Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AK Parti’de seçim sonrası ortaya çıkan sıkıntılara çözüm bulmak için gruplar halinde milletvekilleri dinlenmişti.

        Önceki gün de büyükşehir belediye başkanlarının da katılımı ile genişletilmiş il başkanları toplantısı yapıldı.

        Şunu belirtmeliyim ki milletvekillerinin aktardığı sıkıntının iki katı il başkanlarında mevcut.

        Bunun temel kaynağını da bir yılını dolduran sistemin tam oturmamış olmasının yanı sıra, yeni sistemde il başkanlarının statülerinin belirlenmemesinin yarattığı sıkıntı yatıyor.

        Nitekim toplantının ağırlıklı bölümünde de il başkanları yeni sistemle “itibar” kaybına uğramanın hayıflanması içinde olmuş, makam ve statü tanımlanmasının yarattığı belirsizlikten yakınmış.

        Bir de hükümet ile olan ilişkilerinin eskisi gibi yürümüyor olmasından şikayet etmiş.

        SİSTEMDEKİ YER SORGUSU

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın basına açık konuşmasını yaptıktan sonra, Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş’un devam ettirdiği toplantıda ortaya çıkan durumu en iyi özetleyen bir il başkanının şu örneklemesi olmuş:

        “Seçim teşkilatın sırtında kazanılır... Hükümetimizi kurduktan sonra, Genel Müdür, Daire Başkanı olabilmek için onlarca kez kapımıza gelen, bizi ataması için her gün defalarca arayan kişiler, şimdi bayramda, resmi törenlerde benim 10 adam önümde duruyor. İşe girmesini, atamasını sağladığım kişi en önde, ben en arkada yürüyorum; dönüp bir de küçümseyerek bakıyor. Telefonumuza çıkmıyor, randevu vermiyor…”

        Söz alanların hemen hepsi benzer öykü aktarmış…

        Sonunda da şu sorularına yanıt verilmesini istemiş:

        “Yeni sistemde biz neyiz? Statümüz nasıl tarif ediliyor? Teşkilat başkanı olarak hangi sıraya, nereye tekabül ediyoruz?”

        RESMİ GAZETE’DEN ÖĞRENDİK

        Bu soruları bürokrasinin yeni sisteme geçiş sonrası kendilerini önemsemeyen davranışlarından örnekler takip etmiş, hatta isimler de verilmiş…

        “İl başkanı olarak üzerimizde bu kadar yük var, davul omzumuzda, tokmak başkasında” yakınmasının devamı gelmiş:

        “Bölgemizde 64 yeni jeotermal saha ilanı edilip ihalesinin sonlandığını Resmi Gazete’den öğrendik. Çevreciler ayağa kalktı, kapımıza dayandı. Bu kez bize kaplıca amaçlı turizm yatırımı ve seracılık için yeni saha açıldığı söylendi. Bunu baştan bize bildiremez miydiniz? Bürokrasi ile tamamen koptuk, bağımız kesildi. Kimse de bizi zaten kale almıyor… İki milletvekili bir araya gelip Milli Eğitim Bakanlığı’na gidip 300 yeni okul yapımını koordine eden ve taşımalı eğitimi ortadan kaldıran başarılı İl Milli Eğitim Müdürü’nü değiştirebiliyor. Bütün il ayağa kalkıyor, veliler hesabını bana soruyor ama Teşkilat Başkanı olarak benim de hiçbir şeyden haberim yok, Ben de Resmi Gazete’den öğreniyorum. Hani tayin ve atamalarda Teşkilat Başkanlığının görüşü de alınacaktı? Bırakın görüş almayı, telefonumuza çıkılmıyor… Çıkan da talebimizi karşılamıyor…”

        BAŞKANA TEPKİ

        Bakan yardımcılarının salonda yer aldığı toplantıda, bazı il başkanları isimlerini vererek kendilerine nasıl davrandığını anlatmış.

        Bir ara yakınmalar o noktaya varmış ki Yozgat İl Başkanı Çelebi Dursun, Vali’den ve kaymakamlardan ve bürokratlardan yakınmasını en üst seviyeye taşımış:

        “Vali, iki kaymakamı yanına çağırıp ‘Bundan böyle sizi siyasi hiçbir kişi ile görmeyeceğim’ talimatını veriyor. Kaymakamlar yüzümüze bakmıyor. FETÖ ile ilişkili kaymakam görevden alınıp, yeniden veriliyor. NOTER’de çalışan bir kişi Cumhurbaşkanımıza hakaret ediyor, Vali’ye söylüyorum, hiçbir işlem yapmıyor.”

        Numan Kurtulmuş sözünü kesip, “NOTER özel bir yapı, Vali ne yapsın? Siz neden suç duyurusunda bulunmadınız?” diye sormuş.

        Bazı il başkanları Dursun’a tepki gösterirken, İçişleri Bakan Yardımcısı da kaymakamların siyasilerle birlikte olmaması gerektiğine ilişkin Vali kararını haklı bulduğunu söylemiş.

        “BİRBİRİNİZİN RAKİBİ DEĞİLSİNİZ”

        Hükumet ve bürokrasi ile linklerinin tamamen koptuğu yakınmaları feryada dönüşünce, Numan Kurtulmuş bakan yardımcılarına dönerek şunu söylemiş:

        “Bugün bu arkadaşlar benim arkamda bakan yardımcısı olarak oturuyor. Yarın onların yerinde sizden birileri de oturabilir. Bu salonda bulunanlar, birbirinizin rakibi değilsiniz. Birlikte olursak başarıyı taçlandırırız, olmazsak sıkıntıyı büyütürüz…”

        Mersin İl Başkanı Cesim Ercik de HDP’nin elinden aldıkları Akdeniz İlçe Belediye Başkanı’nın çalışmasının ittifak ortağı MHP’nin Belediye Meclisi üyeleri tarafından engellenmesinden yakınmış.

        İFADE ETME ARAÇLARI KALKTI

        Salonda yaşananları bu denli detaylı aktarmamın nedeni, yukarıda da vurguladığım gibi AK Parti’de bünyede ortaya çıkan sıkıntının nerelerden kaynaklandığını sergileyebilmek içindi.

        Şurası açık ki AK Parti teşkilatı, milletvekilleri gibi “topluma kendilerini ifade edecek araçların, bizzat kendi elleriyle kaldırıldığına” inanıyor.

        YALNIZLAŞMA SENDROMU

        Yeni sistemin teşkilat ile hükümet arasındaki bağı zayıflatmış olmasının sancısını yaşıyor; bir zamanlar ilin en önemli, etkili ismi iken, şimdi kimliğini tanımlayamıyor, yerini konumlandıramıyor.

        Yalnızlaşma ve kimliksizleşme sendromu yaşıyor…

        Ancak şurasını belirtmeliyim ki bunun aşılabileceğine inancı da tükenmiş değil.

        Özellikle Cumhurbaşkanı’nın konuşmasında dile getirdiği, “Yeni bir AK Parti göreceksiniz” ve "AK Parti'nin ilk dönemdeki kurucuları ve yöneticileri ile ilişkinizi canlı tutun" yaklaşımı umutlarını arttırmış.

        Teşkilatta, "2002 ayarlarına dönüleceği" umudu yeşermiş.

        SİYASİ ETİK GELİYOR

        Siyasi Partiler ve Seçim kanunlarında kesinlikle bir değişimin olacağını görüyor.

        Seçilmesi için çaba gösterdikleri belediye başkanlarının bugün kendilerini tanımaz gibi hareket ediyor olmasına da hayıflanıyor; belediyelerin keyfi harcamalarının önüne geçilmesi için de partide denetim mekanizması oluşması gerektiğini düşünüyor.

        "Hükümetten bu kadar para aktarılıyor, kimse dönüp o belediye başkanına 'Bu parayla ne yaptın?' diye sormuyor. O belediye başkanının yanlış uygulaması nedeniyle de seçim kaybediliyor" eleştirisinde bulunuyor.

        Bırakın belediye başkanlarını, daire başkanı seviyesindeki belediye çalışanları çakarlı ve korumalı makam otomobilleri ile gezerken, CHP'nin israfa yönelik tedbirler ve kısıtlamalarda bulunmasının toplumda kabul gördüğüne tanıklık ediyor.

        Hatta kendi belediyesinden rahatsızlık duyuyor.

        Çünkü vatandaş alıştığı kapıya, doğrudan teşkilat başkanına şikayetini veya eleştirisini aktarıyor; onu Başkan Erdoğan’ın temsilcisi olarak görüyor.

        Elinden bir şey gelmeyince de yalnızlık, etkisizlik ve kimliksizlik sendromuna kapılıyor.

        POLİTİK DİL VE YAPI DA DEĞİŞECEK

        Görünen o ki seçim sürecinde kullanılan dilden de rahatsızlar ve bunun da yakın gelecekte değişeceğine olan inançları yüksek.

        Ayrıca partinin parlamenter sisteme uygun yapılanması da yeni sistemde sorun çıkarıyor…

        Partinin önde gelenleri ile sohbetimden çıkardığım şu ki, yakın gelecekte olmasa da orta vadede AK Parti’de ciddi yapılanma ve başkanlık sistemine uygun örgütlenme modeline geçilecek.

        Böyle olması da kaçınılmaz, çünkü AK Parti 2015’ten bu yana metal yorgunluğu teşhisi konulan sorunu yaşıyordu; bu başka hastalıklara da neden oldu.

        Teşkilat kimlik bunalımı ve statüsü zayıflamasına girerken, hükümet, başdanışmanlar, danışmanlar, başkanlar, politika kurulları başkan vekilleri ve üyeleri, bakanlar, bakan yardımcıları ve son olarak da Yüksek İstişare Kurulu’nun da eklenmesiyle irileşip güçlenirken, ulaşılamaz hale de geldi.

        Bu da hükümet olmak için çaba gösteren, terini döken teşkilat, yani altyapı ile üst yapı arasındaki iletişim bağını kopardı.

        Şunu belirteyim ki partinin tüm etkin isimleri gelinen noktayı net görüyor…

        O nedenle kabine dahil, genel bir değişime gidileceğini açıktan dile getiriyor.

        REKLAM

        ***

        Turizmi bitirmek için, “Alg” algısı da yeter…

        Bir gün önce köpürmeler, deniz içinde hareketlenmeler başladığında geliyor olduğu belliydi.

        Ertesi gün de rengi ile geldiğini ortaya sergiledi.

        Nasıl bir şey olduğunu yazının altındaki video ve fotoğraflardan göreceksiniz.

        Deniz bir anda çim ekilmiş bahçeye döndü, bir ada oluşturup, Kızıl Ada önlerinden akıntıyla kıyıya yaklaştı, oradan da Fethiye limanına doğru yol aldı…

        Beş yıl kadar önce Antalya ve Datça açıklarında da yaşandığı için ne olduğunu hemen anladım; bilimsel adı “alg” olan, kirliliğin yarattığı etki sonucu ortaya çıkan deniz yosunundan başkası değildi.

        Bir başka anlatımla, fitoplankton çoğalması, yani alg (deniz yosunu) patlamasıydı.

        Neden olur sorusuna gelince, konuştuğum ziraat mühendisleri iki gerekçe ortaya koydu.

        İlki akarsuların önlerine bir engel gelip, içinde besin birikimine neden olması, birden suyun şişip patlayarak denize boşalması; ikincisi ise atık arıtma sistemlerinin çalıştırılmayıp denize salınması…

        Besin zincirinin en alt halkasını oluşturan alglerin de buna hızlı bir şekilde saldırması.

        Aktarıldığına göre son dönemde sıklıkla görülmeye başlanmış.

        Dere yataklarında fazla yağmur nedeniyle zaten boşalma olduğu için ortaya çıkmasının nedeni olarak gösterilen ilk gerekçe ortadan kalkıyor; ikincisi öne çıkıyor.

        Yani arıtma sistemlerinin çalıştırılmaması.

        Yanlış anlaşılmasın, tek başına belediyelerden söz etmiyorum; pıtrak gibi büyüyen tatil siteleri ve turizm yatırımlarının arıtmaları da son dönem sıkıntılı bir hal almış.

        ELEKTRİK FATURASI ARTINCA

        Gerekçe olarak da bir anda yükselen elektrik faturalarını gösterdiler.

        Her ne kadar Çevre Bakanlığı, Çevre Kanunu’nun 29’uncu maddesinin emri gereği, arıtma tesislerinin elektrik giderinin %50’sini yıl sonunda geri ödüyor olsa da bu dahi pahalı gelmeye başlamış.

        Bazıları da buradan aldığı indirimi, sanki arıtma sistemini çalıştırıyormuş gibi başka alanlardaki elektrik giderlerine saymaya başlamış.

        Eğer bir önlem alınmaz ise turizme yaratacağı etkinin büyüklüğünün hangi boyuta ulaşacağı açık.

        Bunun denetimle çözülecek tarafının kalmadığı da yıllardır görünüyor.

        ÇÖZÜM BASİT

        O nedenle çözüm oldukça basit.

        Madem kullanılan elektrik fatura bedelinin %50’si arıtma tesislerinde iade ediliyor, o zaman turizm yatırımlarının olduğu bölgelerde bu oran çok daha yüksek rakama çekilir.

        Öyle yıl sonunda toplam elektrik gideri üzerinden de hesaplama yapılmaz, arıtma sisteminin bulunduğu yere konulacak özel saatler aracılığıyla anında yararlanır hale getirilir.

        İndirim, yıllık değil, aylık fatura ödemesi üzerinden yapılır; bu da kimsenin yan yollara sapmasına, arıtmaya harcamış gibi gösterdiği elektriği başka alanlarda tüketmesinin önüne geçilir.

        Yapılmazsa sorun dünyanın en iyi koyları arasında sayılan Fethiye ve ona bağlı Ölüdeniz ve Göcek’i de vurur…

        Sintine içinde kalmış turizm algısını da bedava elektrik versen hiçbir arıtma sistemi temizlemez…

        REKLAM

        ***

        CHP’deki değişim…

        Geçmişte birkaç saatliğine toplanılır, devrimci nutuklar atılır; kliklerin savaşına dönüşür, akşam da kafalar çekilir ve biterdi.

        CHP’nin iki gündür devam eden Afyonkarahisar kampında sadece toplantı yöntemi değil, zihniyet de değişmiş.

        Adını iznini alamadığım için veremeyeceğim ama uzun yıllardır büyükşehirlerin bir ilçesindeki belediye başkanının anlatımıyla aktarayım:

        “O kadar yıldır belediye başkanlığı yaptım, ne kadar çok şey bilmediğimi; arkadaşlarımın bildiklerinden de ne kadar çok yararlanamadığımı gördüm. Çare bulamadığım çözümün aslında benden çok da uzak olmayan arkadaşımda var olduğunu gördüm. O kadar çok şey öğrendim ki, çözüm bulamayacağımı sandığımın çözümünün aslında çok basit olduğunu fark ettim.”

        Dedim ya CHP’de iyi şeyler de oluyor...

        Diğer Yazılar