Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İÇİŞLERİ Bakanı Süleyman Soylu’nun Habertürk TV’de katıldığı programa ilişkin çok şey söylendi, yazıldı.

        Daha çok yöneltilen sorular, Bakan Süleyman Soylu’nun bunlara yanıtları ve programın bütününe ilişkin değerlendirmeler yapıldı.

        Programa katılan arkadaşlarımız da kendi açılarından farklı platformlarda kendilerini savundu.

        BAŞKENT’TEKİ YANKISI

        Programın Başkent’te nasıl bir yankı yarattığı konusuna ise kimse girmedi...

        Ankara kökenli gazeteci olarak Başkent’ten durumun nasıl göründüğünü yazmak da doğal olarak bana kaldı...

        Kendi televizyon kanalım olup olmadığına bakmaksızın şunu baştan belirteyim, bu denli riskli bir yayını yapmak da yönetmek de soru sormak da yanıtını vermek de riskli idi...

        Öncelikle üzerinden bir hafta geçmiş olmasına karşın hala tartışılıyor olması ve yarattığı efekti gösteriyor ki Habertürk önemli bir işe imza attı.

        MODERATÖR VE GAZETECİLER

        Programın moderatörlüğüne ilişkin arkadaşım Kübra Par’a yönelik kritiklere gelince.

        Yayın orada duruyor...

        Bu denli riskli bir yayını kırıp dökmeden, kriz içinde yeni bir krize neden olmadan yönetti.

        Katılımcı gazetecilerin hepsi de sorusunu sordu...

        Bazıları diyor ki, “Ama cevabını alamadı...”

        REKLAM

        Burada önemli olan soruyu sormak mıdır, yoksa karşısındakini işkence yaparcasına kendi beklediği yanıtı alana kadar sıkıştırmak mıdır?

        SORULMASI GEREKEN NE KALDI?

        Ayrıca sorulması gereken ne kaldı?

        Bağımsızlığı ve tutumu kamuoyu tarafından tanınan, iktidara muhalefetiyle bilinen, firari Sedat Peker’in iddiaları üzerinde en çok yazan, ekranlarda dile getiren, iki gazeteci de oradaydı.

        Bakan Soylu’ya sorulması gereken ne varsa hepsini de bütün açıklığıyla sordular, sorulmadık tek soru bırakmadılar...

        Ayrıca Soylu da yöneltilen soruların hepsine yanıt verdi...

        TAM 7 KEZ SORDU

        Örneğin Peker’den 10 bin dolar alan siyasetçi konusu...

        En az 7 kez soruldu...

        Hatta bir ara bu soru arkadaşım İsmail Saymaz ile Soylu arasında pinpon maçına döndü...

        Bakan da buna yanıt vermeyeceğini, bu ismi savcılara bildireceğini söylemekle yetindi.

        Sevgili İsmail ne yapsaydı?

        DELİLLİ ÇIKABİLİRDİ

        Burada dikkat çeken, alınmasınlar, gazeteci arkadaşlarımın Peker iddialarıyla kalmalarıydı.

        Bunlara ilişkin kesin delil elde edip yanına gelmemişlerdi.

        Hatta o denli ki Bakan Soylu’nun dile getirdiği bir iddiayı da Peker söylemiş sanarak soru sordu.

        Unutmayalım ki bugün tartışması süren ve en çok üzerinde durulan iki konu da Bakan Soylu tarafından dile getirilen konular...

        Kendinden 26 yıl önce, hem de arasına mesafe koyduğunu açıktan dile getirdiği kişiler tarafından gerçekleştirildiği iddiası Soylu’yu ne kadar bağlar?..

        Ayrıca o kişilerle ilgili eleştiriyi de baştan söyledi, “Ben olsam yapmazdım...” dedi.

        DEDE VE BABA MİRASI

        Bir de deniliyor ki Bakan taktik uyguladı ve gazetecileri önceden etkisiz kimlik haline getirdi...

        REKLAM

        Siyasetin bütün ceremesini çekmiş dedesi Alaybey Soylu, babası Hasan Soylu’nun yanında yetişmiş, siyasete 12 yaşında aktif olarak girip, 17 yaşında sahada görev üstlenmiş, siyasetin her aşamasına ve her kademesine tanıklık etmiş bir siyasetçi ne yapmalıydı?

        Siyasi acemilik mi sergilemeliydi?

        KOYDUĞU ÇITA

        İyi bir yayındı...

        Ayrıca, bu yayın çok önemli başka sonuçlar doğurdu...

        Öncelikle Bakan Soylu çok önemli iki sürecin de önünü açtı, yeni bir çıta çekti..

        Ertuğrul Özkök’ün de bu yayına ilişkin yazısında vurguladığı gibi bu yayının izlenme rekoru gösterdi ki 28 Şubat döneminden bu yana uygulanan akreditasyon duvarını yıktı.

        Basın müşavirleri tarafından, “aman o konulara girmeyelim, Bakan rahatsız olabilir” uyarılarını dikkate alan kadro yerine, içinde muhalifinin de olduğu dengeli gazeteci kadrosunun karşısına çıkmasını toplumun da ne denli özlediğini sergiledi.

        Daha önemlisi AK Parti kadrolarına, kabine arkadaşlarına bundan böyle benzeri yayına çıkarken uymaları gereken önemli bir çıta koydu.

        Bundan böyle ister iktidar ister muhalefetten olsun, hiçbir siyasi muhalif görüşe sahip bir gazetecinin olmadığı yayına çıkmaya cesaret edemez...

        Hatta çıtayı o denli yukarı çekti ki bundan geri duran her siyasetçi ciddi eleştiri alır...

        Bütün parmaklar Soylu’yu işaret ederken, “onun kadar...” diye başlayan cümlelerle eleştiri oklarıyla karşılaşır.

        YAYININ KAZANDIRDIKLARI

        Bir daha belirteyim ki....

        Bu yayın ile öncelikle Ciner Medya; Habertürk yönetimi çok önemli bir riski üstlendi ve medyaya önemli bir kazanımda bulundu.

        Yöneten arkadaşım, sevgili Kübra Par, başarılıydı, yayının iyi bir şekilde karşılıklı saygı düzeninde tamamlanmasını sağladı; önemli bir işe imza attı.

        REKLAM

        Gazeteci arkadaşlarımız sorulması gereken ne varsa hepsini sordu; gerektiğinde ısrarlı oldu, başarılıydı...

        Bakan Soylu ise siyasetin çok uzun süredir unuttuğu bir gerçeği anımsattı.

        Muhalif sorular karşısında, hem de ağırına nasıl yanıt verilmesi gerektiğini gösterirken çıtayı önemli bir yere çekerek hem siyasete hem de medyaya önemli bir kazanım sağlanmasının kapısını açtı.

        Özetle demokrasi içinde her şeyin ne denli kazanım ve keyif dolu olduğunu hafızalarda bir daha canlandırdı...

        Hindistan mutantı turizmi vuruyor

        Hindistan mutantı turizmi vuruyor
        0:00 / 0:00

        KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın bir süredir Türkiye’ye turist gelmesi için çırpınıyor.

        Önce Rusya’ya, sonra Almanya’ya giderek Türkiye’ye en çok turist gönderen iki ülkeyi ikna etmek için çaba gösterdi.

        Peki bu yeterli mi?

        Hemen belirteyim, salgının boyutu belirli bir seviyenin altına inmeden bırakın iki ülkeyi, çok turist yollayan İngiltere başta olmak üzere diğerlerinin yollamasının imkanı yok.

        Hele ki daha büyük bir sorun da ortadan kalkmadan.

        O da Avrupa ülkelerini çok ciddi oranda korkutan, ama bizim o denli önem vermez göründüğümüz Hindistan mutantı...

        Almanya’da da dile getirilmiş.

        Türkiye, Hindistan’dan gelen turiste karantina bir yana PCR testi uygulamıyor.

        Hindistan’dan gelen turist de İstanbul’da uçak değiştirip, yani aktarma yaparak İngiltere veya AB ülkelerine gidebiliyor...

        İngiltere bunu tespit ettiği için uçuşları engellemiş.

        Rusya da aynı kaygıyı dile getirmiş.

        Almanya da bu durum ortadan kaldırılmadan birçok engeli ortadan kaldırmanın olanağının olmadığını söylemiş.

        Bunu bilim insanlarına da dile getirmiş.

        Beklentileri 100 binlik rakamların 50’nin altına inmesi veya vaka sayısının 5 bin altına düşmesi.

        Anlatıldığına göre kendileri de bazı tespitler ve örneklemeler yaparak Türkiye’deki vaka sayısını tespit etmeye başlamış.

        Dolayısıyla rakamla oynandığını sanmıyorum ama böyle bir yola gidilirse de fayda etmeyecek.

        Bırakın turist gelmesini Hindistan mutantının ülkede yaratacağı durumun ciddiyeti çok daha önemli.

        Umarım uçaktan kazanalım derken, turist bir yana toplumsal sağlıktan da olunmaz...

        Diğer Yazılar