Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AK Parti’den ayrılan iki isimden birinin parti kurma süreci dün itibarıyla tamamlandı.

        Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, 150 kadar kurucu ile “Gelecek Partisi”ni dün itibarıyla kurdu; bugün de kurucularını tanıtacak.

        Eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ise muhtemelen gelecek ay içinde parti kuruluşunu tamamlayacak.

        Şimdi soru şu, aynı sosyolojik tabanın içinden çıkıp gelen Davutoğlu ve Babacan’ın birbirinden farkı ne olacak?

        Yoksa geçmişte ANAP-DYP arasında görüldüğü gibi aynı tabandan beslenecek üç benzerin mücadelesine mi tanıklık edilecek?

        Kuruluşunu önce tamamlayan Davutoğlu ekibi ile dünkü sohbetimde aktardıklarından özet yaparsam…

        ‘GELECEK PARTİSİ’NİN HEDEFİ

        Hedeflerini, AK Parti’nin ilk kuruluş döneminde var olup, 2016 sonrası kaybolduğunu ileri sürdükleri hedefler üzerine oturtacaklarını belirttiler.

        “Özgürlükçü, kapsayıcı, katılımcı ve hukuk teminatına dayalı devlet yönetimi” diye de çerçevesini çizdiler.

        Siyasi duruşunu da “AK Parti’nin sosyolojik tabanına sırtını dayamış, bütün kesimlere yelpazesi ve kapısı açık parti olacağız” sözleriyle dile getirdiler.

        MİLLETVEKİLİ ALMADIK, ÇÜNKÜ…

        Bu ilkelere karşın AK Parti’den mevcut herhangi bir milletvekilinin kurucular arasında bulunmamasının gerekçesini de şöyle açıkladılar:

        “Diyelim ki 3 veya 5 milletvekili gelmiş olsaydı, ‘Koparabildikleri bakın 3-5’i geçmedi’ olacaktı. Veya 20’den çok sayıda alsaydık bu kez de ‘Gördünüz mü partiyi parçalama hedefindeler’ denilecekti. O nedenle arkadaşlarımızla gönül bağımız devam ediyor. Ama kurucular arasında olmamalarının daha yararlı olacağını düşündük.”

        HER İLDEN BİR KURUCU

        Kurucular belirlenirken, daha önce de bu sütunda belirttiğim gibi önce her ilden bir kişi alınmış, sonra nüfusu bir milyonu geçen metropoller için her 500 bin artı nüfusa bir kişi daha eklenmiş.

        Partinin kuruluşuna ilişkin de bazı yenilikler var; mevcut partiler “kol” olarak yer alan kadın ve gençlikle ilgili birimler, Davutoğlu’nun partisinde yönetim erki haline gelmiş ve merkez yönetim kurulunun bir unsuru olmuş.

        SİYASETİN ÜÇ ASI

        Görünen o ki Davutoğlu da muhafazakarlığın tarifinin dahi yeniden yapılmasına yol açan yeni sosyolojiye oynuyor…

        Sözünü ettiğim, eğitimli, beyaz yakalı diye tanımladığımız diğerini çabuk etkileyebilen, bir işi olan ve dünya meselelerini de çoklu medya organları aracılığıyla bağımsız bir şekilde irdeleyip yorumlayan yeni seçmen yapısı…

        Bunlar da tek başına bir şey ifade etmiyor; onların içinden de kadın, genç ve çevreye duyarlı olanlar öne çıkıyor.

        Bugün Finlandiya’dan, Avustralya’ya kadar uzanan siyaset arenasında genç kadınlar ve genç erkekler etkili bir şekilde geliyor.

        Şili’den başlayan ve tüm dünyayı etkileyen son dönemdeki evrensel gösterinin merkezinde de unutulmamalı ki kadın hareketi var.

        Bütün bunlardan dolayı, dün bir arkadaşımın da “siyasetin yeni enerji merkezi” diye isimlendirdiği şu üçlemesindeki sıralama sanırım en doğru olanı:

        1- Kadınlar, 2- Yeni Z kaşağı; yani bilgisayar ve yapay zeka ile daha çok içli dışlı olmuş yeni nesil, 3- Çevre…

        Gelecekte siyasetin bu üçüne hitap eden partiler üzerinde yükseleceği açık.

        Özellikle, her bunalım ve kaygı döneminden çıkışta rastlandığı gibi, özgürlükçü ve çoğulcu siyasetin yeniden yükseldiği döneme tanıklık edilecek.

        Bunun kaçarı yok, çünkü toplumlar “ya başıma bir iş gelirse” yaklaşımına dayalı kaygı dönemini bir an önce kapatmaktan yana…

        Bunda da kadınlar her çıkışta olduğu gibi yine hareketin dinamik gücü oldular.

        Bu kesimleri yok farz eden partilerin ise gelecekte var olma şansı düşük.

        Bundan dolayı yeni iki partinin önceliklerinin kadın ve gençlik üzerine kurulu olması normal…

        OYUN YENİDEN KURULUR

        Gelelim siyasette yaratacakları efekte…

        Aslında iki partinin devreye girmesi, siyasette iktidarı ve muhalefetiyle her kesimde oyunun yeniden kurulmasını zorunlu kılacak.

        Çünkü düne kadar muhalefet hareketini temsil eden Millet İttifakı CHP, İYİ Parti, SP dışardan desteğiyle HDP’den kurulu dörtlü bileşene dayalıydı.

        Sahneye şimdi iki oyuncu daha katılacak ve sayıyı altıya çıkaracak; ayrıca bu yeni gelenler de dörtlünün geçmişte pay koparmak için yoğun emek gösterdiği ötekinin sosyolojik tabanından bir parça kopararak gelmiş olacak.

        Bu da oyunun yeniden kurulmasını, kartların bu kez 6’lıya göre dağıtılmasını zorunlu hale getirecek.

        AYNI HAVUZ MU?

        Daha ilerisi getirdikleriyle birlikte içine girdikleri muhalefet sahasından da seçmen devşirecek…

        Bu da sadece AK Parti veya MHP değil, muhalefet partileri için de seçmen kaybı anlamına geliyor.

        Oranı ne olur bugünden kestirmek zor, ama bir puanın önemli olduğu yeni sistemde oranın büyüklüğü ve küçüklüğünün bir önemi yok.

        Belki parlamenter sisteme yeniden dönüşü hedefleyen havuzda buluşacağı için muhalefet partileri son tahlilde kendileri açısından da fayda getireceğini düşünebilir…

        Ama ona da alternatif yepyeni başka bir havuz oluşmazsa…

        Diğer Yazılar