Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Washington Vietnam’dan bu tarafa oyun yöntemini değiştirmedi.

        Eğer kaybettiği varsa bunu geçmişte sinema, bugün ise sosyal medya aracılığıyla kazanmanın yolunu buldu.

        Örneğin Vietnam’da kaybetmişti ama Hollywood aracılığıyla başta Rambo, Kaptan Amerika olmak üzere kitleler nezdinde kazanandı,hem de ciddi bir film satışı geliriyle.

        Benzer durum petrol ve İran için önemli gördüğü Irak sahasında da yaşandı.

        Irak Devlet Başkanı Saddam’ı, Kuveyt’i işgale cesaretlendirdi, ardından kitle imha silahı olduğunu, bunu İngiltere’ye atacak kabiliyeti bulunduğunu iddia etti.

        Kimse de dünyanın yuvarlak olduğunu Saddam’ın bu bombayı o denli uzağa atmak için uzay füze sistemine sahip olması gerektiğini düşünmedi.

        Irak’ı işgaline gerekçe yapmasını alkışladı; sonra da “pardon yokmuş” deyip noktaladı.

        ZERKAVİ VE POWEL

        Bu süreçte de 1999’da babasının yerine geçen Ürdün Kralı Abdullah’ın ilan ettiği afla serbest kalan ve eski kaleden bozma hapishanede örgütünü oluşturan Ebu Zerkavi ortaya çıktı.

        Gidip Irak’a yerleşti.

        Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Powel ise 5 Şubat 2003’te BM’de konuşurken Zerkavi’yi Irak’a ikinci operasyonun gerekçesi yaptı ve aynen şöyle dedi:

        “Irak’ta bugün başında Ladin’in işbirlikçisi Zerkavi’nin bulunduğu ölümcül bir terörist ağını kuran durmaktadır…”

        Oysa Zerkavi o dönem 36’ncı paralelin güneyinde değil, ABD’nin hakim olduğu kuzeydeki Kürt bölgesindeydi.

        ABD Irak’a girince Zerkavi’yi Sargat köyünde tespit etti, bulunduğu evi bombaladı ama ele geçiremedi.

        Ancak üç yıl sonra 7 Haziran 2006’da Bağdat’ta bulunduğu iki katlı evi yerle bir edip Zerkavi’yi aynen cumartesi gecesi yaptığı gibi buharlaştırabildi.

        HAMİD DAVUT EL-ZAVİ

        Yerine de Irak’ta elektronik tamirciliği yaparken yolu Zerkavi ile kesişmiş ve yardımcısı konumuna kadar ulaşmış asıl adı Hamid Davut El-Zavi olan, kod ismiyle Ömer El Bağdadi geldi.

        Irak’ta Bucca Cezaevinde yetişmişti, Zerkavi’ye benzer yükseldi, 2011’de Suriye sahasının uygun bir zemine dönüşmesiyle bütün güçlerini yığdı ve Irak El Kaidesi’ni DAEŞ örgütüne dönüştürdü.

        Uzun sürmedi, 2017’den sonra kaybetmeye başladı, boşalttığı alanlara da ABD ve Rusya yerleşti.

        Zerkavi’nin Bağdat’ta öldürülmesine benzer operasyonla İdlib sahasında saklandığı yerde bulup öldürüldü.

        HEPSİNİN YAKALANMASINI SAĞLAYAN

        Neredeyse tamamının yakalanmasını sağlayanlar açısından da ilginç bir benzerlik var.

        Örneğin Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin istihbaratının Saddam’ın yakalanmasını sağladığı bildirilmişti.

        Zerkavi’nin yakalanması istihbaratını da aynen Ladin’in ele geçirilmesinde Ghul’un konuşturulması sayesinde olduğu iddiasındaki gibi KBH’nin verdiği ileri sürüldü.

        Aynen Bağdadi’nin öldürülmesinin istihbaratının SDG tarafından verildiğinin belirtilmesinde olduğu gibi...

        OBAMA DA AYNISINI YAPTI

        Ele geçirilmesine ilişkin operasyon sürecini kamuoyuna sunması da, Başkan Trump’ın DAEŞ’ı yarattığı suçlamasında bulunduğu selefi Başkan Obama’dan farklı olmadı.

        Obama gibi davrandı, yakalamayı canlı izlediğini de fotoğraf eşliğinde sundu.

        Obama Ladin’in ele geçirilmesine ilişkin fotoğrafı verdiğinde Trump’ın olduğu gibi birinci başkanlık döneminin üçüncü yılı doluyordu.

        ABDULLAH KARDAŞ’IN KİMLİĞİ

        Burada dikkat çeken Bağdadi’nin yakalandığı İdlib bölgesi ve yerine geçtiği ileri sürülen kişinin kimliği…

        İdlib bugün dünyanın bütün istihbarat örgütlerinin cirit attığı bir yer.

        Neredeyse dört milyonun sicil kaydını çıkaracak kadar bilgiye sahip bölgedeki diğer örgütlerin bulamayıp, PYD desteği ile Türkiye’ye 7 km uzaklıktaki bir köyde bulunduğunu tespit ettiklerini ileri sürmek paradoksu yüksek bir gelişme.

        Çünkü bu bölgede PYD’nin YPG/SDG/PKK dahil herhangi bir örgütsel nüvesinin bulunma şansı yok.

        Newsweek dün Bağdadi’nin yerine Telafer doğumlu olan ve Sünni Türkmenlerin DAEŞ’e katılmasını sağlayan, Saddam’ın ordusunda görev yapmış, Bucca cezaevinde örgütün önemli ismi haline gelmiş, Hacı Abdullah el-Afri lakaplı Abdullah Kardaş’ın getirildiğini duyurdu.

        Yükselişine aracılık eden Bucca Cezaevi olması da gösteriyor ki Zerkavi ve Bağdadi’den farkı olmayacak.

        TOPLAM 75 BİN TERÖRİST

        Örgütün bundan sonra nasıl hareket edeceği önem kazanacak.

        Şurası açık ki Ortadoğu’daki etnik ideolojik örgütlerin batıdakiler gibi liderleri öldürüldüğünde yok olma durumu gerçekleşmiyor.

        Bunun en açık örneği Zerkavi ve Bağdadi…

        Hatta Öcalan sonrası PKK da buna dahil edilebilir, başka birçok örgüt de sıralanabilir.

        O nedenle DAEŞ’ın Bağdadi sonrası biteceğini savunanlar yanılır…

        DAEŞ’ta militanlığını sürdürmekte olanların sayısına bakılınca daha iyi anlaşılır.

        BM Yabancı Terörist Savaşçılarla Mücadele forumunun da üyesi olan Prof. Dr. Haldun Yalçınkaya’nın dünkü sohbetimizde dikkat çektiği duruma bakmak da yeterli.

        Türkiye’nin de Terörle Mücadele Küresel Forumu’nda geliştirdiği mekanizmalar sayesinde, DAEŞ’a katılmış Yabancı Terörist Savaşçıların seyahatleri “Ülkeye Girişi Yasaklanan Kişiler Listesi” sayesinde engelleniyor.

        Peki, kaç kişiydi bunların sayısı derseniz Ekim 2019, yani bu ay itibarıyla küsuratı bir kenara 75 bin kişi…

        Sırasıyla önce Tal Abyad’dan, ardından Rakka’dan neredeyse törenle otobüsler içinde çekilip alanı PYD/YPG/SDG’ye alan teslim ettiklerinden bu yana nerede ne yapacakları kimse bilinmiyor.

        O nedenle bugünden zafer narası atanların, yarın kendisine sağlanan bu zaferin karşılığını talep edenlerin bulunacağını da bilmeleri gerekiyor.

        *

        Ortak referans noktası

        Belki dün daha farklı gerekçeleri vardı, ama bugün çok daha önem kazandı.

        Daha önce de belirttim, bu topraküzerinde yaşayan herkesin ortak referans noktasıdır Cumhuriyet...

        MustafaKemalAtatürk'ün tanımıyla, “Bilhassa kimsesizlerin kimsesi” olanın, bugün kutlanacak 96’ncı kuruluş yıl dönümünden söz ediyorum.

        Belki başka bayramlar bu topraklar üzerinde yaşayan herkesi buluşturmayabilir.

        Şeker, Kurban bayramlarını inancı farklı olduğu için kutlamayabilir,

        30 Ağustos’a da farklı bakabilir…

        Ama bu toprakta Cumhuriyet Bayramı toplumun bütününü buluşturur, ortak referans noktasında birleştirir.

        FARZDIR CUMHURİYET

        Can Yücel de “Seke Seke” eserinde muhteşem bir betimleme ile ortaya koyar durumu…

        “Gölköy adında bir köy varmış Gelibolu'da

        Televizyonda gösterdiler geçen gün.

        Gelenek edinmiş köy halkı,

        ben kendimi bildim bileli bu böyledir diyor muhtar:

        29 Ekim’de toptan sünnet ederlermiş çocuklarını…

        Derken ekranda entarili bir çocuk belirdi

        Kirvesi tutmuş kolundan,

        yatırdılar bir kamp yatağına,

        ardından sünnetçi olarak zat boy gösterdi

        elinde bıçağıyla.

        Çocuk kaldırdı başını bağırdı:

        “Yaşasın Cumhuriyet” diye.

        Korkarım, bu, sade Gölköylülerin değil,

        umumuzun,

        sade küçüklerimizin değil, büyüklerimizin de

        düştüğü tarihsel yanılgı.

        Çünkü sünnet değil, farzdır Cumhuriyet...

        Diğer Yazılar