Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, geçen hafta Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 100. yıldönümü münasebeti ile savaşa katılan memleketlerin devlet ve hükümet başkanları düzeyinde Paris’te düzenlenen anma toplantısına katıldı.

        Türkiye Cumhurbaşkanı’nın bu toplantıya katılması Batı dünyasının hem dünya savaşı tarihine bakışı, hem de Türkiye’nin bu savaştaki rolünün yeniden değerlendirilmesi bakımından gayet önemli idi; zira Türkiye Birinci Dünya Savaşı münasebeti ile yapılan uluslararası bir toplantıda ilk defa yeralıyordu!

        1914 ile 1918 arasında dünyayı kasıp kavurmuş ve başta Almanya, Avusturya-Macaristan ve Türkiye olmak üzere imparatorlukların son bulması ile neticelenmiş bu mücadele hakkında galip ve mağlûp memleketlerde yapılan yayınları incelediğinizde, Türkiye’ye pek yer verilmediğini görürsünüz. Dünya harbi, bu harbin taraflarına göre bir “Avrupa savaşı”dır; bir tarafta Almanya ve Almanya’nın “Avrupalı” müttefikleri, karşısında da İngiltere ve yine İngilizler’in yanında savaşa iştirak etmiş olan “Avrupa” memleketleri vardır. Bu iki taraflı sıralamada Çarlık Rusyası da “Avrupa ülkesi” olarak kabul edilmiş ama dört sene devam eden mücadele aslında bir “İngiliz-Alman didişmesi” olarak görüldüğü için savaş üzerine yapılan çalışmalarda Rusya’ya bile ikinci derecede yer verilmiştir.

        İşin daha da tuhaf tarafı, Avrupalı’nın gözünde Türkiye’nin bu savaşa sanki hiç katılmamış gibi görülmesi ve nerede ise yok farzedilmesidir! Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Harbi’ndeki rolü, savaşı konu alan ve kaynak teşkil eden akademik çalışmalarda bile sadece Çanakkale ile sınırlıdır. Türkiye’den bu eserlerin “Dardanelles Campaign” fasıllarında bahsedilir ama Filistin, Gazze, Mezopotamya, Kafkasya ve diğer bölgelerdeki “Türk Harbi” hiç olmamış gibidir! Bu yerlerdeki vârolma mücadelemize harbi askerî bakımdan ele alan teknik çalışmalarda yer verilir, o kadar…

        2014’TE HATIRLARA GELMEDİK!

        Dört sene önce, Birinci Dünya Savaşı’nın çıkışının yüzüncü yıldönümü münasebeti ile Avrupa’da ardarda düzenlenen toplantıları, törenleri, konferansları, sergileri, vesaireyi hatırlayın: Türkiye, bu etkinliklerin hiçbirinde yoktu, yer verilmemişti! Osmanlı İmparatorluğu sanki dünyanın çok uzak bir köşesinde, meselâ Okyanusya yahut Antarktika taraflarında hüküm sürmüş bir devletti ve bu kanlı mücadeleye iştirak etmemişti! Ne o zamanki sınırlarımızın dört bir tarafında çarpıştığımız cephelerimizin, ne de savaş sonrasında yıkılıp tarihe mâlolan koskoca imparatorluğumuzun bahsi geçiyordu!

        Türkiye’nin bu harpte yok sayılması, yukarıda söylediğim sebebe dayanır: Birinci Dünya Savaşı, tarafların kanaatine göre sadece bir “Avrupa Savaşı”dır, bu kanlı mücadelede en yoğun boğuşmaların yaşandığı yerler Çanakkale yahut Ortadoğu değil, Avrupa’daki cepheler, meselâ Tannenberg, Marne yahut Flanders’ten ibarettir. Türkiye, Avrupa’nın gözünde savaş sırasında sadece “ayakbağı” olmuş zayıf bir devletten ibarettir! Hattâ, Bâbıâlî’nin 1914 yazına kadar her iki taraf nezdinde sürdürdüğü ittifak çabalarında bir netice alamamasının, ancak o senenin Ağustos’unda Almanya tarafından “lutfen” müttefik kabul edilmesinin ve savaş sonrasında yapılan anlaşmaların en ağırının sadece bize dayatılmış olmasının sebebi de bu şekilde bir “ayakbağı” olarak görülmemiz ve “harbin uzamasının sorumlusu” kabul edilmemizdir.

        Avrupa, bu kanaatini bir asırdan fazla bir zaman sonra, ilk defa geçen hafta değiştirdi ve Birinci Dünya Savaşı’nın yıldönümünü münasebeti ile liderler seviyesinde düzenlenen toplantılarda Türkiye’ye ilk defa yer verildi…

        Dolayısı ile Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Paris’teki toplantıya iştirak etmesi hem tarihî, hem de savaşta yer aldığımızın ilk defa resmen kabulü bakımından önem taşır. Kaldı ki en kanlı mücadelelerin yaşandığı bazı cephelerin ziyaretinin ardından Paris’te liderler seviyesinde yapılan toplantıların konusu Osmanlı İmparatorluğu’nun paylaşımının kutlanması falan değil, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları gibi büyük âfetlerin bir daha yaşanmaması temennisidir.

        Darısı, Avrupa’nın onbinlerce Mehmedçiğin can verdiği cephelerimizin mevcudiyetini de hatırlayıp savaşı konu alan akademik toplantılarda bu cepheleri de ele alıp değerlendirmesinde…

        Diğer Yazılar