Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        SURİYE sahasında 10 yıldır devam eden savaş, yeni bir ilişki modelinin gelişmesine de yol açtı.

        Suriye sahasındaki en belirgin örneği Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerde sergilendi.

        Sözünü ettiğim, önce ortak düşmana karşı ortak askeri operasyon, sonra bunun sağladığı getiri üzerinden kurulan siyasi ilişki…

        Bu sadece bu bölgeye özgü yeni bir diplomasi de değil, dünyanın birçok yerinde de denenip başarılı olduğu kanıtlanan bir yöntem.

        En son örneğini de Ukrayna- Rusya savaşı kapsamında ABD ile Rusya’nın istihbarat örgütlerinin Türkiye buluşmasında gördük. Hepsinde de temeli istihbarat teşkilatları tarafından kuruldu…

        REZERVLER KALKTI

        Mısır’ın hemen ertesinde Türkiye ile Şam arasında siyasi temas niyetinin sergilendiği gelişme de benzer bir temele dayalı.

        Rusya’nın teşviki ile Türkiye ile Şam arasında istihbarat başkanlarının görüşmesiyle başlayan süreç, bir süre önce Dışişleri bakanlarının temasıyla bir adım ötesine taşınmış, ancak çok ileri de gidememişti.

        İlerlememesinin gerisinde iç siyasetin rolü büyüktü…

        Ancak seçim yaklaştıkça Suriyeliler meselesinin sandıkta önemli bir kriter teşkil edeceğini gören hükümet, Şam ile ilişki konusundaki rezervlerini kaldırmaya başladı.

        Aynı adımlar Şam’dan da geldi…

        ŞAM’IN DA İŞİNE GELDİ…

        Suriye bölgesine bizzat giderek incelemelerde bulunan Prof. Dr. Serhat Erkmen’in bu sütunda şu tezine yer vermiştim:

        “Şam yönetimi istediği kadar ‘Türkiye’nin bu bölgelerden çıkmasını istiyoruz’ desin… Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölgeler yaratması, Şam’ın da işine geldi.”

        Çünkü Şam doyurmak zorunda olduğu, eli silahlı kendisine muhalif 5,5 milyon insandan kurtuldu; bunların Türkiye tarafından yaratılan bölgelerde kalması sağlandı.

        Şam bu zaman içinde birçok yerden kendine muhalif olan kesimleri de temizledi ve Rusya’nın yardımı ile Suriye’nin üçte ikisine hakim hale geldi.

        Bu süreçte en büyük sorunu ABD’nin desteğindeki PYD/PKK oldu.

        Prof. Dr. Erkmen’in de altını çizdiği gibi “Şam’ın PYD’nin üzerine gidecek gücü yok…”

        Ancak bir şekilde zapturapt altına da almak istiyor…

        Ankara’nın bölgedeki her operasyon baskısı PYD’yi ister istemez Şam’ın kontrolüne itiyor.

        Nitekim bunun bir örneğini de son iki gündür Habertürk’ten Veysi İpek’in dünkü yayınına da yansıdığı gibi Ayn El Arap’ta (Kobani) gördük.

        Tepenin yüzüne Suriye bayrağı çekilmekle kalınmayan PYD/PKK, hemen altındaki küçük tepenin üzerine de bir süre önce ABD’nin tüm kontrolünü bıraktığı Rus bayrağını çekti.

        ŞAM VE RUSYA BAYRAĞI

        Ancak Şam da biliyor ki tehdit ortadan kalktığında o bayrak da yok olacak, yeniden ABD’nin etkin hakimiyeti başlayacak.

        Bu arada Şam sadece PYD/PKK’dan değil, Tel Rifat’ta bir süredir canını sıkan, Zahara bölgesinde kendisine kafa tutan İran yanlısı milislerden de rahatsız.

        Burada bulunan güçlerin Irak sınırında da kendisi açısından sorun teşkil ettiğini her aşamada hissettiriyor.

        Bu bölgelerin kontrolü altına girmesi için üzerlerinde kalıcı bir tahakküm kurmanın yolunu arıyor.

        Bütün bu nedenlerden dolayı Suriye’nin yeniden ayağa kalkıp, istikrara kavuşmanın yolunun Ankara’dan geçtiğini görüyor.

        Demografi her iki başkenti zorunlu ittifaka mecbur bırakıyor.

        ORTAK OPERASYONUN YERİ

        Dolayısıyla yakın gelecekte Türkiye ile Şam’ın ortak harekatı ile Tel Rifat’ın kuzeyinde, Kilis’e havan mermisi düşmeyecek kadar uzakta operasyonuna tanıklık edersek şaşmayalım.

        Bu, Şam açısından Deyrizor-Rakka’nın kuzeyinde de daha güçlü hakimiyet kurmasını da beraberinde getirir.

        Ankara- Şam arasında ortak operasyon yakın geçmişte olmadı değil; dün de bu sütunda sözünü ettiğim Al Bab bölgesinde IŞİD’e karşı mücadelede iki güç karşılıklı anlayış içinde hareket etti ve bir noktaya gelip durdu.

        Hem de ilişkilerin en sert olduğu, herhangi bir temasın gerçekleşmediği dönemde bunlar yaşanırken…

        İstihbarat başkanlarının temasının yaşandığı, askeri iletişimin gittikçe arttığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Esad ile görüşmenin kapısını, “Esad ile görüşme olabilir. Siyasette küskünlük, dargınlık olmaz, eninde sonunda adımlarımızı atarız” dediği bugünlerde olmaması imkansız...

        Özetle Tel Rifat bölgesinde gerçekleşecek operasyonun getirdiği sonuç siyasi ilişkilerin de temelini oluşturur.

        Oradan alınacak başarı, iki liderin temasının tarihini de belirler…

        Depremin iki yeni öğretisi

        Depremin iki yeni öğretisi
        0:00 / 0:00

        TÜRKİYE deprem ile ilgili gerçeklerini iki yerde görme fırsatını yakaladı.

        Bunlardan biri Erzurum-Elazığ hattı…

        Diğeri de Düzce ve Gölcük...

        Türkiye bugüne kadar görmek istemediği deprem ile ilgili gerçeklerini bu iki bölgede gerçekleşen deprem sonrası fark edebildi ve hızla da açıklarını kapattı.

        Düzce’de dün sabaha karşı yaşadığımız 5.9 büyüklüğündeki deprem de yeni gerçekleri ortaya koydu.

        Bunlardan biri jeologların ve deprem uzmanlarının da dün kayda geçirdiği gibi Düzce’de bir başka fayın da kırılabileceğini göstermesiydi.

        İkincisi ise depremden sonra karşılaştığımız görüntülerde ortaya çıktı…

        Deprem uzmanları, kırılan fay hattının yeryüzüne yakın mesafede olması dolayısıyla geçmiş depremlerden çok daha ağır etki yarattığını belirtmelerine karşın, depreme uygun hale getirilmeleri dolayısıyla binalarda yıkılma olmadı.

        SABİTLENMEYENLER

        Yıkılan yerler ise binaların sadece süsleriydi.

        Bunu Adliye binasında da belediyenin dış kaplamalarında da eski çarşının içindeki bir binanın çöken yüzeyinde de görmek olasıydı.

        Yani süs olarak konulan ve bina yüzeyine sağlam sabitlenmeyen dış cephe kaplamaları da depremde bina yıkımı kadar etki yaratabiliyor; tıpkı belediyenin sabitlenmeyen dolapları gibi…

        Umarım bundan sonra bu konuda da adım atılır…

        Binaların depreme dayanıklı hale getirilmesinin ne denli önemli olduğunu İstanbul’da binasını depreme dayanıklı hale getirmeyenler de anlar…

        Diğer Yazılar