Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Suriye sahasını her nedense ülkelerin ağırlıklı bölümü kendi zaviyesinden okuyor.

        Hepsi de bulunduğu zeminden ileriye doğru baktığı için okumalarını öteki üzerinden gerçekleştiriyor.

        Oysa geriye doğru baksa kendisinin ve vekaletini verdiklerinin yarattığı sorunların daha büyük olduğunu görecek.

        Son bir haftadır Suriye’de petrol sahalarını korumak için belirli sayıda asker bırakacağını açıklayan ABD’den başlarsam…

        ABD’NİN BULUNMA GEREKÇESİ

        Öncelikle ABD’nin Suriye’de hangi nedenle bulunduğuna bakmak gerekiyor.

        Anımsatmak gerekirse, ABD Suriye sahasına Irak’ın meşru müdafaa için davetiyle girdi.

        Irak, Suriye yönetiminin sınırlarına hakim olamadığını, buradan gelen DAEŞ saldırılarının ülkesinin bütünlüğüne tehdit oluşturduğunu belirterek ABD’ye, “Kendimi savunamıyorum, gel beraber DAEŞ’in saldırılarına karşı meşru müdafaada bulunalım” çağrısında bulundu.

        ABD’nin Suriye sahasına ilk girişi bu gerekçeyle oldu.

        Bağdat ardından bunun yeterli olmadığını belirtip, “ABD öncülüğünde bir koalisyon oluşturulsun ve birlikte meşru müdafaama destek verilsin” çağrısını yaptı.

        Dolayısıyla ABD ve koalisyon güçlerinin orada bulunmasının uluslararası meşruiyeti, Irak’ın DAEŞ’e karşı mücadele odaklı davetine dayanıyor.

        YASASININ VERDİĞİ YETKİ

        Hatta Beyaz Saray da Suriye sahasında bulunmaya yönelik parlamento yetkisini, 2015 tarihli Ulusal Savunma Yetki Yasası’na (National Defense Autorization Act For Fiscal) dayanarak aldı.

        “ABD’yi, dostlarını, müttefiklerini ve Suriye’de DAEŞ teröristlerinin tehdit ettiği tehlikelerden korumak” hedefiyle ABD askerlerinin Suriye’de bulunmasına yetki verildi.

        Dolayısıyla yasasından aldığı yetkide dahi Suriye’de petrol sahalarını korumak için bulunmak gibi bir koşul yok.

        RUSYA GERÇEĞİ

        Oysa Rusya’nın sahada bulunma hakkı, BM nezdinde Suriye Arap Cumhuriyeti’nin tek temsilcisi kabul edilen Şam yönetiminin davetiyle gerçekleştiği için meşruluğunu koruyor.

        Burada dikkat çeken bir diğer durum son olarak Rus Savunma Bakanlığı Sözcüsünün de dün kayda geçirdiği gibi ABD’nin petrol sahalarına ilişkin niyetine karşı duran çıkışı.

        Bu da ABD’yi, Irak’ta bulunmasına yönelik pozisyonundan daha sıkıntılı bir hale sokuyor; çünkü karşısında orada bulunmasının uluslararası meşruiyetinin olmadığını söyleyen bir diğer süper güç duruyor.

        RUSYA’NIN PETROL KOZU

        Ayrıca unutulmamalı ki Kerkük- Yumurtalık hattında olduğu gibi bölgedeki petrol boru hatlarının önemli bir bölümünün üzerinde Rusya’nın devlet şirketi Rosneft’ın payı var.

        Daha önemlisi Rosneft son olarak Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile potansiyeli 9,1 trilyon metreküpü bulan ve yapım maliyeti 1 milyar doları aşan doğalgaz boru hattı konusunda da anlaştı.

        Son dönemki gelişmelerde tali kalan İran konusunda ise bir şey söylemek için erken.

        Çünkü o da Şam’ın davetiyle geldi ve sahada Hizbullah dahil önemli etkiye ve güce sahip.

        Bununla birlikte kontrolündeki Haşdi Şabiler ile de Irak’tan Suriye sahasının bir bölümü ve sınırlarını kontrol edebiliyor.

        TÜRKİYE’NİN MEŞRUİYETİ

        Türkiye ise sahada altını sürekli olarak çizdiği gibi sınırındaki terörist saldırıları durdurmak için meşru müdafaa hakkını kullanmak ve Şam ile yaptığı Adana Anlaşması’nın koşullarını yerine getirmek için girdiğini her adımda anımsatıyor.

        Diğer sahalardaki bulunmasına da Şam yönetimi Astana ve Soçi müzakereleri kapsamında zaten meşruiyet kazandırmış bulunuyor.

        Buraya kadar her şey normal...

        Ancak bundan sonraki sürecin nasıl şekilleneceğini görmek için öncelikle zor bazı soruların da karşılık bulması gerekiyor.

        Bunun başında da ÖSO iken adını Suriye Milli Ordusu’na (SMO) çeviren güçlerin Şam yönetimi, Rusya ile hangi zeminde uzlaşacağında yatıyor.

        Nasıl ki Türkiye bugün ABD ve Rusya ile görüşen PYD için terörist diyorsa, benzer durum Moskova ve Şam için SMO içinde yer alan bazı gruplar açısından da geçerli.

        Bu konuda bugüne kadar bir ilerleme kaydedildiğini söylemek zor.

        Çünkü başta İdlib sahası olmak üzere Şam güçleriyle ile çatışıyor…

        Çatışma önceki gün de Suriye’nin kuzeyine Haseke- Resulayn arasında kalan bölgeye sıçradı; Şam güçleri ile SMO çatıştı.

        Tehlike ise bunun başka alanlara da yayılmasında…

        İDLİB NE OLACAK?

        Bir diğer sorun ise İdlib sahasının ne olacağında; çünkü gözlem noktaları oluşturulduğunda bu sınırların ötesine geçilmeyeceği belirtilirken, Şam güçleri bugün neredeyse M4 otobanına ulaştı ve güneyden gelenler de İdlib sahasında kuzeye sıkıştı.

        İdlib gibi dar bir alanda sayısı 4 milyona ulaşan insanın yaşama şansı ise oldukça sıkıntılı…

        Dolayısıyla Anayasa görüşmeleri sürecinde MSO’nun durumunun da netleşmesi gerekiyor.

        Rusya, PYD için bir kantonel yapılanma yönünde çaba gösterirken, Şam karşıtı muhaliflerle ilgili şu ana kadar tek kelime dahi edildiğine rastlanmıyor.

        Şurası açık ki 29-31 Ekim tarihinde Cenevre’de gerçekleşecek Suriye Anayasa Komitesi’nin çalışması çok şeye gebe…

        *

        Beyaz masanın etrafındakiler

        Uzun yıllardır tanık etmediğimiz görüntüydü.

        Ankara’nın büyük otellerinden birinin davet salonundaki bütün bistro masalar siyah kadife kumaş ile kaplanmış, bir tek masa beyaz örtülü bırakılmıştı.

        Masanın çevresindekilerin bir arayageliş nedeni ise ilk kez tanık olunan bir durumdu.

        CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti’nin iki genel başkan yardımcısı, MHP ve HDP dışındaki muhalefet partilerinin tüm temsilcileri.

        Sözünü ettiğim İYİ Parti’nin ikinci kuruluş yıldönümü törenindeki görüntü…

        İYİ Parti lideri Meral Akşener de kuruluş yıldönümü konuşmasını yaparken bu duruma dikkat çekti ve ilk kez bir partinin kuruluş yıldönümü törenine neredeyse tüm partilerin katıldığına dikkat çekti.

        Bu sözleri beyaz masanın çevresindekilerden de uzun süre alkış aldı.

        Oysa konuşmasında vermek istediği mesaj açıktı:

        “Hepinizi buluşturan zemin İYİ Parti’dir…”

        Bu noktada da kalmadı, ülkenin birlik ve bütünlüğü için de buluşma noktası olarak gösterdi.

        Salondaki konuşmaları ve katılımcıları izlerken hafızam beni çok değil, 9 ay öncesine götürdü.

        Acaba o gün söylenenlerin, bu denli kısa sürede unutulacağı söylense kim inanırdı?

        Acaba o gün söylenenler mi yanlıştı, yoksa önceki günkü görüntü mü?

        Ya da siyasetin bu dönemin hızlı dönüşümüydü buna neden olan...

        Diğer Yazılar