Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Pazar günü yayınlanan “Talihsiz heykel” yazımdan sonra Malatya’da yaşayan arkadaşım Hasan Özhan aradı, bir süre konuştuk.

        Hasan Abiyle yıllardır dostuz. Şahane bir solcudur. Malatya’ya her yolum düştüğünde beni misafir eder; çok güzel bir yer işletiyor; bütün yıl boyunca kaysı bahçesinin içinde düğün dernek mi istersin, toplantı kutlama mı, mekanı o işler için bulunmaz bir yerdir.

        Daha önce bana anlattığı; içinde bol bol “İnönü”, “kurtuluş savaşı kahramanı”, “emperyalizm”, “McDonalds” gibi kelimelerin geçtiği hikayesini anlatmanın tam zamanı dedim ona. İtiraz etmedi.

        Film gibi bir hikayedir. Bir senarist yazmış gibi...

        Komik mi desem, trajik mi, bilemedim.

        İşte otuz iki kısım tekmili birden Malatya’da geçen bir “İnönü heykeli-MacDonalds Meydan Muharebesi”nin çarpıcı hikayesi...

        *

        “Ebedi Şef”in ölümünden sonra başlayan “Milli Şef” dönemi, biraz da heykellerin rekabeti dönemidir. Bu dönemde her ilde Atatürk heykelinin yanına bir de İnönü heykelini dikme yarışı başlar.

        Bu ilerden birisi de Malatya’dır.

        Ne de olsa Malatya İnönü’nün memleketi, bu kente görkemli bir İnönü heykeli yakışmaz mı?

        1946 yılında Vali Ahmet Kınık, bir kampanya başlatır. Halkan yaklaşık 400 bin lira para toplanır.

        Savaş ve kıtlık yılları, insanlar neredeyse deri çarıklarını yiyor. Herkesin açlıktan nefesi kokuyor. O yoklukta toplanan bu para muazzam bir miktardır.

        Sipariş verilir, heykelin yapımı çabucak biter. Malatya’daki öğretmenler arasında kaidenin üzerine yazılacak yazı için bir yarışma düzenlenir, “Adın temiz, hatıran aziz kalacak” sözü seçilir.

        Heykelin açılışı yaklaşınca yöneticilerin içine bir kurt düşer. Belediyenin önündeki meydana İnönü’nün heykelini dikilecek amenna, ama şehirde Atatürk heykeli yok!

        Ahali ne der sonra?

        Aceleyle bir Atatürk heykeli, heykeltıraş Nejat Sirel ile Hakkı Atamulu’ya sipariş edilir.

        Toplanan para iki heykelin masraflarına bölüştürülecek.

        Kısa sürede heykel gelir Malatya’ya. Ancak onun için seçilen yer, o zamanki Malatya için biraz sapa bir yerdir, neyse önemli olan heykelin dikilmesidir.

        Tören için şehrin ileri gelenleri, mülkü erkan ve ahali toplanır. Vali bir konuşma yapar. Törenle kurdele kesilir ve heykelin üzerindeki örtü kaldırılır.

        O da ne?

        Atatürk’ün yanında çırılçıplak bir de genç yapmış sanatçılar. Gencin elinde bir bayrak, Atatürk elini gencin omzuna koymuş. Gencin bütün malvarlığı meydanda.

        Bazı kaynaklarda olay şu şekilde anlatılır.

        Valinin eşi aniden ortaya çıkan bu değişik manzara karşısında yüzünü kapatır. Döner eşine, “Bu ne?” diye sorar. Vali mahcup, “Valla ben de ilk defa görüyorum... heykeli,” der.

        Vali yardımcısı şaşkın, valinin kulağına eğilir:

        “Efendim buna bir don-pantolon giydirsek...”

        Vali çaresiz, ortaya çıkan şeyi görmeyen kalmamıştır.

        Sanatta bunun adı “nü”dür, ancak gel de bunu Malatyalılara anlat sen!

        *

        Kimsenin bir daha alenen bakamadığı “nü”yüorada bırakır

        İnönü’nün heykelinin açılışına giderler.

        Valiliğin karşısında, şehir meydanında görkemli bir törenle o da açılır.

        *

        Malatyalılar Atatürk Anıtı’na “Çift Heykel” adını koyar ama o günden itibaren heykelin önünden geçenler yüzünü çevirir. Hatta kadınların anadan üryan gence bakıp; “Uy anaaa. Bu da ne böyle?.. Ayıp ayıp... Edep yeri görünüyo... vışşşşanaaa... Giyecek don mu bulmamış?.. Vay başımıza gelenler,” dedikleri söylenir.

        Bu durum uzun sürmez. Gücü kuvveti yerinde biri Aragirli, biri Pötürgeli iki delikanlı bir gece ellerine keskin aletler alıp heykele musallat olur;gürbüz delikanlının takım taklavatını keskiyle mi, demir testereyle mi, artık nasıl bir aletle yaptılarsa kökünden keserler.

        Devlet faillerin peşine düşmez, onu güç bir beladan kurtarmış delikanlılar, bulursa onlarıödüllendirecek neredeyse.

        Hemen tez zamanda heykeltıraşa haber verilir, heykeltıraş da kesilen aletin yerini güzel bir asma yaprağıyla örter.

        Böylece Adam Baba kılığına bürünür delikanlı...

        Gerçi mabadı hala açıktadır ama buna da şükür; ahali rahat bir nefes alır!

        *

        Aradan yıllar geçer. Genç Cumhuriyetimiz serpilir, gelişir, “Milli Şef” dönemi biter, “Bayar-Menderes” dönemi de biter, üç askeri darba yaşanır, Malatyalı Turgut Özal iktidara gelir, memleketin önünü açar, yabancı sermaye yavaş yavaş ülkeye girer. Giren şirketlerden birisi de Mc Donalds’tır. (Ankara Kızılay’daki dükkanı bizzat o açmış, Semra Hanım’la birlikte afiyetle hamburger yemişti rahmetli.)

        O sırada, hayatı boyunca ticaret yaparak biriktirdiklerini bir yatırıma dönüştürmeyi düşünen girişimci Hasan Özhan, o tarihlerde Trabzon, Antep, Adana ve Antalya’da dükkan açmış olan Mc Donalds’ı Malatya’ya getirmeye karar verir.

        Şirkete başvurur, tam beş yıl boyunca Hasan’ı imtihana tabi tutarlar. Malatya’nın ekonomisinden tutun da, sosyal yapısına kadar her şeyini Hasan Özhan’a anlattırır gavur yıllarca.

        Nereye dükkan açtığını bilmek ister çünkü.

        Nihayet milenyumla birlikte kararını verir şirket, Hasan Abi’ye ”frençayzing” verilir.

        *

        Malatya’nın yeni belediye başkanı MHP’li Mehmet Yaşar Çerçi’dir. Çerçi, bir yandan belediye işlerini yürütürken, bir yandan da Süper Lig’te tutunma mücadelesi veren Malatyaspor’u ayağa kaldırmaya çalışır, arkadaşı Hasan Özhan’ı da yönetime almak ister. Hasan Özhan, sekiz dokuz ay buralarda olamayacağını, Amerika’ya gideceğini, Mc Donalds’ta eğitim göreceğini anlatır dostuna.

        Başkan böylece Hasan’ın MC Donalds projesinden haberdar olur. Fikre bayılır, bu şehre Mc Danalds gelirse, şehre dinamizm gelmiş demektir.

        Kısa sürede şehrin valisi Mustafa Yıldırım da projeden haberdar olur.

        Proje çizimlerini dikkatle inceledikten sonra makam odasında pencereye gider vali, şehir meydanına bakar, döner Hasan Bey’e, “Bu proje müthiş, baksana şu izbeliğe, meydan bu dükkan sayesinde bu izbelikten kurtulacak. Tebrik ederim seni, Malatya’nın sosyal dokusu değişecek,” der sevinçle.

        Belediye Meclisi 23 Ekim 2000'de toplanır, şehir meydanına hamburgerci dükkanı açılmasına imkan tanıyan plan değişikliğini, “Proje kent peyzajı ve kentsel tasarım açısından merkeze bir aktivite katacak” gerekçesiyle oy çokluğuyla kabul eder.

        *

        Arkasından da ihale aşamasına geçilir.

        Belediye, o sırada Türkiye’de bulunan bütün fast-foot markalarını ihaleye çağırır. İhalede belediyeye cirodan yüzde 13 vermeyi teklif eden Mc Donalds ve Burger King firmaları finale kalır. “Ciro üzerinden kira alacağından” belediye, tercihini Mc Donalds’tan yana yapar.

        Önceki dönem MHP'den milletvekili adayı olan Ali Tosik'in ailesi, ihaleye Burger King adına katılmıştı. Tosik ailesi ihaleden neden çekildiklerini şöyle izah eder:

        “Yüzde 13’ü ilk biz verdik ama ihale bizden sonra aynı rakamı veren McDonald's'da kaldı. Biz Malatya'nın yerlisiyiz, onlar ise Amerikalı, onları buraya çekmek lazım.’’

        Başkan Çerçi, Tosik Ailesi’nin gönlünü alacak başka bir çözüm bulur. Burger King gidecek, Orduevi'nin yakınındaki İnönü Parkı'nda dükkanını açacak!

        Mustafa Tosik de öyle yapar.

        *

        Belediye Mc Donalds’a, dolayısıyla Hasan Özhan’a ilginç şartlar dayatmıştı. Kent Meydanı’nda, İsmet İnönü’nün heykelinin karşısında yapılacak olan Mc Donalds dükkanı tamamen camdan bir fanus gibi dizayn edilecek. Bu tür bir dükkan dünyada ilk olacak. Heykelinönü kesinlikle kapatılmayacak. Heykelin çevresine levhalar konacak, o levhalarda milli kahraman İnönü’nün meziyetleri anlatılacak, bir levhaya da biyografisi yazılacak. Ayrıca heykel tamamen ışıklandırılacak, bakımı yapılacak, ayda bir de baştan ayağa sabunlu suyla yıkanacak.

        Bu şartları kabul eden firma dükkanın inşaatına başlar.

        Dükkan yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayınca, derinden derine bir ses duyulur:

        Bu ne densizliktir bre gafiller!

        Kurtuluş Savaşı’nın büyük komutanı Milli Şef İsmet İnönü’nün heykelinin karşısında emperyalizmin simge tıkınma yeri Mc Donalds’ı açmaya kalkışmak nasıl bir gaflettir?

        Nasıl bir ihanettir?

        Kuvay-ı Milliye ruhu öldü mü?

        Sese cevap gecikmez:

        Hayır ölmedi; CHP var oldukça bu ruh ölmez!

        Bu parti böyle bir densizliğe asla izin veremez!

        Şehirdeki CHP’liler, büyük bir yurtseverlik bilinci ve anti emperyalist ruhla ellerini toprağa dayayıp ağır ağır ayaklanır.

        *

        İstemezüklerin başını CHP İl Başkanı Veli Ağbaba çeker. Tartışmalar kısa sürede İnönü’nünheykelinin boyunu aşar. Şehir, kelimenin tam anlamıyla karpuz gibi ikiye yarılır.

        Bir grup “İnönü’nün heykeli karşısında McDonalds istemeyiz” derken, ikinci grup ise “heykel ile hamburgerin ne alakası var” diyerek methini çok duydukları gavurun hamburgerine bir an önce kavuşmanın hayalini kurar.

        *

        Tam bu hengame içinde CHP Malatya İl Başkanı Veli Ağbaba, belediye meclisinin kararını iptal etmek için mahkemeye başvurur.

        CHP’nin bu “yurtsever” girişimine Saadet Partisi de destek verir. Laiklerle dindarlar 1973’teki CHP-MSP koalisyonundan beri ilk defa bir konuda hemfikir olur.

        Sosyalist solcular ise, emperyalizme karşı olmakla hamburgerin lezzetinden mahrum kalma ikileminde kararsız kalır.

        Koca şehir bir anda kendini, “Cumhuriyet”, “laiklik”, “emperyalizm” , “kurtuluş savaşının kahramanı” kavramlarıyla tam teçhizatlanmış bol ketçaplı bir “hamburger savaşı”nın tam ortasında bulur.

        Başta Atatürkçü Düşünce Derneği olmak üzere birçok laik örgüt, sokaklarda stantlar kurarak imza toplamaya başlar.

        CHP’lilerin argümanı sağlamdır:

        Diyelim hamburgeri aldın, tam ısıracaksın, o sırada İstiklal Marşı söylenmeye başlandı, hep beraber ayağa kalkıldı; şimdi bir elinde kola, öteki elde hamburger İstiklal Marşı dinlenir mi, siz aklınızı köfteyle mi yediniz?

        *

        Vali devletin valisi, CHP de devletlu bir parti olduğuna göre, zararın neresinden dönülse kardır diyerek vali, “şehrin meydanına gelecek dinamizmi” bir tarafa bırakarak belediyeye bir uyarı yazısı gönderir:

        “Özellikle İnönü anıtını kapatıp anlamsızlaştıracağı, çevre kirliliğine yol açacağı, trafik sorunu yaratacağı ileri sürülmekte, İnönü anıtı yakınına Kültür Bakanlığı'nın izni olmaksızın inşaat yapılamayacağı belirtilmektedir. İnşaatın imar planının, kültürel ve milli değerlerin korunması bakımından tekrar gözden geçirilmesini, ileride telafisi olanaksız durumların ortaya çıkmaması için iddia ve şikayetlerin açıklığa çıkarılmasına kadar çalışmalara ara verilmesini önemle rica ederim.’’

        CHP’liler işi büyütünce konu Kültür Bakanlığı’na gider. Kültür Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü 3 Ocak 2001 tarihinde bir karar alır. Kararda, İnönü Anıtının ”korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilli olduğu, dolayısıyla yakınında herhangi bir inşaatın yapılamayacağını, yapılmışsa da derhal yıkılması” istenir.

        *

        Bu arada bu cengaver girişimi nedeniyle İl Başkanı Veli Ağbaba’nın yıldızı parlar. Eline aldığı emperyalist hamburgere karşı milli duruş savaş bayrağıyla bir hayli meşhur olur. Milletvekili adayı olur, 3 Kasım 2002 seçimlerinde parlamentoya girer, giriş o giriş.

        *

        19 Eylül 2001 tarihinde Malatya İdare Mahkemesi, Mc Donalds'a izin veren Belediye Meclisi kararını iptal eder. Oybirliğiyle alınan karar şöyledir:

        ‘‘İmar planı tadilatı ile lokanta binası yapılması için inşaat ruhsatı verilmesi yolundaki işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir.’’ Bunun üzerine belediye de ruhsatı iptal edilen inşaat için yıkım kararı alır.

        Böylece “İnönü heykeli, Mc Donalds Meydan Muharebesini” hamburgerciler kaybeder, İnönü Anıtı kazanır.

        *

        Ancak Hasan Abi pes etmez. Tekrar mahkemeye gider. Bu kez, yaptığı inşaatın söküm parasını belediyeden ister. O zamanki parayla inşaatın söküm bedeli 100 milyar liradır.

        O tarihlerde gazetelerde çıkan haberlere göre, emperyalist hamburgeri dize getiren CHP İl Başkanı Veli Ağbaba şehrin en büyük inşaat malzemeleri satıcısıdır.

        Malatya’ya İnönü’nün torunu Gülsün Bilgehan’ı getirir başkan, ona heykelin yanında bir konuşma yaptırır. Gülsün Hanım arada bir hamburger yediğini itiraf ederek, yapılan bu muamelenin dedesine saygısızlık olduğunu söyler.

        Zaferden sonra Veli Ağbaba gazetelere şu demeci verir:

        “En onurlu, en doğru işi yaptığımıza inanıyorum. Ben başta heykelin kültür mirası olduğunu bilmiyordum. Öğrenince, bunu gerekçe gösterip heykelli meydana hamburgerci açılmaması için İdare Mahkemesi’ne iptal başvurusunu yaptım. Bu alan, her hafta sonu bayrak töreni, aynı zamanda resmi ve milli bayramlarda tören ve resmi geçit alanıdır. Bu törenler sırasındaki güvenlik sorunları bir yana, hemen yanı başında pek de milli sayılamayacak McDonald's arması da kesinlikle törenlerin anlam ve önemine yakışmayacaktır. İstiklal Marşı'nın okunması sırasında elinde hamburgerlerle ve Coca-Cola şişesi ile esas duruşa geçecek vatandaş kalabalığı bu törenlerin ciddiyeti ile bağdaşmaz.”

        *

        Benim girişimci Hasan Abim, başarısız McDonalds girişiminden yaklaşık 500 bin dolar zarar eder.

        Mc Donalds’ın Malatya’da açılmamasına hiçbir anlamayan veremeyen şirketin Avrupa Sorumlusu Peter Bilmemkim, acıyan gözlerle uzun bir süre bir daha belini doğrultamayacak olan Hasan Özhan’a baktıktan sonra şunları söyler:

        “Ben hiçbir şey anlamadım. Bizim Mc Donaldsolarak Kabe’nin tam karşısında da dükkanımız var. Siz de Müslüman bir ülkesiniz. Bu heykel Kabe’den daha mı kutsal?”

        Tövbe tövbe, kafirin dediklerine bak hele sen!

        Diğer Yazılar