Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ordu’da bıçaklanarak öldürülen 20 yaşındaki bale öğrencisi Ceren Özdemir’in katil zanlısını o noktaya getiren süreç için tek cümle söylenebilir…

        Bileşke cinayet...

        Sapkın ruhlu bir kişinin tekrar cinayet işleyebilmesi için neredeyse tüm koşullar farkına varmadan oluşturulmuş.

        Herkes için yapılan birçok iyileştirme, bir kişi için kolaylaştırıcı cinayet şekline dönüşmüş.

        Katil Özgür Arduç önce bir çocuğu öldürmekten 2005’te cezaevine girmiş, 2016’daki ceza iyileştirmeleri ile yarı açık cezaevine çıkarılmış, oradan firar etmiş.

        Tam 12 ayrı suç işlemiş, bir yıl sonra hırsızlık yaparken yakalanıp tekrar cezaevine konulmuş.

        Bu kez 2017 iyileştirmesinden yararlanıp bir daha yarı açık cezaevine çıkarılmış; 1 Aralık tarihinde de kaçıp Ordu’ya gelmiş.

        Elini kolunu sallayıp dolaştığı caddede karşılaştığı Ceren Özdemir’i evinin girişinde öldürmekten çekinmemiş.

        TAKDİRİ İNDİRİM

        İfade tutanağını okuyan herkes nasıl bir sapkın ruh halinde olduğunu anında fark eder…

        Peki, böyle bir ruh halinde olan kişi ceza indirimlerinden nasıl yararlanır?

        Konunun taraflarıyla dünkü sohbetimden de anladım ki sorunun temelinde ceza infaz sisteminin uygulamasından kaynaklanan nedenler var.

        Başında da hukukun en temel kuralı “sorgunun” sağlıklı şekilde işletilmemesi geliyor.

        Son çıkan KHK’larla sağlanan ceza indirimleri bir kenara bırakılsa, Türk Ceza Kanunu’na (TCK) göre hakimin de ceza takdir indirimi yetkisi bulunuyor.

        TCK’nın 62’nci maddesinde “Takdiri İndirim” başlığı ile yer bulan indirim, cezanın altıda biri oranında uygulanabiliyor.

        Yani fail 6 yıl ceza almışsa, bir yıllık indirimden yararlanabiliyor.

        SORGUYA YANITTAN KURTULMAK

        Ancak yasa, bunun hangi hallerde uygulanacağını da ikinci fıkrasında sıralıyor.

        Buna göre, “Takdiri İndirim”den yararlanabilmesi için, “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” gibi hususların oluşması gerekiyor.

        Kamuoyuna da “kravat takma” indirimi olarak yansıyan, mahkemedeki iyi hali, bir işinin ve geçindirmekle yükümlü ailesinin bulunması gibi hususlar, bir suçu istemeden işleyen kişinin lehine olabilecek ceza düzenlemelerine fırsat tanıyor.

        “NEDEN YARARLANMADIN?” SORGUSU

        TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Hakkı Köylü ile dün sohbet ederken sorunun tam bu noktada başladığını belirtti.

        Aktardığına göre, hakimler ceza indirimi yapmayınca, fail veya savunma avukatları istisnasız İstinaf Mahkemesi veya Yargıtay’a başvurup “takdiri indirim” hakkından yararlandırılmadıklarını belirtiyorlarmış.

        İstinaf ve Yargıtay da bunu eksik yargılama olarak değerlendirmeden önce istisnasız tüm hakimlere dönüp, “Neden yararlandırmadın?” sorusunu yöneltiyormuş.

        Hakimler de bu sorgulamaya gerekçeli mütalaa yazmak yerine, baştan indirimi yapmayı daha pratik yol olarak uygular olmuş.

        Yıllardır savcılık yaptığı için ceza hukuku uygulamalarına da hakim olan Başkan Hakkı Köylü, sorunun uygulamadan kaynaklandığını belirtti.

        “Yeniden ceza düzenlemesine gerek görmüyorum, uygulama düzenlemesine ihtiyaç var” dedi.

        SUÇLUSU VAR, SORUMLUSU YOK

        Ancak sorun tek başına yargıdaki uygulamalara düzen getirmekle de bitmiyor.

        Yarı açık cezaevlerinin elini kolunu sallayarak insanların diledikleri gibi hareket ettiği yerler olmaktan da çıkarılması, en azından sınıflanması gerektiğini de bu olay göstermeye yetiyor.

        Cinayetin başından sonuna gelişmesine bakıldığında ise tek şey söylenebilir; bileşke cinayet…

        Suçlusu var, ama sorumlusu yok…

        *

        ‘Hoca’nın partisi

        Ahmet Davutoğlu’nun en geç iki hafta içinde kuracağı partinin çalışma modeli de yapılanması da mevcutlardan ayrışmış.

        Partileşme sürecinin içinde bulunanlardan aldığım bilgilerden bazılarını dün aktarmıştım; yenilerini sıralamak gerekirse...

        Partinin ismi konusunda üç farklı görüş öne sürülmüş.

        Ağırlıklı olarak üzerinde durulan “Bizim Parti” olmuş, ancak onun da kesin olduğunu söylemek olası değil.

        Çünkü daha dün yeni bir logo ve isim sunumu daha yapılmış.

        Ambleminin çınar ağacından alınması konusunda ortak görüşe varılmış.

        Çınar ağacı amblemini HDP kullandığı için çınar yaprağına dönülmüş, ancak partinin adı ve ambleminin aynı algıyı oluşturması gerektiği savından yola çıkarak henüz bir karara varılmamış.

        Dolayısıyla gelecek hafta salı veya çarşamba gününe kadar birçok isim çıkabilir; bunlardan hangisinin olacağı konusunda bugüne kadar yaratılan isim ve amblemlerin 130 kurucunun oyuna sunularak karar alması gerekiyor.

        Parti hazırlığı içindeki etkili isimlerden biri, “Kim ne derse yanılır; çünkü önerilerin içinde. Mesela ‘Bizim Parti’ önerisi ilk aşamada en az oy alan oldu. O nedenle amblem ve isim konusu net değil” dedi.

        Bu tutumun alınmasının bir başka nedeni de amblem ve isim konusunda bazılarının İçişleri Bakanlığı’na başvuruda bulunup ön kesme ihtimalini engellemek.

        Bunun için de isim ve amblem konusunda son an bekleniyor.

        HER İLDEN EN AZ BİR KURUCU

        Kuruculara yönelik de bazı yeni detaylar var; örneğin 130 kişilik kurucular kurulu oluşturulurken ilginç metoda başvurulmuş.

        Önce her ilden bir kişi alınmış, ardından nüfusu 1.5 milyonu geçen kentlerden birer kişi daha eklenmiş, 3 milyonu aşandan da 3 kişi alınmış, her bir milyon nüfusa bir kişi daha eklenmiş.

        Böylece İzmir 4, Ankara 5, İstanbul ise 8 kurucuya ulaşmış.

        Siyasi partiler yasasında merkez karar, yönetim ve icra organları olarak isimlendirilen, partinin yönetim yapılanması da mevcutlardan farklılaştırılmış.

        Genelde sol partilerde parti meclisi (PM), sağ partilerde ise merkez karar ve yönetim organı olarak isimlendirilen, yönetim erklerinin isimleri değişmiş.

        Buna göre yeni kurulacak partide yönetim organının ismi Genel Merkez Yönetim Kurulu (GMYK), kongreden seçilip gelmiş üst yönetimin adı da Genel Merkez Karar ve Yönetim Kurulu halini alacak.

        Sağ partilerde Başkanlık Divanı olarak isimlendirilen, yönetim işlerine bakan GMYK’nın 16 kişiden oluşmasına karar verilmiş, ancak yapılanması farklılaştırılmış.

        Başka partilerde gençlik ve kadın kolları olarak yer alan yapılar, kurulacak partide genel başkan yardımcıları şekline dönüştürülmüş.

        Kadından sorumlu genel başkan yardımcılığına tüzük gereği bir kadının getirilmesi kararlaştırılırken, gençlikten sorumlu genel başkan yardımcısının da 20-30 yaş arasındaki bir genç olması şarta bağlanmış.

        Kurucuların 25’i kadın, 25’i ise 30 yaş altındaki gençlerden oluşması koşulu da tüzüğe girmiş.

        HER KESİMDEN BİR İSİM

        Her ilden en az bir ismin bulunduğu kurucular arasında da ilginç kimlikler de var.

        İki büyükelçi, Avusturya Büyükelçisi iken geçen hafta istifasını veren, Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşarı Ümit Yardım ve eski YÖK Başkanı, Büyükelçi Yusuf Ziya Özcan’ın isimleri biliniyordu.

        HDP’li eski Bakan Müslüm Doğan ile Mehmet Ali Arslan, Hasan Polatkan’ın yeğeni Hasan Serdar Bilir, ve gazeteci-yazarlar Etyen Mahçupyan, Hakan Albayrak ile radyo programcısı Ufuk Karcı’nın isimleri kamuoyuna yansımıştı.

        Eski CHP milletvekili İhsan Özkes, Alevi kökenden Doğan Demir, ve Dinçer Türkmen ile eski Borsa İstanbul Başkanı, Merkez Bankası Başkan Yardımcısı ve eski İzmir Milletvekili İbrahim Turhan da kurucular arasında sayıldı.

        Bununla birlikte 28 yaşındaki bir genç olan Ülkü Nur Doğan ile yine İngiltere Coventry Üniversitesi’nde deprem ve afet alanında çalışan akademisyen Doç. Dr. Berna Burçak Başbuğ Erkan’ın da kurucular listesinde olduğu bildirildi.

        OLÇOK TEPKİSİ ÜZDÜ

        AK Parti’nin yıllarca kampanyalarını yürüten, 15 Temmuz’da köprüde oğlu ile şehit edilen merhum Erol Olçok’un eşi Nihal Olçok parti kuruluşunda yer almıştı.

        Bu gelişmeler yaşanırken, Olçok ailesinden dün, “Nihal Süleymanoğlu'nun kamuoyuyla paylaştığı kimi sözlü ve yazılı beyanları” diye başlayan bir açıklama geldi.

        Açıklamada “Erol Olçok ile geçmişte boşandıklarından dolayı soy ismini kullanmasına rıza göstermedikleri” belirtildi.

        Bugüne kadar Nihal Olçok’un yaptığı açıklamalara karşı herhangi bir tepki gösterilmezken, parti kurucuları arasında yer aldığının ortaya çıkması sonrası gelen açıklama Davutoğlu ve çevresinde üzüntüye yol açmış.

        HEDEF HAFTAYA CUMA

        Kurucular arasında Davutoğlu’nun danışman kadrosunda yer alan Hatem Ete, eski Dışişleri Komisyonu Başkan Yardımcısı, Bursa Milletvekili Cemalettin Kani Torun, eski AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ ile eski vekiller Ayhan Sefer Üstün, Mustafa Bilici de yer alıyor.

        Ayrıca albay ve general rütbesinde iken emekliye ayrılmış bazı isimlerin de kurucu olacağı bildirildi.

        Kuruluş tarihi olarak planlanan gün bir hafta sonrası, 14 Aralık Cuma; ancak yetişmesinde bir sorun olursa da 16 Ocak Pazartesi günü kuruluş dilekçesinin İçişleri Bakanlığı’na verilmesi planlanıyor.

        Bu amaçla gelecek hafta kurucu listesinde yer alan isimlerin hepsinin Ankara’da bulunması istenmiş.

        Diğer Yazılar