Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DAEŞ terörünün en yüksek olduğu dönemdi.

        Ziyaretime gelen Avustralya Büyükelçisi, biraz da iç çeker tonda o tarihte önemli bir bilgiyi şöyle aktarmıştı:

        “Avustralya çok uzakta sanmayın, DAEŞ’e 80 ülkeden en çok katılımcı 800 kişiyle Fransa gözüküyor; ama şaşırmayın Avustralya 750 kişi olduğunu tahmin ettiğimiz rakamla ikinci sırada geliyor. Daha fazla da olabilir. Yani, ABD’den katılanların tam 3 katı...”

        Şimdi diyeceksiniz ki bunlar DAEŞ’e katılanlar için geçerliydi…

        Meseleye o dönem sadece DAEŞ cephesinden bakıldığı için, ona katılanlar yabancı terörist savaşçı (YTŞ) gibi görüldü.

        Oysa DAEŞ’e karşı savaşmak için Suriye sahasında çatışan gruplara katılan YTŞ’lerin durumu da diğerinden farklı değildi.

        Nitekim bu alanda çalışan, başta Prof. Dr. Haldun Yalçınkaya olmak üzere birçok akademisyen, bu duruma 4 yıl öncesinden dikkat çekip, DAEŞ’e katılanlar kadar, ona karşı savaşan YTŞ’lerin de ülkelerine döndüklerinde büyük tehlike oluşturacaklarına dikkat çekmişti.

        DAEŞ’e karşı savaşan paramiliter grupların içinde yer almalarının onları ötekilerden farklı kılmadığına dikkat çekti.

        Ancak, batılı ülkeler DAEŞ’i bir propaganda aracı olarak da gördükleri için bu konuları ilgi odağına dahi almadı.

        Bir gün onların da ülkelerinde terör estireceklerini ya da taşıdıkları terörü çevrelerine bulaştıracaklarını görmek istemedi.

        SİTESİNE BAK YETER

        Sonunda kendini “beyaz milliyetçi” olarak tanımlayan Avustralya kökenli Brenton Harrison Tarrant isimli cani, Yeni Zelanda'nın Christchurch kasabasında iki camide 49 kişinin canına kıydı.

        Hem de facebook sayfasında cinayetlerini canlı yayınlamaktan da kaçınmadı.

        İki kez de Türkiye’ye gelen ve toplam 43 gün kalan Tarrant’ın, Bulgaristan, Pakistan dahil gittiği ülkeler ve bağlantıları, kimlerle temas ettiğine kadar çok yönlü araştırma yapılıyor.

        Oysa bu denli uzağa gidilmesine gerek yok…

        Tarrant’ın da kullandığı 4chan veya 8chan olarak bilinen internet sitesinin takibi yeterli.

        DAEŞ’ten daha tehlikeli, hatta aynı cani yaklaşımlarla düşüncelerini sergiliyor.

        Şiddete yönelik DAEŞ dahil tüm siteleri kontrol altına devletler ise bu sitelerle ilgilenmez gözüküyor.

        4CHAN’IN ÜYELERİ

        Oysa 1 Ekim 2003’ten bu yana faaliyet gösteren 4chan, yetiştirme kuramı ile şiddeti en iyi şekilde sunan bir site…

        Terörün görüntüsünü, görüntü terörüne dönüştürmeyi başaran en önemli sosyal medya araçlarından biri olarak biliniyor..

        Türkiye’de BİT tarafından girişine yasak konulan sitenin mensupları ise Tarrant tarzı cinayetleri işleyen tipler…

        Hemen hepsi çok iyi silah kullanıyor.

        Bazıları vücut geliştiriyor ya da acıma duygusunu ortadan kaldıran ne varsa hepsini profesyonelce deniyor.

        Bu site sakini canilerle ilgili olarak sosyal medyada Emrah Ece çok iyi bir çalışma yapmış; derli toplu olmuş ve gerçeği net önümüze koymuş.

        Öncelikle Tarrant da diğerleri gibi 4chan ve 8chan sitelerini aktif kullanıyor.

        Anti-sosyal, içe büzük, toplumdan kendini dışlamış tiplerin yer aldığı site sakinlerinin ağırlıklı bölümü, kadınlarla iletişim kuramıyor, bundan olsa gerek “tecavüzü kendine hak” olarak görüyor.

        ADANMIŞ CİNAYET

        Aşırı beyaz milliyetçi olan bu tiplerin buluştuğu sitenin en tanınmış kullanıcılarından biri de ABD’de üniversite kampüsünü otomatik tüfekle basan Elliot Rodger…

        Rodger da Tarrant gibi saldırıyı yapmadan önce 4chan sitesinde manifestosunu yayınlamıştı.

        Burada durmadı, hemen ardından Kanada’nın Toronto kentinde yine 4chan kullanıcısı olan Alek Minassian isimli profesyonel asker, yine “kadın düşmanlığı ve bakir kalma motivasyonuyla” kanlı saldırısını gerçekleştirdi.

        Hatta bu saldırısını, önder olarak gördüğünü söylediği Rodger’a adadığını yine 4chan üzerinden aktardı.

        ABD’nin Pennsylvania eyaletinin Pittsburgh kentindeki sinagoga geçen yıl saldıran ve 11 kişiyi öldürüp, 6 kişiyi de yaralayan 46 yaşındaki Robert Bowser’in davranışı da aslında Tarrant’tan farklı değildi.

        Aradaki fark, Tarrant’ın Müslümanları, Bowser’in de Yahudileri düşman görmesiydi; ikisi de 4chan sitesi üyesiydi ve saldırılarını yapma gerekçesini de “komplo teorilerini yok etmek” diye açıklamıştı.

        ALT- RİGHT GRUPLARI

        Sadece ABD ile de sınırlı değiller; Rusya ve eski Sovyet devletlerinin hemen hepsinde de yer tutmuş durumdalar.

        Ormanda odun indirip kaldırıyor; motosiklet üzerinde atış talimi yapıyor, vücut geliştiriyor.

        “Alt- Right…” yani Alternatif Sağ diye bilinen fraksiyonun üyesi olduklarını belirtiyor, Komünizm ve Nazizm karışımı bir ideolojiyi savunuyor…

        Dünyayı şirketlerin yönettiği ve bunların tamamının da Yahudilerin elinde olduğuna kanaat getirmiş bulunuyor.

        İlginç olan da Ortodoksluğu yaymayı amaçlayan bu grupların bazı devletler tarafından tüm giderlerinin karşılanıyor olması…

        KARA GÜNEŞ TAKIMI

        Yeni Zelanda canisi Tarrant’ın da silahıyla birlikte ceketinin üzerinde bulunan ve kökeni Nazi Almanyasına dayanan, “Black Sun” yani Kara Güneş simgesini kullanıyor.

        Dünyanın hemen her ülkesinde görülen ekonomik krizlerin yarattığı işsizlikle birlikte sayılarına her geçen gün yenileri ekleniyor.

        Üyelerinin ağırlıklı bölümünü de okumamış gençlerden oluşturuyor…

        Devletler ise Elliot Rodger, Alek Minassian veya Tarrant gibi katliam yaptığında onları fark ediyor.

        Yabancı terörist savaşçı olduğunu kabul ediyor ama eylemlerini yaptığında terörist dahi diyemiyor…

        Bir gün kendi topluma da o silahın çok daha ağır döneceğini görmüyor.

        Diğer Yazılar