Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ankara'da politika 2010’dan bu yana ilk kez sandıksız, çekişmesiz, kurultaysız, kongresiz rahat bir yaz tatili dönemi geçirdi.

        TBMM yeni yasama döneminin açılışıyla birlikte bugünden itibaren işbaşı yapacak.

        Meclis’in gündeminde ilk aşamada iki konu duruyor.

        İlki, geçen hafta partilere, dün de Meclis’e sunulan Yargı Reformu’nun ilk bölümü; ki infaz sürelerinde indirimi kapsayan ikincisi de gelecek...

        Diğeri ise geçen dönem bir bölümü eksik kalan ekonomik paket, bunun içinde de iktidar partileri Emeklilikte Yaşa Takılanları getirir mi bilinmiyor…

        Bunun ötesinde süratle çıkarılması gereken bekleyen herhangi bir kanuni düzenleme gözükmüyor.

        KONGRE DÖNEMİ

        Aslında milletvekillerinin de Mayıs’a kadar TBMM’de yasa ile uğraşacak pek vakitleri de bulunmuyor.

        Buna neden Meclis’in birinci ve ikinci büyük partisinde başlayan kongre veya kurultay süreçleri…

        CHP dün ilçe, il kongrelerini yılın ilk aylarına kadar tamamlayıp, Nisan 2020’de Büyük Kurultay’ı toplama kararını dün aldı.

        AK Parti de Mart ayına kadar il ve ilçe kongrelerini bitirip, en geç Mayıs’ta büyük kongreyi gerçekleştirme hedefinde.

        Erdoğan açısından zaten mümkün değil; genel ve yerel seçimden güçlü çıkmış CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderlik konusunda bir sorunu yok.

        HEDEF PARTİ YÖNETİMİ

        Zaten CHP’de kolları sıvayanların hepsi de liderlik değil, parti yönetiminde yer almanın peşinde...

        Milletvekilleri açısından yönetiminde yer almak gelecek seçimde aday belirleme sürecinin içinde tayin edici olmak anlamına geliyor; çünkü bir sonraki kongre seçimden sonraya kalıyor.

        Bu da yönetim organlarında yer alma mücadelesini daha da çetin hale getiriyor.

        MECLİS BAŞKANLIK SEÇİMİ

        Meclis’te bekleyen bir diğer konu da TBMM Başkanlık seçimi…

        Seçim sürecinin 4 yıla indirilmesi dolayısıyla Meclis Başkanlığı’nın iki yılda bir yenilenmesi gerekiyor; Haziran’da süre doluyor.

        Dolayısıyla Mustafa Şentop’un TBMM’nin bu döneminin diğer ikinci yarısında da geçmişte Cemil Çiçek ve Bülent Arınç’ta olduğu gibi ikinci dönem de TBMM Başkanı olarak devam etmesi için AK Parti’nin aday göstermesi ve MHP’nin de desteğini sürdürmesi gerekiyor.

        Tabii ki Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu’nun daha önceden açıkladıkları gibi bu yıl sonuna kadar partileşme süreçlerini tamamlayıp milletvekili transferinde bulunmamaları halinde…

        Eğer vekil transferinin önü açılır, Cumhur İttifakından da 38 eksilme yaşanırsa Meclis Başkanlık seçiminin şekli değişir ki bu durumda pek olası değil...

        ERKEN SEÇİM Mİ?

        Gelelim sürekli gündemde tutulan erken seçim konusuna…

        Meclis’in 2020 Haziran’ına kadar erken seçim kararı alması olası değil, çünkü yeni seçilen milletvekilleri ancak bu tarihte özlük haklarını kazanacak.

        Dolayısıyla bu dönemin bitişine kadar milletvekillerinden kaynaklanan bir seçim atağı gerçekçi gözükmüyor.

        Şimdi şu soru akla gelebilir…

        AK Parti lideri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olmayacağını söylemesine, diğer ortağı MHP ile muhalefetteki CHP ve İYİ Parti liderinin de istemediklerini açıklamasına rağmen seçim beklentisine ne neden oluyor?

        KURU FASULYE DEYİNCE…

        Hemen belirteyim, sürekli pompalanan özellikle de iktidara yakın kişiler tarafından muhalefete yönelik taktik olarak sürdürdükleri Cumhurbaşkanı adaylığı tartışmaları.

        Cumhurbaşkanlığı adaylığının bu denli yüksek olduğu durum da ister istemez seçimi akla getiriyor.

        Bunu yapanlar aynen kuru fasulye deyince insanın düşünsel ardılında pilavı anımsaması gibi, Cumhurbaşkanlığı adaylığını tartıştıklarında toplumda seçimi çağrıştırdıklarının farkına varmıyorlar.

        Özetle seçim beklentisine ne hedefledikleri değil, neyi düşündürdükleri yol açıyor.

        REKLAM

        ***

        Kurtaracak olan da mağdur hale gelecek

        İstanbul'daki son depremi yerinde yaşamış bir Ankaralı olarak ertesi gün en çok dikkatimi çeken açıklama Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’nun sözleriydi.

        Deprem sırasında ilk ne yaptığı sorulduğunda “Çocuklarımı ve eşimi aradım” yanıtını verdi.

        Aslında oldukça insani ve dürüst bir yaklaşımdı.

        Ama gerisinde de bir o kadar soruyu beraberinde taşıyan koca bir itiraf, daha doğrusu gerçeğimizi gösterdi.

        Buradan yola çıkarak şunu söyleyebiliriz.

        Yıkıcı bir depremle karşılaşıldığında unutulmamalı ki İstanbul’daki kurtarıcılar da kurtarılacak kesim arasında yer alacak.

        En azından eşi, çocukları, aile büyüklerini birinci öncelikli olarak gözetecek.

        Onlarla ilgili kaygısı birinci uğraşına dönüşecek.

        Polis, jandarma, itfaiye, sağlık, ambulans dahil birçok alanda deprem sonrası görev yapacak olanlar da deprem mağduru olacak…

        Kendileri olmasa bile yakınından birine ulaşamaması onun için görevini ikinci seviyede bırakmaya yol açacak.

        GÖLCÜK VE İKİTELLİ

        Entelektüel birikimine hayran olduğum bu nedenle de sohbetinden keyif aldığım güvenlik alanında görevli bir arkadaşımla sohbet ederken önemli bazı bilgiler aktardı.

        Türkiye’deki Gölcük ve diğer ülkelerdeki felaketlerin hemen ardından yaşanan olaylara bakmışlar.

        Deprem gibi felaketler sonrası en fazla yaşanan yağma olmuş.

        Türkiye’de de karşılaşılmadı değil, özellikle Gölcük depremi ve İkitelli sel felaketi sonrası yağma olayı ile karşılaşıldı.

        ŞİLİ, MEKSİKA, FİLİPİNLER

        Dünyada da birçok örneği mevcut; en çok yaşanan ülke de Arjantin; 2001’deki ekonomik kriz ve Cordoba kentinde 2013’te polis otoritesinden doğan boşluk nedeniyle iki kez yaşadı.

        Bunu 2014’teki Şili depremi takip etti, onun ardından gelen Odile Kasırgası da Meksika’daki yağma hareketine yol açtı.

        Filipinler’i 2013’te vuran Haiyan Tayfunu sonrası yaşanan yağma fotoğrafları ise hala hafızalardaki tazeliğini koruyor.

        İNSANİ YARDIM TUGAYI

        Bu durumların yaşanmaması için bir tedbir söz konusu mu?

        Yani, kurtarma ve önlem almadan sorumlu olanların da mağduriyet içinde bulunduğu bir süreçte karşılaşılan sorun nasıl aşılacak?

        Aslında 1999 depremi sonrası bazı yapıların oluşturulması yönüne gidilmedi değil.

        Bunlardan biri de Türk Silahlı Kuvvetleri’nde yapılandırılan Ankara’da konuşlu İnsani Yardım Tugayı.

        Tugay’ın bir taburu Doğal Afet için ayrılmış.

        Tabur 22 timden oluşuyor; bir timde bulunan asker sayısı 7 ile 10 arasında değiştiği anımsanırsa, en az 150 ile en çok 220 görevli askerden söz edebiliriz.

        Tugaydaki diğer taburlar da farklı alanlarda, örneğin göç gibi bir anda beklenmedik gelişmelere karşı donatılmışlar, eğitilmişler.

        KOORDİNASYON SORUNU

        Burada bir noktanın da altını çizmem gerekir, tabii ki bir olay karşısında Valilerin 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’ndan kaynaklı olarak her türlü güvenlik biriminden yararlanma hakkı var.

        Dolayısıyla bu tür olaylarda yakındaki birliklerin de devreye sokulması muhtemel.

        Ancak eskisi gibi de uzun dönem asker yok, hemen hepsi 6 aylık olduğu için zaten en fazla 4 ayda kışladan çıkıyor, bu da işi biraz zora sokuyor.

        O nedenle ortada da ciddi bir konu var ve koordinasyon konusunun nasıl sağlanması gerektiğinin de bugünden tespiti gerekiyor.

        TARTIŞILANDAN DAHA ÖNEMLİ

        Bazılarınız çıkıp, "AFAD ne güne duruyor?" diyebilir.

        Ancak unutulmamalı ki AFAD yıkıntı altından canlı kurtarmaya odaklı sivil bir yapı; işi güvenlikle değil.

        İnsanlar can derdine düşmüşken yağmadaki malın ne önemi var diyenler olabilir…

        Ancak unutulmasın ki Filipinler, Şili ve Arjantin’de ihtiyacı olmayanların da stok yapma girişimi, eldekinin anında tükenmesine neden olmuş, uzun süre gıda takviyesinde bulunulamamıştı.

        Zengin semtleri bir anda saldırıya uğramış, depremde sağ kalan ve malını korumak için uğraşanları da yağmacılar öldürmüştü.

        Dolayısıyla deprem, toplantıya çağrılıp çağrılmama polemiğinden çok daha önemli sorunları da bünyesinde barındırıyor.

        Diğer Yazılar