Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Barış Pınarı Harekâtı başladı ve anlı şanlı yazarlarımız ile TV’lerdeki her konunun uzmanı profesyonel gevezelerden bazıları bütün önemli hadiselerde olduğu gibi birbirinden kıymetli fikirlerini ortalığa saçmaya başladılar…

        Amerika’dan aldığı toplarla, tüfeklerle, her türlü savaş vasıtaları ile burnumuzun dibinde büyük tehdit hâline gelenlenleri gözardı edip “Savaşa hayır! Barış, barış, vallaha billâha barış! Allah lillâh aşkına barış! İki gözüm önüme aksın ki barıııış!” diye tepinenlerden sözetmiyorum. Zira bu memlekette entel, aydın, vesaire olduğunu göstermenin şartı “barış” kavramının ardına çekilip miskinlik politikalarına sımsıkı sarılmaktan ibaret hâle geldi…

        Üstelik “Savaşa hayır” deme alışkanlığının modası da artık geçti, teknik konularda ahkâm kesme merakı aldı başını, yürüyor…

        Diplomatik bahislerde akıl verenini mi ararsınız, “Bu işi böyle yaptınız ama şöyle olması daha doğru olurdu” diyenini mi, harekâtın ertesi günü camilerde sabah namazından önce Fetih Suresi’nin okunmasını diline dolayıp geleneklere uygun bir işi “skandal” olarak nitelendirenini mi, yoksa henüz yapılmamış diplomatik toplantıları yapılmış gösterip üzerine yazarlıktan müneccimliğe terfi ederek bir de güzel yorumlayanını mı, hangisini?

        Şimdilik sadece askerî konulardan bahsetmiyorlar ama “Bilmemkaçıncı alayın sınırı falanca yer yerine filânca bölgeden geçmesi daha doğru olurdu” veya “Yanlış mermi kullanıyorlar! Mesafeyi gözönüne alarak şu kadar milimetrelik mermileri atmaları gerekir” diye keramet göstermeleri de yakındır!

        Bahsini ettiğim müneccimliğe soyunanlardan biri de Ertuğrul Ağabey, yani Ertuğrul Özkök…

        Bugünkü yazısında Arap Birliği’nin önceki gün toplanıp Türkiye’yi kınama kararı aldığını anlatmış… “Heyhat, yıllardır ‘Ümmet.. Ümmet’ diye yere göğe koyamadığımız Arap âlemi topu birden karşımıza dikildi” demiş, ardından bahsi Filistin’e getirip “Ya sen Filistin… Sen ey Gazze… Sen de mi bir kere daha saplayacaktın sırtımıza yüz yıldan beri unutamadığımız o kanlı hançeri” diye yazmış, sonra “Cumhurbaşkanı senin uğruna senin çocuğunun canı, senin idealin, özgürlük ve beka kavgan uğruna ne riskler aldı, ne bedeller ödedi. …Sırf seni savunmak uğruna sırtına ne belâlar sarıldı, halkının cebinden, rızkından, alın terinden, vergisinden neler gitti…” deyip işi Birinci Dünya Harbi senelerine, Lawrence’e kadar götürmüş!

        Ertuğrul Özkök’ün Ortadoğu için kullandığı “Burası bir kalleşlikler, bir nankörlükler coğrafyasıdır” sözünün gayet doğru tarafları vardır ama bu sözün doğru zamanda sarfedilmiş olması şartıyla!

        “Müneccimlik”, işte burada başlıyor: Özkök’ün “Biraraya gelip bizi kınadıklarını” söylediği Arap Birliği toplantısı o yazıyı yazdığı sırada henüz yapılmamıştı, Arap ülkelerinin dışişleri bakanları, Ertuğrul Bey’in yazdığından 48 saat sonra biraraya geldiler. Üstelik, yine Özkök’ün aleyhimizdeki karara katıldığını iddia ettiği Filistin, dışişleri bakanını bu toplantıya göndermedi’!

        Arap Birliği cephesinde şimdiye kadar aleyhimize edilen tek söz,birliğin genel sekreteri Ahmed Ebu Gayd’ın Barış Pınarı’nın bölgedeki çatışmaları kontrolü zor şekilde alevlendireceğini söylemesinden ibaret. Üstelik, Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki de ün yazılı bir açıklama yapıp Türkiye’nin başlattığı operasyonun aleyhinde herhangi bir söz etmediğini ve “etmeyeceklerini” duyurdu!

        Ertuğrul Bey’in “iki gün önce”, yani geçtiğimiz Perşembe yapıldığı ve Türkiye’nin kınandığını söylediği Arap Birliği Dışişleri Bakanları Toplantısı bugün, 12 Kasım Cumartesi günü saat 11’de Kahire’de başladı ve bu yazıyı yazdığım sırada hâlen devam ediyordu!

        Toplantıda büyük ihtimalle aleyhimizde bir karar çıkacaktır ama bunun böyle olması başka, toplantının iki gün önce yapıldığını söyleyip işin içine toplantıya dışişleri bakanını göndereyeceğini açıklayan Filistin’i de katmak başkadır.

        Hani eski asırlarda ilm-i nücûm, yani astroloji meraklısı hükümdarlar varmış ve yapacakları önemli işler için müneccimlerinden “yıldızların vaziyetine göre uğurlu zamanı belirlemelerini” isterlermiş ya…

        Müneccimlerin yerini şimdi köşe yazarlarımız ve her konunun uzmanı olan TV yorumcuları aldı!

        Diğer Yazılar