Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TBMM’nin dünkü açılışında aslında siyasetin çerçevesinde bir değişiklik yoktu.

        Ancak içeriğinde bazı ton farklılıkları da bir o kadar aşikardı.

        Çerçevede değişiklik yoktu diyorum çünkü CHP ve HDP, Cumhurbaşkanı Genel Kurul salonuna geldiğinde yine ayağa kalkmadı; diğer partilerin vekilleri ise ayakta karşılayıp uğurladı.

        Konuşma sürecinde AK Parti ve MHP’den gelen alkış yoğunluğu daha yüksekti, diğerlerinde bir iki istisna dışında hiç yoktu.

        Dolayısıyla yeni bir durum söz konusu değildi.

        BAHÇELİ SADECE GRİP

        İçerik açısından ise farklıydı.

        Öncelikle MHP lideri Devlet Bahçeli ilk kez TBMM oturumuna katılamadı; ağır grip vakası geçirmiş olması ve geçmişte de kalp ameliyatı olması dolayısıyla doktorları ve yakınları bu denli bakteri ve virüs salgını olduğu bir dönemde kalabalıklar arasına girmesini istememiş.

        Oturuma katılmayan bir diğer isim, İYİ Parti lideri Meral Akşener de önceki gün bakteri nedeniyle yattığı hastaneden yeni çıktığı için İstanbul’da dinleniyordu, o nedenle gelemedi.

        Diğer farklılık Erdoğan konuşurken muhalefetten laf atanının olmamasıydı.

        Bu nedenle Meclis’in klasiği olan karşılıklı söz düellosuna da tanıklık edilmedi.

        Erdoğan da konuşmasını “Türkiye ittifakını” temel alan zemine oturttu.

        “Terörle ve şiddetle arasına mesafe koyan tüm kesimleri” diyerek HDP’yi isim vermeden dışladı ve devamında aynen şöyle dedi:

        “Bu hissiyatla hareket eden herkesle ülkemizin, bölgemizin ve dünyanın tüm meselelerini konuşmaya, görüşmeye, birlikte hareket etmeye hazırız…”

        Siyasi konulardaki rekabetin ülke ve millete karşı sorumluluklardan uzak tutulması gerektiğinin de altını çizdi.

        ERKLER AYRILIĞINA YENİ TANIM

        Burada da durmadı, Başkanlık sistemine ilişkin yeni bir bakış da geliştirdi, “Cumhurbaşkanının öncülüğünde belirli amaçlar için işbirliği içinde çalışılmasına mani değildir” tespitini yaptı ve kuvvetler ayrılığının makul denge içinde aynı hedefte birlikte faaliyette bulunmayı engellemediğini söyledi.

        Buna parlamenter sisteme yeniden dönüşü önceleyen ve erkler ayrılığına sıkı bir şekilde bağlı olan muhalefetin olumlu bakmadığını söyleyebilirim.

        Bunlar öteden beri süregelen tartışmalar.

        REFERANDUM TUZAĞI

        Güncel olan ise uzun süredir AK Parti içinde farklı kesimlerin de dile getirdiği, %50+1’den vazgeçilmesine ilişkin talepler.

        Nitekim önceki gün de AK Partili eski Bakan Faruk Çelik, “Yüzde 50+1 Türkiye’yi yorar, oran %40’a insin” önerisini açıkça dile getirdi.

        Bir süre önce Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay başkanlığındaki bir heyet tarafından gözden geçirilen sistem için böyle bir öneri gündeme gelmemişti.

        Bu nedenle Cumhurbaşkanı’na dün konuşması sonrası arkadaşlarım görüşünü sordu.

        Erdoğan bunun için Anayasa değişikliği gerektiğini anımsattı.

        Muhalefet ile birlikte hareket edilmesi halinde bunun söz konusu olabileceğini belirtti.

        Ardından da son noktayı koydu.

        “Bir yıl önce millete götürdüğümüz ve milletin onay verdiği yeni yönetim sistemini tekrar gündeme getirmek, asıl milleti o yorar…”

        Daha önemlisi Meclis’ten referandumsuz geçmesi için AK Parti ve MHP’nin yeterli sandalye sayısı yok.

        TBMM’den geçmeyip, referandum eşiğinde kalması ve sandıkta da reddi yeni bir sistem tartışmasını alevler ki asıl yorgunluk işte o zaman başlar.

        Anımsanırsa referandum tuzağına Özal bir kez düştü, yerel seçimlerin zamanını bir yıl öne almayla ilgili Anayasa değişikliğine %65 hayır oyu çıktı.

        Önünde böyle bir örnek de dururken, Erdoğan parlamentoda referandumsuz değiştirme gücü olmadan böyle bir yola gitmesinin kendi iktidarını oylatmak olacağını bilir.

        Dolayısıyla kimse sistem değişikliği için bir adım atılacağını sanmasın…

        AK Parti’nin hafta sonu yapılacak kampından da bu yönde bir karar beklenmesin.

        Ayrıca Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın da yapacağı sunumun içinde bu yönde bir öneri kesinlikle yer almıyor.

        İTTİFAKLAR DEĞİŞİR Mİ?

        Gelelim İYİ Parti sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu’nun çıkışı ile başlayan ve “ittifaklar değişiyor mu?” sorusuna neden olan gelişmelere.

        AK Parti’nin yerel seçimden bu yana HDP’yi Millet İttifakı ile zaman zaman yaptığı işbirliğinden koparmak için politika geliştirdiği görülüyor.

        İYİ Parti içinden gelen açıklamalar da bununla birleştiğinde iki partinin ittifak ortaklığına yöneldiğine yönelik bir algı yaratıyor olması normal karşılanmalı.

        Ancak işin aslı öyle mi derseniz, İYİ Parti ve AK Parti yöneticileriyle yaptığım sohbetlerden yola çıkarak söyleyebilirim ki böyle bir gelişme söz konusu değil.

        AK Parti içinden bir grup bunun olmasını istiyor, bunların ağırlıklı bölümü de öteden beri MHP ile ittifaka sıcak bakmayanlardan oluşuyor.

        Ancak yönetim erkleri MHP’yi sıkıntıya sokacak bir adım atmayı kesinlikle düşünmüyor, tartışmalara da hiç mi hiç girmiyor.

        İYİ Parti yöneticileri ise böyle bir adımı atmayı dahi aklından geçirmiyor.

        O nedenle ittifakların değişmesini bekleyen ve bu uğurda emek sarf edenler sadece patinaj yapıyor; ama durdukları zemine de zarar veriyor…

        Diğer Yazılar