Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        REKLAM

        Cumhur İttifakı dışında seçilen belediye başkanları, hükümet ile çalışmalarında uyum sorunu yaşar mı?

        Veya hükümet Belediyeler Yasası’nda bir değişiklik yaparak harcamalarını, ihalelerini kontrol altına alır mı?

        Her ikisi de İstanbul odaklı seçim tartışmaları bir yana bırakılırsa, son dönem en çok duyduğum sorular arasında…

        Hatta buna ilişkin hükümet çevrelerinden, iktidar partisi temsilcilerinden veya bileşenlerinden herhangi bir söz çıkmamış olmasına karşın, sanki hemen hazırlanmış, TBMM’ye yarın verilecekmiş gibi bir tavır söz konusu…

        Olabilir mi?

        Peki, başkan ile başkanlar arasında veya bakanlıklar ile belediyeler arasında geçmiş deneyimlerden yola çıkarak sorunun yaşandığı söylenebilir mi?

        Bunu görmek için biri bu döneme, diğeri de 1990’lı yıllara ait iki önemli örnek var.

        İlkinden bugüne gelirsem…

        KARAYALÇIN ZİYARETİ

        SHP’li Murat Karayalçın, 1989’da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazandığında Turgut Özal Başbakan idi…

        Bir süre sonra da Cumhurbaşkanı seçildi…

        Yerel seçim süreci oldukça sert geçti.

        ANAP, “dikenli tellerle bağlı belediye başkanları” afişleriyle, “Eğer diğer parti adayına oy verirseniz size hizmet gelmez” algısını yaratarak vatandaşı elindeki hükümet silahıyla korkutmaya çalıştı.

        SHP de “Limon gibi sıkacağız” afişleriyle karşılık verdi.

        Sonunda ANAP %21.75’e düşerken, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı da SHP’li Karayalçın kazandı.

        Karayalçın Başkan olunca Özal’ı ziyaret edip, bir de havaalanında karşılayınca partisinde kaşlar çatıldı ve oldukça yoğun eleştiriye uğradı.

        AKBULUT VE YILMAZ

        Karayalçın bunlara aldırmadı ve Özal’ı bir de Çankaya Köşkü’nde ziyaret ederken, ANAP Genel Başkanlığı’na seçilen Yıldırım Akbulut’u da Büyükşehir Belediyesi’nde ağırladı.

        Ardından ANAP liderliğine gelen Mesut Yılmaz’ı da Kızılay’a yerleştirdiği Anka-Ray’ın vagonları içinde konuk etti ve projesini aktardı.

        “İKİMİZ DE PLANLAMACIYIZ”

        Murat Karayalçın ile dün sohbet ederken o günleri anımsattım.

        Özal ile olan ilişkisinin seçimden önce başladığını, “Batıkent’i kurmaları dolayısıyla da kendisine Belediye Başkanlığı önerdiğini” açıkladı.

        “Ben SHP’liyim ve oradan aday olacağım” diyerek reddettiğini bildirdi.

        Bu Özal ile ilişkilerinde sonrasında herhangi bir soruna da yol açmamış.

        Tam tersi hem Başbakanlığı sırasında Konut’a, hem de Cumhurbaşkanlığı sırasında Çankaya Köşkü’ne gittiğinde önerilerde bulunmuş.

        Karayalçın Anka-Ray ile ilgili projesinin gerçekleşmesine de vesile olmuş.

        “Benim Özal ile hiçbir gün sorunum olmadı, tam tersine desteğini gördüm, o da bir Ankaralı olduğu için Belediye hizmetini kendisine de sundum” dedi.

        Bu aşamada Özal ile bir sohbetimizde kendisi hakkında söylediği cümleyi anımsayıp aktardım:

        “Sizin için ‘Karayalçın da ben de Planlamacıyız (DPT) onun için çok iyi anlaşırız. İyi de iş yapıyor, kendisine teklif ettim gelmedi, gelseydi burada çok daha rahat yapardı, partisindeki bazı mendeburlar rahat bırakmıyor. Belediye başkanlarımın bazılarından çok daha iyi anlaşıyorum’ demişti.”

        Karayalçın kahkaha atmaya başladı.

        Aynı cümleyi Özal’ın görüşmede kendisine de söylediğini belirtti...

        BÜYÜKERŞEN’İN ANI DEFTERİ

        Benzer bir örneği bu dönemde de yaşandı.

        Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'in Başbakan ve Cumhurbaşkanlığı döneminde Recep Tayyip Erdoğan ile sorunu olmadı.

        Erdoğan, Eskişehir Büyükşehir anı defterine aynen şöyle yazdı:

        “Eskişehir eğitimde, sanayide ve ticarette yaptığı ataklarla, ülkemizin seçkin şehirlerinden biri haline gelmiştir. Bu gelişmede payı olan Büyükşehir Belediye Başkanı ve ekibi başta olmak üzere herkesi tebrik ediyor çalışmalarında başarılar diliyorum…”

        Büyükerşen de partisinin Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne gitme konusundaki tutumuna itibar etmedi, Erdoğan’ı ziyaret etmekten geri durmadı.

        Şimdi deniliyor ki anlaşabilirler mi?

        Konu büyükşehirlerde yaşayanların daha iyi yaşamasını sağlamak ise neden anlaşmasınlar.

        Unutulmasın ki Erdoğan da Büyükşehir Belediye Başkanlığından geliyor ve bir başkanın ruh halinin ne olduğunu en iyi o buluyor…

        ***

        Büyükçekmece’de ne oldu?

        Daha sayım tamamlanmadan Habertürk ekranında aynen şöyle demiştim:

        “Sayımı kolay toplaması zor bir seçim olacak…”

        Neden olarak da tam da bugüne işaret etmiş, itirazlar nedeniyle sandıklardaki oy sayımı yapılsa da toplayıp sonuca bağlamanın zor olacağını belirtmiştim.

        Öyle görünüyor ki bir süre daha İstanbul seçimini konuşacağız; odağında da hep Büyükçekmece olacak…

        Çünkü AK Parti Büyükçekmece’deki oyların yazımından kullanımına kadar olan aşamasında sorun bulunduğuna inanıyor.

        “Hile, suistimal ve yolsuzluk yapıldığı” görüşünü taşıyor.

        Nitekim AK Parti Büyükçekmece İlçe Başkanlığı da İlçe Seçim Kurulu’na yaptığı itiraz dilekçesinde bu duruma dikkat çekti.

        “CHP Başkan adayı Hasan Akgün ile aynı adı taşıyan kişinin tutuklandığını” belirtirken, akrabalık ilişkilerine de vurgu yaptı.

        Yeni kimlik kartı dağıtımında görev alan bu kişinin “2018 yılı içerisinde yaklaşık 7 bin işlemde toplamda 21 bin seçmen kaydı yaptığını” belirtti.

        Bunların sahte imza ve seçmenin haberi olmadan kaydının silinmesi yönünde olduğunu da dilekçesinde kayda geçirdi.

        USULSÜZ SEÇMEN YAZIMI

        Biz de Habertürk TV Ankara Haber Müdürüm Sibel Erdem ile birlikte ileri sürülen iddialar ve rakamlar üzerinden YSK verilerini dikkate alarak küçük bir çalışma yaptık.

        Önce bir yanlışın düzeltilmesi lazım, tutuklanan kişinin ismi Belediye Başkanı Hasan Akgün ile aynı değil; soy ismi Akkuş…

        Ancak bir süre Büyükçekmece Belediyesi’nde çalıştığı, özel kalemde görev aldığı bilgileri doğru…

        Usulsüz seçmen yazımına gelirsek…

        Seçmen kütüklerinin askıya çıktığı dönemde görülmüş ki bazı usulsüzlükler var.

        AK Parti ve CHP dahil bütün partiler itiraz etmiş.

        Sonuçta tutuklanan kişinin 354 kişinin işlemini usulsüz yaptığı tespit edilmiş…

        Bunun yanı sıra başka olumsuzluklara da erişilmiş ve toplamda 745 kişinin kaydı usulsüz bulunup seçim kurulu tarafından silinmiş.

        Seçim kurullarına veya YSK’ya, ilk askıdan bir ay önce partilere yollanan sandık bölgesi askı listelerine ve askıya çıktıktan sonraki bir aylık sürede başka itiraz var mı diye baktım.

        Askıda da üç hafta kadar kalan listelere başka itiraza rastlamadım.

        Eğer varsa da bunlara ilişkin sandık başında Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Kanunu’nun emrettiği kurallar çerçevesinde kayıt tutulmamış.

        SEÇMEN SAYISI

        Konuya seçmen sayısı açısından da baktık…

        Bunun için de 2011 seçimini baz alıp, son yerel seçime kadar geldim.

        Aşağıda tabloda görüleceği gibi, 2014’teki Cumhurbaşkanlığı ile Yerel Seçim arasındaki 2 bin 464 seçmen eksilmesi bir kenara bırakılırsa, seçmen artışının en az olduğu dönem bu sandık.

        Çünkü 2011 Genel Seçimi ile 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi arasındaki seçmen artışı en yüksek rakama ulaşmış 22 bin 841 olmuş...

        Buna neden ne olabilir diye baktığımda karşıma TOKİ’nin en büyük atılımını yaptığı toplu konut ve villa alanlarındaki inşaat atağı çıktı.

        2014 yerel seçimi ile 2015 1 Kasım Genel Seçimi arasındaki seçmen artışı ise 12 bin 28 kişi; 2017 Referandumu ile önceki sandık arasındaki artış ise 7 bin 146 seçmen.

        Geçen Haziran’da yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimi ile bu yerel seçim arasındaki artış ise 2 bin 310…

        Dolayısıyla 21 bin kişilik seçmen hareketine veya 11 bin 800 kişilik eklemeye rastlanmıyor.

        SEÇMEN HAREKETİ

        Yine de “belki seçmenler bir başka ilçeye kaydırılırken, oradan da bu tarafa seçmen yığması yapılmış olabilir” diye baktım.

        Büyükçekmece’de 4 bin 900 kadar seçmen hareketi olmuş…

        Bunun 1600 kadarı başka ilçeye gitmiş, yerine 1200 yeni seçmen gelmiş; 455 seçmen de aynı ilçe içindeki bir mahalleden diğerine taşınmış.

        Ayrıca 760 da yeni seçmen eklenmiş…

        Büyükçekmece’de YSK verileri ile meseleye bakıldığında rakamların dili böyle.

        Hem gidip-gelen seçmen sayısı, hem de iki seçim arasındaki artış oranı YSK verileriyle bakıldığında yüksek seçmen hareketliliğini göstermiyor.

        USULSÜZLÜK YOK DEĞİL

        Ancak bunlar Büyükçekmece’de seçmene dönük bir usulsüzlük, yolsuzluk ve hilenin olduğu gerçeğini örtmüyor; tutuklu kişiler de bunu teyit ediyor.

        Anlaşılan o ki AK Parti’nin iddialarının gerisinde bu rakamların ötesinde bir veri var; ancak o da bugüne kadar açıklanmış değil.

        Bu aşamada bir başka noktaya dikkat çekmekte de fayda var…

        Büyükçekmece’de AK Parti adayı Mevlüt Uysal tam 68 bin 671 oy aldı…

        Bu rakam da ilçede bulunan seçmenin %47.5’unu oluşturuyor…

        Dolayısıyla polisin ilçede kimlik ve seçmen kontrolü yapmak için kapısını çaldığı hanelerin içinde AK Parti’ye oy veren seçmenin bulunduğu da unutulmamalı…

        Diğer Yazılar