Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Külliye’ye giden CHP’li iddiası çerçevesinde gelişen olaylar silsilesinin geldiği yer açısından tek şey söylenebilir:

        “Konuya taraf olanlar bulunduğu zemine ne denli zarar verdiğinin ötesinde, kendisine ne derece fayda getireceğinin hesabını yapıyor...”

        Bunu ister biz gazeteci milleti cephesinden değerlendirin, dilerseniz medyatikleşmiş siyasetin yeni zemininde okuyun.

        Böyle bir olayın ortaya çıkmasından haz alıyor, gelişmelerden hangi oranda mutluluk kapacağının hesabını yapıyor.

        Üzerinde yaşadığı zemine vereceği zarara bakmıyor; kendine sağladığı bireysel hazza odaklanıyor ve kimseyle de üleşmek istemiyor.

        Alacağı hazza engel olabilecek tüm aktörleri ortadan kaldırmanın yolunu arıyor.

        Bu durumu İngiliz iktisatçı John Stuart Mill, “Haz-Fayda-İyi; alt belleğimizi amaçlarımız doğrultusunda yönlendirir…” diye kısaca özetleyebileceğim kuramıyla tanımlamıştı.

        “Faydacılık Ahlakı” adını verdiği eserinde, bu kişilerin mutluluğu yakalamak için, en yüksek hazzı, iyiyi, faydayı elde etme uğraşına dikkat çekmişti.

        İLK KEZ OLMUYOR

        Özetle faydacılık ahlakında, saygı, dürüstlük, sevgi, çabalayarak başarmak gibi erdemlerin hiçbir yeri yoktur.

        Her şey bir gelişmeden elde edilecek fayda üzerine kuruludur…

        Son dönem yaşanan olayın CHP’de yarattığı etki ve buna dayalı açıklamalara baktığınızda da yukarıdaki tüm unsurları görmeniz olasıdır.

        Sanılmasın ki CHP’de bu durum ilk kez yaşanıyor...

        Unutulmasın ki geçmişte de kazanımlarını aynı şekilde tüketti.

        En iyi örneği de Adalet Yürüyüşü…

        Çok önemli kazanım elde etti, ama kazandıklarını götürüp kurultay kavgasına gömdü.

        Durum değişmedi, bugün yaşanan da geçmişte tanıklık edilenin aynı.

        Yerel seçimde elde ettiği başarıyı, yine getirip kurultayda tüketme konusunda elinden geleni el birliğiyle yapıyor.

        GEÇMİŞİN HESAPLAŞMASI

        Olayları başa sararsak…

        Öncelikle tarafların her ikisinin de yalanladığı ve olayla ilgili hikaye süreçleri de gittikçe birbirine dolaşan olayın komplo olduğu açık.

        Komplonun kurulduğu kişiler de belli.

        Böyle bir durumda, hakkında komplo kurulan ne yapar; çıkar durumunu ortaya koyar ve iftirayı üzerinden bir çırpıda savuşturur.

        İster olayın ortaya çıktığı ilk gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güç durumda kaldığını sanıp CHP’den yapılan açıklamalara bakın.

        Dilerseniz, Erdoğan’ın sert tepkisi sonrası meselenin geldiği noktaya odaklanın.

        CHP’liler konuyu kendileri ile iltisaklı hale getirmek için el birliğiyle çabaladı.

        Komplonun gerekçesini de mahalle delegeleri seçimi henüz tamamlanmamış kurultay hesaplaşmasına bağlama başarısını gösterdi.

        Yetmedi, geçmişten kalan hınç ve kinler ortaya döküldü, veresiye hesap defteri tekrar açıldı.

        Olayın CHP içindeki bir grup tarafından kotarılan komplo girişimi olduğu algısının yer etmesi için CHP’liler elbirliğiyle uğraşıyor.

        İYİ YÖNETEMEDİ

        Şurası açık ki CHP bu süreci iyi yönetemedi.

        Buna neden de kişilerin parti yerine ikbali ile uğraşması...

        Çünkü taraflar rakibinin kumpasa getirilerek kötü duruma düşecek olmasından haz alıyor.

        Tabii ki CHP’deki herkes için bunu söylemek olanaksız; haksızlık da olur.

        Ama son günlerde sahne alanlara bakılması yeterli…

        Biri, diğerini tekne turunda kumpas planlamakla itham ediyor, diğeri suçlamayı getireni, kurultayda aday olma fırsatçılığıyla suçluyor.

        Kimse, gerçekten böyle bir eylemi veya amacı olup olmadığını sorgulamak istemiyor.

        Böyle olunca komplo da sahipsiz kalıyor, yakan top gibi elden ele zıplıyor…

        YILLARDIR TEKNE TATİLİM YOK

        Bunun en iyi örneği yaz aylarında tekne tatili yapıp komployu hazırladığı iddiasında bulunulan Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan…

        Tuncay Özkan’ı dün sabah arayıp hakkındaki iddiayı sorduğumda sakin bir şekilde aynen şunları söyledi:

        “Cezaevine girmeden önce tekne tatilinden başka tatil düşünmezdim. Ama cezaevinden çıktığımdan bu yana hiç tekne tatili yapmadım, hep kara tatili yaptım. Adı sıralanan arkadaşlarımla da tatile gitmedim, Çeşme’de de hiç tatilim olmadı. Gazetecileri dolaşıp komplo haberini yayan kişiyi de hiç tanımam, hayatımda muhatap olmadım…”

        Peki, durum böyle ise adının neden bu işe karıştırıldığını sordum.

        “Cumhurbaşkanlığı seçim döneminde yaşanan yanlış tutumlara karşı duruşum ve sonrasındaki gelişmeler; kişisel ihtiraslar…” demekle yetindi, gerisini getirmedi.

        Şurası açık ki, CHP’de kurultay mücadelesi erken başladı.

        Bunun devamı nasıl gelişir bilinmez, ama sancılı geçeceği bugünden belli.

        Diğer Yazılar