Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        RUSYA- Ukrayna arasındaki gerilim Türkiye’ye oldukça önemli ve bir o kadar da zor bir tercih bırakıyor.

        Nedeni de Türkiye’nin Polonya’dan yılbaşında devraldığı ve bir yıl devam ettireceği NATO görevi…

        Buna göre Türkiye, NATO’nun Mukabele Kuvveti’nin bir parçası olan “Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Gücü” (VJTF) görevi Trakya’da konuşlu 66’ncı Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı’na verildi.

        66. Tugay’daki 4 bin 200 askerin yanı sıra Arnavutluk, Macaristan, İtalya, Letonya, Karadağ, Polonya, Romanya, Slovakya, İspanya, İngiltere ve ABD’den askeri birimler de katılacak ve toplam sayı 6 bin 400 askeri personele çıkacak.

        KOMUTA TÜRKİYE’DE

        Bu gücün komutası bir yıl boyunca Türkiye’de olacak.

        Gücün kurulmasının amacı da önemli…

        Öncelikli olarak Rusya’nın Ukrayna ve Gürcistan’ı istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerinin engellenmesi hedeflendi.

        Rusya’nın Kafkaslar ve Balkanlar üzerinde baskısının daha da yoğunlaşması üzerine, NATO’nun 2014 Galler Zirvesi’nde Rusya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan gelebilecek risklere ve tehditlere karşı kabiliyetinin geliştirilmesi amacıyla mukabele amaçlı görev gücü VJTF’nin oluşturulmasına karar verildi.

        Bu kapsamda Türkiye’de 66. Tugay’ın yapısını güçlendirdi, özellikle lojistik ve mühimmat gereksinmelerinin planlanmasına büyük yatırım yaparken, anti tank füze sistemleri ve zırhlı araçlarını da modern hale getirdi.

        REKLAM

        Bu kuvvete 2019’da Almanya, 2020’de de Polonya öncülük etti.

        NATO 5. MADDE GEÇERLİ Mİ?

        Şimdi asıl soruya gelelim…

        Bir süredir Rusya, Ukrayna üzerindeki baskısını arttırdı ve Moskova’dan gelen açıklamalar gerekirse bazı bölgelere girilebileceği yönünde.

        Kırım’ın ardından gelen böyle bir adım karşısında NATO ne yapacak?

        Yine diplomatik söylemlerle ve masa başı eylemlerde mi kalacak, yoksa müttefik kapsamında olmamakla birlikte “NATO Ortağı” statüsünde bulunan Ukrayna’yı korumak için güç kaydırma mı yapacak?

        Burada dikkat edilmesi gereken noktanın altını bir daha çizeyim, Ukrayna NATO’nun ortağı olmakla birlikte müttefiki değil…

        Yani NATO Anlaşması’nın ünlü 5. Maddesi, “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” kıstası içine girmiyor.

        Ancak NATO her adımda Ukrayna ve Gürcistan’ın toprak bütünlüğünün korunmasına atıf yaptı, egemenlik ve bağımsızlığına gelebilecek olumsuzluk karşısındaki duruşunu net koydu.

        Bununla da kalınmadı, AGİT bünyesinde 2014’te kurulan Minsk Grubu hem de Almanya ve Fransa’nın Rusya ile içinde bulunduğu Normandiya Formatı da bu tür faaliyetlerin önüne geçmek için oluşturuldu.

        Viyana Belgesi’ne göre de 9 bin asker hareketini AGİT’e bildirmek, 13 binden fazla ise de gözlemci davet etmesi gerekiyor.

        Ancak Moskova, bırakın bunlara uymayı, Gözlem Misyonu’nun Ukrayna sınırında bir gün içinde tespit ettiği 496 ihlali duymazdan geldi.

        AB’NİN KARARLI DURUŞU

        Bunun üzerine Münih Güvenlik Konferansı’nda hem Almanya Şansölyesi Merkel, hem Fransa Cumhurbaşkanı Macron, hem de ABD Başkanı Biden, “Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne yapılacak müdahaleye sessiz kalmayacaklarını” bildirdi.

        REKLAM

        Hatta bu kararlılıklarını yakın zamanda bir daha kayda geçirdi.

        Türkiye de Orta Doğu veya diğer bölgelerde NATO ve üyeleri ile askeri alanda çoğu kez sorunlar yaşasa da Kafkaslar ve Karadeniz’de en küçük farklılık göstermedi.

        Birlikte hareket etti, Kırım konusundaki duyarlılığını da her adımda dile getirdi.

        TIRMANIRSA NE OLUR?

        Gelelim şimdi asıl soruya…

        Ukrayna süreci bu şekilde tırmanır ise ne olur?

        Çünkü daha geçen hafta Rus uçaklarının ani hareketliliğini, NATO üyesi ülkelerin yanında Türkiye’den kalkan Hava Kuvvetleri’ne ait jetlerin önleme faaliyetine tanıklık edildi.

        Bunun bir adım ötesine geçilmesi halinde NATO nasıl bir adım atar?

        Hele ki Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Gücü komutası da kendisinde olduğu bir dönemde böyle bir durum karşısında Ankara ne yapar?

        Bunun için önce bir karar alınıp ona göre güç kaydırması mı yapılır?

        Yoksa NATO'nun Brüksel'deki Mukabele Gücü Komutanı'nın emri vermesi yeterli mi?

        Soruyu yıllarca Türkiye’yi NATO’da başarı ile temsil eden emekli Büyükelçi Tacan İldem’e yönelttim.

        İki noktanın altını çizerek başladı.

        Öncelikle Ukrayna’nın NATO ortağı olmakla birlikte müttefiki olmadığını anımsattı...

        Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne dönük hassasiyetini NATO kayda geçirmekle birlikte bunun önlenmesi için bir güç kaydırmanın bulunmadığını, başka diplomatik mekanizmaların kurulduğunu belirtti.

        Kırım ilhakını tanımadığını ancak tepkisini sözel koyduğunu vurguladı.

        DESTEK VAR, GÜÇ KAYDIRMAK ZOR

        Moskova'nın daha önce katıldığı NATO Rusya Konseyi toplantılarına bir süredir gelmediğini de belirtip ekledi:

        REKLAM

        “NATO Ukrayna ve Gürcistan’ın deniz kuvvetlerini geliştirmesine katkı verdi. Liman ziyaretleri yaptı. İttifakın oradaki görünürlüğünü arttırdı. Savunma kapasitesine de katkı verdi. 2008’de Rusya müdahale ettiğinde de Gürcistan NATO’nun 5. maddesinden yararlanamadı. Ama NATO müttefiklerinin sözel güçlü açıklamaları var. Bunlar NATO bildirilerine de yansıdı. Ben bir güç kaydırma olacağına ihtimal vermiyorum…”

        Şimdi 12 Nisan günü Ukrayna Cumhurbaşkanı Türkiye’ye ziyarette bulunacak.

        Orada nasıl bir durum gelişir onu da bugünden kestirmek zor…

        Ancak Türkiye ile Rusya arasında bugüne kadar geçerli olan görünmez anlaşmayı da unutmayalım:

        “Anlaşmamak için anlaştılar…”

        Diğer Yazılar