Bir kamu kurumunun benzeri kurulur mu?
Tıpkısının aynısından bir tane daha kurulsa ve "Yenilenebilir enerjiyi savunanlar yeni kurulanda örgütlensin" denilse, nasıl karşılanır?
Veya bir ildeki ticaret ve sanayi odasından bir tane daha kurulsa, ruhsat, ticaret sicili gibi işlemlerin bundan böyle iki farklı oda eliyle yürütüleceği söylense ne tepki verilir?
Bunları yazmamın nedeni baro başkanlarının iki gündür Ankara’da devam eden görüşmelerini tamamlayıp ayrılmaları sonrasında ortaya çıkan yeni durum…
Anımsanırsa, Bayburt’ta 30 avukat bulunmadığı için kurulamadığından 80 ilin, yani Türkiye’nin tamamında kurulu baroların başkanları ortak açıklamayla yeni düzenlemeye karşı çıktı.
Yetmedi, bir de Başkent’e geldiler, düşüncelerini yüz yüze aktardılar.
KAMU KURUMUDUR
İşin bu yönünde değilim, ilk girişte dile getirdiğim bakıştan devam edeceğim…
Şunu bilelim ki Barolar, Anayasa’da yürütmenin içinde, idarenin parçası olarak düzenlenmiş meslek kuruluşudur…
Hizmet yönünden yerinden yönetimdir; ama kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütüdür; özünde kamudur…
Ondan dolayıdır ki devlet de idari ve mali yönden denetler; ilgili bakanlık da üzerinde idari vesayet ve denetim yetkisini kullanır…
Aslında bakanlıkların ilişkili kuruluşlarıdır…
O nedenle kanuna dayalı finansmanı ve kamu gücünü kullanma yetkisine sahiptir.
Meslek sahiplerine yönelik tüm yetkiye de haizdir; bunun için sivil toplum örgütü değildir…
Anayasa’da vurgulandığı gibi, kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütüdür…
Bundan dolayı da kamu tüzel kişiliğine sahip olduğu bilinciyle davranılır; çünkü kamu kurumu vesayetine sahiptir.
HER İKİ BİN AVUKAT BİR TANE KURARARSA
Konuyu bu denli ayrıntılamamın nedeni son günlerde tartışması gittikçe artan çoklu baro sistemine ilişkin AK Parti’nin yürüttüğü çalışma.
Önceki günkü sohbetimiz sırasında çalışmayı yürüten AK Parti Grup Başkanvekili Cahit Özkan’a da aktardım, sorularımın ağırlıklı bölümünü de sıraladığım temele oturttum.
Özkan, avukatlık stajından, mesleki beklentilerin karşılanmamasına kadar birçok konuda baroların asli işlerini yapmayıp, siyaset başta olmak üzere başka işlere odaklandığını söyledi.
Bunun için yeni bir kanuni yapılanmaya ihtiyaçları olduğunu belirtti…
Bunun meseleyi ne denli çözeceği tartışılır, çünkü çoklu baro kurulması sorunu çözmek yerine, var olanı fazlalaştırırsa ne yapılacak?
ANAYASA 135 DURDUKÇA
Ayrıca Barolar Birliği’nin yanı sıra, Adalet Bakanlığı’nın çoklu baro sistemine sıcak olmadığı, son görüşmelerinde baro başkanlarının da tespiti…
Gerekçesi de açık, Anayasa’nın kamu kurumu niteliğinde tanımlayan 135’inci maddesi orada durduğu sürece çoklu baro kurulmasının olanaksız olduğu yönündeki kanaat...
Çünkü bir ilde birden fazla baro kurmak, mesleki kamu hukuku ile ilişkili alanlarda karmaşa yaratır, hukuk güvenliği ve hukuki öngörülebilirlik açısından sorun çıkarır.
Mahkeme salonlarında avukatların geldikleri barolara bakılarak kerteriz alınır; mübaşirinden, katibine kadar geniş kesimi problemli hale getirir…
KAMU GÜCÜ AÇISINDAN
Daha ilerisi, kamu kurumu niteliği sürdükçe örgütlenme tekelini ve üyelik zorunluluğunu kaldırmak, mesleki alanla ilgili kamu gücü kullanılmasında çift başlılığa yol açar.
Bir ilde kamu niteliğindeki kurumların çatışan taraflarına tanıklık edilir; mesleki kamu hukukunda kaosa neden olur.
Daha ilerisi kamu niteliğindeki kurumu ideolojilerin, Cemil Meriç’in deyimiyle "idraklere giydirilmiş deli gömleklerinin egemenliğine" terk ettirir.
Düşünsenize, anarşizmi savunan bir kamu kurumu olduğunu…
Kamu hukuku içinde ve kamu gücünü kullanan alanlarda böyle bir örgütlenmenin doğuracağı sonuç biz gazeteci milletinin üçüncü sayfa haber bolluğundan başka getiri sunmaz.
Böyle bir durumu kabullenmek isteyen beri gelsin…
Anayasa 135 orada durduğu sürece bu yönde atılacak her adım bir başka sonuç karşınıza çıkarır…
YA DİĞERLERİ
Diyelim ki barolarda haydi yaptınız, peki TOBB ne olacak veya Türk Tabipler Birliği…
Veya mahkemenin üç asli unsurundan biri olan savunma için getirdiğiniz düzenlemeyi, diğer ikisi için de yapabilir misiniz; çoklu HSK olsun diyebilir misiniz?
Buna karşı getirilen savunma büyük kentlerde, İstanbul gibi 47 bini aşkın üyesi bulunan vilayetlerde “il içi bölge barosu” mealinde bir düzenlemenin getirilmek istendiği yönünde.
Ama unutulmasın ki yaratacağınız her bir baro, il barosu statüsünde muhataplık görecek; sadece ülkede de değil, uluslararası arenada da bu kabul geçerli olacak.
Var sayılım çoklu baro oldu; bir ilde 10 bin avukat var ve Grup Başkanvekili Özkan’ın da altını çizdiği gibi her 2 bin avukat üyeye bir baro kurma hakkı verildi.
Bir baronun 8 bin, diğerinin de 2 bin avukatı var; veya bazı illerde öteki baro hiç kurulamadı…
Ne olur o zaman?
ÇARŞAF LİSTENİN AVANTAJI
Sıklıkla siyasi parti kurultayı-kongresi izleyen biz gazeteci milleti biliriz ki çarşaf liste delege için bulunmaz nimettir; çünkü delinmesi en kolay olandır.
İsimler alt alta sıralanır, bunu delmek için bir anahtar liste ile herkes aynı sıradakine yüklenir, dilediğiniz kişi yönetimde yerini alır.
O nedenledir genel merkezlerin en büyük baş belasının çarşaf liste olması…
Çünkü liderin listesi delinir, yönetime başka isimlerin girmesine imkan verilir.
Bir ara düşünülen nispi temsil ile seçimin yapılmasının getireceği kolaylıklar da olabilir; ama orada da örgütlü grupların oluşmasına ihtiyaç vardır.
Milletvekili seçimindeki partiler gibi gruplar olmalıdır ki alınan oylar onların isimlerine göre dağıtılsın.
Onun da yaratacağı etkiler de ayrı bir konu…
Eğer bir düzenleme yapılacaksa sadece baro seçimlerini düzenlemek veya çoklu baro yaratmakla sorun çözülmez.
Avukatlık Kanunu'nu da aynı duyarlılıkla ele alıp ortak çözüm üreterek sonuca varılır.
Gerisi sadece sorunu büyütür…