Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Koronavirüs ile mücadele için dünyada çok bilim insanı yoğun bir çaba içinde…

        Aşı, ilaç geliştirmek için ellerinden gelen çabayı gösteriyor, hatta bazıları bunun için zaman dilimi dahi veriyor.

        Şunu baştan belirteyim ki dünyanın sayılı laboratuvarları arasında bulunan Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi de bunların arasında.

        Virüsler ile uğraşan bilim dalı olan Viroloji Bilim Dalı vakanın başladığı andan itibaren bu konuya yoğunlaşmıştı.

        Bilim insanındaki alçak gönüllü davranışı sergileseler de onlar da önemli bir adımı dünya ile birlikte attı ve Covid-19’u izole etmeyi başardı.

        Bu bilgiyi dün sabah önce Veteriner Hekimler Birliği Başkanı Ali Eroğlu’nun paylaşımında gördüm.

        Başkan Eroğlu gönderisinde, Veteriner Hekimler Birliği Merkez Komitesi olarak A.Ü. Veteriner Fakültesi Viroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aykut Özkul ve arkadaşlarının koronavirüsü için aşı ve ilaç üretiminin ilk adımındaki başarısına işaret edip, tebriklerini iletiyordu.

        LABORATUVARDA YAŞATTI

        Bunun üzerine Prof. Dr. Özkul’u arayıp çalışmaları hakkında bilgi aldım.

        Baştan söyleyeyim Prof. Dr. Özkul o denli alçak gönüllü ki, “Bizim yaptığımız koronavirüsün izolasyonunu viroloji alanında çalışan arkadaşımızın çoğu başarabilirdi” diye söze girdi.

        Attıkları adımın daha ilk basamak olduğunu da belirtti, “Aşı ve ilaç çalışması için izolasyon önemlidir” hatırlatmasında bulundu.

        Son dönem bilim insanlarının sürekli birbirleri ile açıkoturumlara katılmaları nedeniyle hekim diliyle konuştuklarını anımsatıp, virüsün izolasyonunun sağlamanın ne anlama geldiğini sordum anlayacağım gibi anlattı:

        “Temel hedef aşı ve tedavi sürecinde yapılacak olanlar. Burada yaptığımız ise hasta insan bedeninde var olan virüsü alıp, laboratuvarda yaşatmaya başlamamız. Bir insan bünyesinden çıkarıp, laboratuvarda da üreyip yaşayabilecek hale getirmemiz. Sağlık ekibine katkı için üzerinde ilaç ve aşı denemesi yapılacak hale getirmemiz.”

        HERKESE VERMEYE HAZIRIZ

        Yaptıklarının öyle çok büyük bir buluş olmadığını dünyada bazı laboratuvarların da bu konuda aynı başarıyı gösterdiklerini, kendilerinin de bunlardan biri olduklarını birkaç kez yineleme ihtiyacı duydu.

        Şu cümlesi ise çok daha etkileyiciydi:

        “Bu bir ulusal kaynak olarak kullanabileceğimiz bir virüs elimizde mevcut, ilaç ve aşı çalışması yapan kim varsa onlara da veririz. Çünkü bizim çabamız tamam ama biz de TUBİTAK’ın desteği ile Fakültemizde ürettik; ulusal kaynak haline getirdik. Tüm bilim insanlarına, ilaç ve aşı çalışanlara sunmaya hazırız.”

        DİDEM’İN KULAĞI ÇINLASIN

        Konuşması etkileyiciydi, dinledikçe içimden, “Didem’in kulağı çınlasın” deme gereği duydum.

        Hani ekranda kendini pazarlamak için en fazla konuşup, hâlâ da konuşacağım diye tutturan bizim Didem Arslan Yılmaz’ı çileden çıkarana örnek olacak bilim insanı çelebiliğinden söz ediyorum.

        İyi ki varlar, iyi ki de çabalarını yılmadan sürdürüyorlar…

        Bize düşen yaptıkları buluşlardan dolayı onların üzerlerinde stres oluşturacak davranışlardan kaçınmamız, destek olmamız.

        İnanın dezenfektan, maske için yapılan harcamadan çok daha elzem; çünkü dünyayı saran belayı onlar durduracak.

        Bunu başaracaklarına da inanıyorum çünkü dün aynı alçak gönüllülük içinde AIDS’in virüsü HİV’e karşı ilaçta başarıya imza attılar, adları hiç duyulmadı, geride kalmayı tercih ettiler.

        Çok değil, eli kulağında, 6 aya kalmaz yeni bir başarıya daha imza atacaklar; Türkiye’yi kırıp geçiren kene belası Kırım-Kongo’ya karşı ilacı piyasaya sürecekler…

        İnanıyorum ki yarın da koronavirüsü alt edecek aşıyı geliştirecekler.

        Bugüne kadar yaptıkları da yapacaklarının ispatıdır…

        *

        Ekmekten pahalı hale geldi, eczacıları çileden çıkardı…

        Sözünü ettiğim maske…

        Hani yakın zamana kadar tanesi 50 kuruşa satılan, bugün ise en basiti 4 liradan aşağı bulunamayan, gelişmiş modelleri ise 30, gelişmiş N95 modeli ise 80-100 lira arasında satılan maske…

        Koronavirüse karşı kullanmak için eve bazı malzemeler almak için Eczacı arkadaşım Aybüke’yi daha görür görmez isyanı ile karşılaştım.

        “Bıktırdılar bizi…” diye söze girdi…

        Önce şunu belirtmeliyim ki Aybüke öyle bakkal mantığı olmayan, kendini iyi yetiştirmiş bir Eczacı; ilaç bilimi üzerindeki bilgisi de o denli yüksek bir genç kızımız.

        AYBÜKE’NİN İSYANI

        İsyanını şu cümlelerle özetledi:

        “Bir maske bir ekmekten pahalı hale getirdiler; bir ekmek 1,25 TL, bir maske 4,00 TL, 4,50 TL; neredeyse 4 ekmek bir maske edecek. Bu kadar da olmaz akşam atacaksın. Salgın bu vurgunu olur mu?”

        Aktardığına göre sorun üreticilerde değil aracılarda, onlar fiyat yükseltiyor.

        Sıkıntıları ise devletin bu aracıların üzerine gideceğine, sürekli eczanelere gelip fiyat ve fatura denetimiyle maskeyi bir süre sonra satmayacak hale getirecek olmaları.

        Yani vicdansızlar ile uğraşacağına, vicdanlı olanları bıktırır duruma sokmaları.

        Dilerim o aracıları bu kez devlet ortadan kaldırır ve gelecek günlerde çok daha fazla ihtiyaç duyulacak maskelerin fabrikadan eczanelere aracısız hak ettiği fiyattan ulaşmasını sağlar…

        *

        Son söz liderlere bırakıldı

        İnfaz Kanunu üzerindeki düzenlemeler 18 saatlik çalışmanın ardından Komisyon’dan geçti.

        Muhtemelen Salı günü de Genel Kurul’da görüşülmeye başlanacak.

        AK Parti’nin CHP ile yaptığı görüşmelerde kapsama alınması konusundaki prensibe yakınlaşmasına karşın bazı maddeler son anda pakete giremedi.

        AK Parti ile müzakereleri yürüten heyette yer alan CHP milletvekili Zeynel Emre’ye bunun nedeni sordum, “Prensipte aynı bakıyoruz, ama yapamadık” dedi.

        Bunun birçok nedeninin bulunduğunu belirtti.

        Konuyu Genel Kurul görüşmeleri sırasında çözüme kavuşturması için liderlere bıraktıklarını da sözlerine ekledi.

        Zeynel Emre, “Sanırım bir liderler buluşması veya turu olabilir. Konu orada çözüme kavuşturulacak. Terör örgütü suçlarına ilişkin bir maddelik düzenleme yeterli. Yoksa şu an yapılan düşünce suçunu, propagandayı kapsamaktan uzak” dedi.

        İKİSİ DE ÖRGÜTLÜ SUÇ

        Üzerinde durdukları, “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte yardımda bulunan, propagandasını yapan” kişilerin de infaz düzenlemesinde getirilen geniş haklardan yararlanması.

        Yani onların da infaz kurumunda geçirecekleri cezadan ½ oranında indirim yapılıp, 3 yıllık denetimli serbestlik hakkını bir defaya mahsus olmak edinmeleri.

        Aslında TCK’nın 220’inci maddesinde yerini bulan örgütlü suçlarda bu çerçevede iyileştirme yoluna gidildi.

        Ancak terör ile birlikte mafya suçları da “örgüt” kapsamına alındığı için paradoks oluştu.

        Bir bildiri okuyan kişinin yanında duran kapsama girmedi, ama çete kurup insanları gasp eden, yaralayan kapsama alındı, dışarı çıkmasının yolu açıldı.

        AYM UYARISI

        İnfaz hukuku üzerindeki çalışmaları ile tanınan, yakın süre önce de Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı görevinden emekli olan Mustafa Sağıroğlu ile dün sohbet ederken, bu pakette olduğu gibi geçmiş yıllarda çıkarılan infaz düzenlemelerinde de görüş bildirdiğini belirtti.

        Bugün yapılan üzerinde konuşmak yerine, geçmişte yapılan İnfaz Kanunu düzenlemesinde yaşanan bir durumun Anayasa Mahkemesinde nasıl sorunlu hale geldiğine ilişkin örnek vermeyi tercih etti:

        “Tehdit suçunu istisnalar arasında sayıp yararlandırmaz, gaspı, yaralamayı kapsama alıp yararlandırırsanız Anayasa Mahkemesi de bunu iptal eder, nitekim etti de. Daha ağırını yararlandırıp, daha hafif olan suçu belirli nedenlerle kapsam dışına bırakamazsınız. Hepsini kendi içinde ele almalı.”

        Sonuçta iki gün sonra Genel Kurul aşamasında düzenleme ele alınırken konu liderlere bırakılacak; üzerinde zaten prensipte var olan uzlaşının hangi şekilde hayata geçirileceği o aşamada görülecek.

        Özetle her şey liderlere bırakıldı…

        Diğer Yazılar