinin tamamen bombalandığı bilgisi geliyor.

        Bu verileri aktaranlar da “Beyaz Bereliler” diye tanımlanan İdlib’deki sivil toplum örgütlerinin sorumluları.

        Rusya önceki gün yaptığı açıklamada hava saldırılarının Hmeymim üssüne saldırı planlayan HTŞ’nin silah deposunu bombalamak amacıyla Türkiye ile koordineli şekilde yapıldığını duyurdu.

        Ancak Türk askeri kaynakları iddiayı doğrulamadı.

        Gelen haberler bölgede durumun ciddiyetinin gittikçe arttığı, havalar ısınmadan Şam güçlerinin bölgedeki hakimiyeti ele geçirme aceleciliğinin işi daha da çıkmaza soktuğu görüşünde.

        TERÖR BULAŞIKLARI

        Yansıyan haberler arasında yer alan en önemli iddialardan biri de DAEŞ militanlarının tutulduğu cezaevinin de uçakların saldırısından zarar gördüğü, bir bölümü yıkılan cezaevinden mahkumların firar ettiği yönünde.

        Kuzeyde Ruslarla Gerginliği Azaltma Bölgesi devriye faaliyetine başlandığı süreçte Halep’ten gelip İdlib’i ikiye ayıran M-4 otobanının güneyinde devam eden saldırılara, Şam uçakları bir yenisini ekledi ve İdlib’in kenar mahallelerini de bombaladı.

        Bu da de HTŞ’ye yönelik saldırıların bir başka boyuta geçip 3 milyonluk harekete dönüşme kaygısını yükseltiyor…

        Ayrıca unutulmamalı ki böyle bir durumda İdlib’ten Türkiye’ye gelecek olanlar, savaşın ilk günlerindeki gibi masum halk olmayacak.

        Hepsi eli silah tutan, en azından çatışmada yanında birinin ölümüne tanıklık etmiş veya bir bombalama olayıyla karşılaşmış terör bulaşığı kişilerden oluşacak.

        Bu kişilerin gittikleri yerlere terörü bulaştırmamaları imkansız olduğu gibi, masumları da kendilerine çekme konusundaki maharetlerine geçmişte tanıklık edildi.

        Çatışma süreçlerinde ise süreç hep aynı yolu izledi; önce yaralıları ardından çatışanları geldi…

        Türkiye’ye önceki günden itibaren yaralılar girmeye başladı…

        Dilerim devamı gelmez, bu noktada kalır ve terör bulaşığı Türkiye’ye sıçramaz…

        Diğer Yazılar