Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na Çubuk’ta yapılan saldırı organize bir hareketin sonucu mu?

        Yoksa o ana kadar negatif enerji ile doldurulmuş kalabalığın, karşı kutupla buluştuğunda enerjisini boşaltmasına benzer bir kıvılcımın çıkma hali mi yaşandı?

        Yerel seçim için çalışmalarına ara veren TBMM dün toplandığında kulislerde konuşulan, hatta Genel Kurul’daki konuşmalarda da izine rastlanan en önemli konu bu iki sorudan ibaretti.

        Öncelikle şunu belirtmeliyim ki CHP gibi AK Parti içinde de bir grup kitlelerin negatif enerji ile doldurulmuş olmasından rahatsız.

        Hatta gerilimin bu denli yüksek seviyeye taşınıyor olmasından da hoşnut değil.

        Belirli bir kesimin yumuşama havasından hoşnut kalmadığı konusunda da hemfikir.

        Bu kanat, yerel seçimin geride bırakılıp, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dikkat çektiği gibi “kızgın demirin soğutulması” ve “Türkiye ittifakına odaklanılması” konusunda kararlı.

        Diğer grup ise kitleleri diri ve dinamik tutmak, siyasal süreçten ve partiden koparmamak için yerel seçimden bu yana gelen politikanın devam etmesi gerektiğine inanıyor.

        Önümüzdeki sürece bunun hangisinin hakim olacağını bugünden kestirmek zor gibi görünse de “Türkiye ittifakını” savunanların AK Parti’de daha etkin ve baskın olduğunu belirtebilirim.

        “BİR BEŞ DAKİKA…”

        Bunu anlamak için dün gerçekleşen iki önemli söyleme bakmak yeterli.

        Her ikisi de AK Parti’nin TBMM’deki iki başat ismi…

        Biri, AK Parti’nin Meclis’teki Grup Başkanı Naci Bostancı…

        Diğeri de en kıdemli Grup Başkanvekili Bülent Turan…

        Sondan başlarsam…

        Bir süre önce Çanakkale’de yerel seçim süreci sonrasına yönelik önemli açıklamalarda bulunan Turan, dün de twitter hesabı üzerinden aynen şunları yazdı:

        “Şöyle hepimiz bir dursak… 5 dakikalığına bir dursak… Derin bir nefes alsak… Çok yorulduk, bir 5 dakika dinlensek… Elimizdekileri şöyle 5 dakikalığına yere bıraksak… Bir 5 dakika sussak, kendimizi dinlesek, terimizi silsek, şöyle sağımıza solumuza soğukkanlılıkla bir baksak…”

        ÇAĞRIDAN SONRA OLMASI

        İkinci önemli konuşma ise dün AK Parti adına 23 Nisan dolayısıyla TBMM Genel Kurulu’nda AK Parti adına söz alan Grup Başkanı Naci Bostancı’dan geldi…

        AK Parti Grup Başkanı’nın sözleri aslında CHP lideri Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı sonrası twitter üzerinden yaptığı açıklamanın devamı gibiydi.

        Bostancı saldırının olduğu gün twitter üzerinden aynen şunları yazdı:

        “Saldırıyı şiddetle kınıyorum. Olay mutlaka hassasiyetle takip edilmeli ve ülkemizde yaratılmak istenen provokasyonlara fırsat verilmemelidir…”

        Sondaki cümlesi dikkat çekiciydi...

        TBMM Özel Oturumundaki konuşmasında ise bunun devamını aynen şu cümlelerle dile getirdi:

        “Berat gecesi 4 evladımızın şehit edilmesi hepimizi üzmüştür. Çubuk'ta meydana gelen müessif olay asla kabul edilemez. Sayın Genel Başkan ve CHP'lilere geçmiş olsun diyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘kızgın demiri soğutma’ çağrısından sonra böyle bir olayın yaşanması dikkate değerdir. Biz bu ülkenin ortak aklından her zaman faydalandık. Bizim iddiamız, siyasetimiz toplumuzun vicdanı ile çağa tanıklık etmektir…”

        YUMUŞAMA GEREKİR

        Konuşması sonrası Bostancı’ya ulaşıp şu soruyu yönelttim:

        “Saldırıyı Cumhurbaşkanı’nın Türkiye ittifakı ve kızgın demiri soğutma çağrısından rahatsız olan birilerinin provokasyonunu mu görüyorsunuz?”

        Bostancı’nın yatını aynen şöyle oldu:

        “Siyasi iklimin yumuşatılması gerekir. Bunun üzerinden gerilimi yükseltmemeli. Konu dramatik. Kışkırtmalara kimse fırsat vermemeli…”

        Bu yaklaşım TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un TBMM Özel Oturumunu açış konuşmasında da vardı; CHP lideri Kılıçdaroğlu ve milletvekillerine yapılan saldırıyı kınadı.

        YOL HARİTASI

        Kutuplaşmanın bir kesim tarafından yükseltilmeye çalışıldığı böyle bir tablo içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye ittifakı” nasıl hayat bulacak?

        Şunu önceden belirteyim ki Cumhurbaşkanlığındaki bir kadro gerilim siyasetinin yakında tükeneceği konusunda iddialı.

        Ayrıca Türkiye ittifakı çağrısı da öyle son anda ortaya atılan bir fikir değil; enikonu üzerinde çalışılmış bir adım.

        Mutabakat esaslarına yönelik yol haritası belirlendiği için geri dönüşü veya önünün kesilmesi de şu aşamada olanaklı görülmüyor.

        Öncelikle “Cumhuriyet ve Kurucu Lider Atatürk, ülke ve milli değerlerin güçlendirilmesi” temeli üzerine oturuyor.

        Ülkenin ve milletin birliğinin güçlendirilmesi de bunun en önemli unsurunu teşkil ediyor.

        Devlete ve ülkeye karşı ideolojik her türlü siyasete karşı çıkılması amaçlanırken, yöntem olarak da “siyasi ve hukuki mücadeleden çıkılmayacağına” vurgu yapılıyor.

        “Hak ve özgürlük alanının yurtseverlik esasına dayandırıldığı” yol haritasında, “sınırları belirsiz liberalizm” yerine, “yurtsever demokrasi” konuluyor; siyasal ve hukuki sistemin kültürel, yerel, toplumsal ve manevi tüm değerlere uyumlu kılınması amaçlanıyor.

        Şiddete dayalı her türlü terör örgütleri ve ona dayalı terörle mücadelenin hedef konulduğu yol haritasında, küresel aktörlerden biri olmak hedefleniyor.

        Emperyalizm ve faşizme karşı “demokratik dünya toplumuyla birlikte hareket etme” hedeflenirken, İslam düşmanlığı, ırkçılık ve bağnazlıkla mücadele de öncelikler arasında sayılıyor.

        “Cumhurbaşkanlığı ülke liderliği olarak kabul etmek ve konumlandırmak gerekir” denilen yol haritasında, hükümet sisteminin de bunun üzerine kurulacağı belirtiliyor.

        MAKRODA İTTİFAK

        Cumhurbaşkanlığında Türkiye ittifakı üzerine kafa yoranlarla yaptığım sohbetten çıkardığım kadarıyla, Başkanlık Sisteminin tüm kurum ve kurallarıyla yerine tam oturması için de yol haritası önemseniyor.

        Cumhur İttifakı'nın diğer partisi MHP’nin lideri Devlet Bahçeli’nin Türkiye ittifakına yönelik tepkisel yaklaşımına bakış ise aynen şöyle:

        “Aktüeli konuşmak tartışmak aktüelde farklılaşmak hep olacaktır; bu kaçınılmaz. Türkiye ittifakı makroda olur ve öyle de olmalı. Mikroda aynılaşmak olmaz zaten. O zaman demokratik çeşitlilik ve çoğulculuktan uzaklaşırız.”

        DAJEVU DURUMU

        Uzun yıllardır sandıkta birlikte hareket ettiği MHP’nin bu işin içinde olmaması, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun da dün Meclis kürsüsünden yeni Anayasa çağrısı yaptığı bir dönemde Türkiye ittifakı nasıl sağlanacak?

        Ya da CHP ile Cumhurbaşkanlığı arasındaki gerilimin iki tarafın diğer etkin kadrolarının açıklamalarıyla gerildiği bir süreçte Türkiye ittifakının kurulması zor olmayacak mı?

        Yanıt aynen şöyle oldu:

        “Bu işler kolay olmaz zaten. Ha deyince olmaz. Sabırla yoğun emek vererek çalışmak ve yeterince zaman lazım...”

        Ankara’da sanki on yıllar öncesi tekerrür ediyor; şahinler ile güvercinlerin dajevu durumu yaşanıyor.

        Diğer Yazılar